ANNE VE HÜZÜN
Göğe bulut ağdı¸ gönlüme hüzün Dağlara sis çöktü ovaya duman Annem neyi varsa toplayıp gitti Ardından bakarken kör oldu gözüm Ayrık otu gibi yayılan hüzün Türkü olur yanar dudaklarımda Kırda açıp kelebeği bekleyen Koparılan çiçek kadar öksüzüm Zaman yere göğe ölüm saçıyor Ondan gül sürgünü güzün açıyor Yetimliğin yaşı yokmuş anladım Ölüm her kapıyı hazin açıyor Anneymiş dünyayı yaşanır kılan Eşya kıymetini ona borçluymuş O yoksa gördüğün gök mavi değil Onun şefkatiymiş gayrisi yalan Her esen rüzgârla çoğalır hüzün Dalga dalga yeryüzüne yayılır Kirpiğime eşlik eder gözyaşım Anneden gelirmiş kıymeti sözün Ölüm meleğiyle gelen sessizlik Ateşe¸ havaya¸ toprağa yansır Artık göğe ağan buluttaki sır Sır değil¸ faş olan¸ bir kimsesizlik Hasret yoksa gönül dağlar aşamaz Sararan yaprağı dalı taşımaz Kahreder bülbülü bağın bozumu Gamı kasaveti kanat taşımaz İki nefes arasından sıyırıp Çekip kurtarınca kendini annem Arkasından geleceğim biliyor Beni beklemekte Ukba’ya varıp
Mehmet GÖZÜKARA
YazarSevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
Kanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Yavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ