Babam ve Valizi
Mavi valizini açtı ve eşyalarını düzgünce yerleştirdi babam. Çoraplar yuvarlandı. Pantolon ve pijamalar nazikçe katlandı. Gömlekler üstüne kondu pantolonun ve terlikler… Babamı dikkatle izledim valizini yerleştirirken. Bir sanatçı edasıyla yapardı her işini, tıpkı şimdi olduğu gibi. Bahçedeki karanfilleri bir ressam gibi izler, kitaplarını bir yazar gibi koruyup kollar, anneme mutfakta yardım ederken malzemeleri usta bir şef gibi seçerdi.
Babamın hastalığı ilerlediğinden beri, doktor hastaneye davet ediyordu onu, nazikçe. Annemin solgun, babamın az gülümseyen yüzünden anlıyordum bu davetin ne kadar ciddi olduğunu.
Bir gün, davete icabet etmenin vakti geldi babam için. Bu valiz de onun için...
Hastaneye gitmemize müsaade etmedi babam; “Evin kapısından uğurlayın geldiğimde de bu kapıda karşılayacaksınız çünkü.” dedi. “Ama geldiğimde bu asık suratları görmek istemiyorum, parlayan gözler ve dişlerinizi gösterecek kadar gülümseyen suratlar istiyorum.” diye de ekledi giderken. Arkasını döndü. Mavi valizini ağır ağır arabaya yerleştirdi. Şoför koltuğuna otururken gülümsedi. Sonra camı açtı ve göz kırptı; “Karanfillerimi unutma.” dedi. Geleceğim merak etme, der gibiydi gözleri.
Babamın döneceği güne kadar, bahçedeki karanfilleri sulamaya söz vermiştim. Sözümde durdum. Onları özenle suladım. Kurumuş yapraklarını temizledim. Babam gibi olamasam da onların birer sanat eseri olduğunu unutmadan baktım onlara. Kokladım, konuştum, dokundum, sevdim. Babam bayramda gelecekti, o günün hayaliyle geçirdim günlerimi.
Bayram sabahı geldi babam. Yüzü pembe karanfilimiz kadar canlı, gözleri yeşil çimenlerimiz kadar parlaktı. Arabayı park etti. Mavi valizini almadan arabadan indi. Koştu. Sarıldı. Sarıldım. “Karanfilleri unutmadım.” dedim. “Bayramımız bayram oldu.” dedi.
Seda BAYRAK DURGUT
YazarSevgili çocuklar;Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi’nin 21.ayetinde şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb’inize ibadet ediniz ki, O’na karşı gelmekten korunmuş...
Yazar: Sırrı ER
Ramazan günüydü. Annesi Bilal’e mutfaktan seslendi:“Oğlum Bilâl, biraz gelir misin?”Bilal salondaki koltuklardan birine oturmuştu. Orucun verdiği bitkinlikle sessiz ve hareketsiz duruyordu. Annesinin ...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Çocukluğum bol ağaçlıklı, yeşillikli, havası suyu temiz şirin bir ilçede geçti. İçinde her tür meyve ağaçları olan büyük bir bahçemiz vardı. Sabahın erken saatlerinde kalkar, elma ağacının yüksek dalı...
Yazar: Erdal KARASU
Minik bir kediyim ben. Peki, minik bir kedi olmam insanların neden üzüldüğünü ya da sevindiğini anlamama engel mi sanıyorsunuz?Asla!Aksine insanlara yakın olmam onları daha iyi anlamam için bana müthi...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT