ASLANDAN KAÇAN YABAN EŞEKLERİ!
Yüce Yaratıcı’mız, erişilmez kudretini göstermek için hayvanları yaratmış ve onları biz insanların hizmetine sunmuştur. İnsanlık için, sayısını bile tesbit etmekte güçlük çektiğimiz kara, deniz ve hava hayvanlarında sayısız hikmet, ibret ve hizmet vardır. Bu hayvanlardan biri de pek çok Kur’ân âyetine konu olmuş merkep/eşektir. Bu hayvan, tarih boyunca insanın hizmetinde olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Konuşma dilinde eşek üzerinden pek çok deyim meşhur olmuştur. Hayvanların yaratılış hikmetiyle ilgili olarak Kur’ân’da şöyle buyrulur: “O, hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz. Onları getirirken de, gönderirken de zevk alırsınız. Onlar, kendi kendinize zor varacağınız memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Rabb’iniz şefkatlidir, merhametlidir. Sizin için atları, katırları ve merkepleri binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.”1 Kur’ân, insanın beynine ve gönlüne hitap eden, onu derinlemesine düşünmeye teşvîk ve tahrîk eden teşbih ve temsillerle doludur. Çoğu insanın bildiği ve gündelik hayatında birlikte yaşadığı hayvanlardan bazıları bu teşbih ve temsillerde kullanılmıştır. Âyetlerde mesajlar sunulurken hayvanlar da tamamlayıcı unsur olarak kullanılmıştır. Kaynaklarımızda ismi Üzeyr olarak açıklanan sâlih bir kişinin kıssası anlatılırken şöyle buyrulur: “Yahut altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? ‘Allah burayı ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek?’ dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti, ‘Ne kadar kaldın?’ dedi, ‘Bir gün veya bir günden az kaldım.’ dedi, ‘Hayır yüz yıl kaldın, yiyeceğine içeceğine bak, bozulmamış; eşeğine bak! Seni insanlar için bir ibret kılacağız, eşeğin kemiklerine bak, onları nasıl birleştirip, sonra onlara et giydiriyoruz.’ dedi; bu ona apaçık belli olunca, ‘Artık Allah’ın her şeye Kadir olduğuna inanmış bulunuyorum.’ dedi.”2 İnsanın sesini yerli yerince ve ölçülü bir şekilde kullanılması anlatılırken yine hayatın içerisinden örnek verilerek şöyle buyrulur: “Yürüyüşünde tabîî ol; sesini kıs. Seslerin en çirkini şüphesiz merkeplerin sesidir.”3 İlmi ile amel etmeyenler anlatılırken de onların hali kitap yüklü eşeklere benzetilir. Sırtlarında taşıdıkları yükten istifade edemeyen, o yükün yalnızca hamallığını yapan eşeklere: “Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklenmiş merkebin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini yalanlayan kimselerin durumu ne kötüdür! Allah zalimleri doğru yola eriştirmez.”4
Ali AKPINAR
Yazar
İslâm, Peygamberimiz’in yirmi üç yıllık nübüvvet mücâdelesinin sonunda bütün insanlığa hitâben okuduğu Vedâ Hutbesi’nde söylediği, “Ey insanlar, sözümü iyi belleyin. Burada bulunanlar, burada bulun(a)...
Yazar: Ali AKPINAR
15 Temmuz’da köprüye yürüyenler arasındaydık. Bir hafta sonra kızımın düğünü vardı ve biz düğün hazırlıklarıyla uğraşırken, hiç aklımıza gelmezdi böyle bir gecenin yaşanacağı. O akşam çocuklarla Çeng...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Sultan I. Ahmed, 18 Nisan 1590 günü Manisa’da doğdu. Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. Çok mükemmel bir tahsil gördü. Arapça ve Farsçayı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE