Ayrılık Kolay Değil
Araba nihayet köyümüze gelmişti. Çocukluk yıllarımın geçtiği ve her yanını iyi bildiğim bu yöreye gelmiş olmanın sevinciyle şoföre seslendim;
- Yol ayrımında inecek var!
Tozlu topraklı bu köy yolunda zaten ağır aksak giden eski otobüs daha da yavaşladı, yol ayrımına gelinde durdu. Otobüsün durmasıyla yoldaki tozlar havalandı. Öyle bir toz ki; beyaz, ince, kireç tozu gibi bir şey. Nefes almanızla birlikte genzinize kadar gidiyor.
Bu yolları adım gibi bilirdim. İlkokulu bitirene kadar ömrüm buralarda geçmişti. Yazın toz toprak olurdu, kışın çamur deryası. Bu köyde yaşayan herkes bu yoldan şikâyetçidir. Birçok yere başvurmalarına rağmen yola asfalt döktüremediler. Aradan yıllar geçmesine rağmen durumda hiçbir değişiklik olmadı.
Elimde valizim, köyümüze doğru yürüyordum. Kolum yoruldukça dinleniyor, hasretini çektiğim manzarayı seyrediyordum. Okulu bitirmiş olmanın verdiği sevinçle köyüme dönüyordum. Hayallerim gerçek olmuştu. Benim için bundan daha güzel bir gün olabilir miydi?
Yıllardan beri bizim köye otobüs alamamışlardı. Hep başka köylerin arabalarıyla yolculuk yapılırdı. Arabaların çoğu köyün içine girmez, yol ayrımında indirirlerdi. Köylüler de geriye kalan kısmı yürüyerek giderlerdi.
Hava oldukça sıcaktı. Elimde valizimle yola devam ediyordum. Yürürken de etrafımdaki bağları bahçeleri seyrediyordum. Çocukluğumda bu bahçelerden az çiçek toplamamıştım. Götürdüğüm çiçeklere öğretmenim çok sevinirdi. Hemen sınıfımızdaki vazoya koyardı, ders anlatırken ara sıra gelip koklardı.
Yorulmuştum. Yol kenarında bulunan çeşmeden doya doya su içtim. Bu çeşmenin suyunu eskiden beri severdim. Suyu her zaman soğuktur. Sıcak yaz günlerinde yoldan geçenleri rahatlattığı için bu çeşmeyi yaptıran kişi sayısız dualar almıştır.
Bir meşe ağacının gölgesinde oturdum. Öğle sıcağı ortalığı kaplamıştı. Etrafta kimseler görülmüyordu. Köyde harman zamanıydı. İşlerin en çok olduğu, köylülerin ölesiye çalıştığı bir zaman...
Ağaç gölgesinde dinlenirken cebimden annemin bana yazdığı son mektubu çıkardım. Tekrar okudum. Mektubun bir yerinde şöyle diyordu annem:
‘’Yavrum Bilal’ım, hepimiz seni çok özledik. Okulu bitirmeni ve tatile gelmeni dört gözle bekliyoruz. Burada iş çok, hayat zor. Okulunu bitir, bir işe gir de kendini kurtar yavrum. Burada geçim iyice zorlaştı. Derslerine iyi çalış. Herkese senin öğretmen olacağını söylüyoruz. Bizi yalancı çıkarma. Sen bizim yüz akımızsın yavrum…’’
Mektubu katlayıp cebime koydum. Canım annemi şimdi daha çok özlemiştim. Karşısında beni göründe kim bilir ne kadar sevinecekti?
Ailemin çok hakkı var üzerimde. Onların yardımı olmasaydı Ankara gibi büyük bir şehirde anasıl okurdum? Her ihtiyacımı karşıladılar. Buldular, buluşturdular, hiç parasız bırakmadılar beni…
Sırrı ER
YazarVakfın Adı: Ahmed Ağa Bin Sinan bin Hasan VakfıKurucunun Lakabı: HacıKurulduğu Yer: İzmirKuruluş Tarihi: 1188 H. 1774 M.O yıllarda hacca uçakla veya trenle gidilmiyordu elbette... Ya deniz yoluyla; ya...
Yazar: Nisa ERCİYES
Benim iki küçük kızım; Cemile ile Feride, bir sabah yanıma gelerek bir istekte bulundular: - Babacığım, akşam eve gelirken bize oyuncak bebek alır mısın? Hani başında saç gibi püskül olanlardan.&...
Yazar: Sırrı ER
Sevgili çocuklar;Etrafımızı saran karanlıktan bizi aydınlığa çıkaran, yol gösteren ve beynimizi işler vaziyette tutan nedir? Elbette kitaplar… “Peki, kitaplar insanların duygu ve düşüncelerini d...
Yazar: Sırrı ER
Beş-on gün önceydi. Her zamanki alışkanlığımla sabah erkenden evden çıkmıştım. Yıkılmamak için ayakta durmağa gayret eden eski ve bakımsız evlerin saçaklarının altından yürüyordum. Bana âdeta yol göst...
Yazar: Sırrı ER