Anadolu Yoluna Düşen Öğrenciler
İstiklal Savaşı’nın soluk ve iç karartıcı günlerinden biri daha yaşanıyordu. Yemek salonu köylüler ve taşralı tüccarlarla dolmuştu. Sıralara, yerlere, tahta çantalara oturmuş, küpeşteye yaslanmış yolcular, hiç konuşmadan kıyıyı seyrediyorlardı. Makine dairesinde geceledikleri için kömür tozuna ve yağa bulanmış delikanlılar dikkat çekiyordu. Gençler, bu hallerinden hoşlanmış gibiydiler.
Yan güvertenin sonunda tel gözlüklü, eski elbiseli memur Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), tek başına Ankara’ya gitmeyi göze alan Nesrin isimli genç kızla sohbet ediyordu.
Nesrin heyecanını belli etmemeye çalışarak;
- Yunan savaş gemileri yolumuzu kesemez, değil mi, diye sordu.
- İtalyan gemisi bu küçük hanım, cesaret edemezler.
Sonra bir delikanlı heyecanla haykırdı:
- İnebolu!
Gençler kalkıp güverteden ayrıldılar. İtalyan kamarot ve tayfaların dostça davranışları, Yakup Kadri’nin ilgisini çekti. Kamarota sordu:
- Acaba bu gemide kaçak silah var mıdır?
- Az da olsa mutlaka vardır.
- Ama bu defa subay yok galiba.
- Olmaz olur mu? İşgal denetimi çok sıkılaştı. Denetimden geçebilmek için geçici kimliğimize uygun şekilde giyinmek ve davranmak için günler öncesinden hazırlığa başlıyoruz.
- Yoksa siz de mi subaysınız?
- Evet efendim. Askeri doktorum.
- Çok iyi! Tek doktor da olsa Anadolu için büyük kazanç.
- Biz 40 doktor, 10 eczacıyız.
Yakup Kadri’nin ağzı açık kaldı... Gemi İnebolu sularına girince neşeli bir uğultu yükseldi. Herkes o yana döndü. Bunlar, temizlenip üniformalarını ve başlıklarını giyen kırk kadar gençti. Martı sürüsü gibi bembeyazdılar.
Yakup Kadri sordu:
- Bunlar kim?
- Heybeli Deniz Okulu’nun kaçak öğrencileri. Deniz kuvvetlerimize katılmak için Samsun’a gidiyorlar.
Az sonra güvertelere, üniformalarını giymiş subaylar, askeri doktor ve eczacılar da çıkınca bir alkış tufanı koptu. Birkaç öğrenci şarkı söylemeye başladı:
- Karadeniz, Karadeniz! Gelen düşman değil, biziz…
Şarkıya katılanlar arttıkça arttı. Kaptanın işareti üzerine tayfalardan biri, buruşuk Türk bayrağını direğe çekmeye koyuldu. Yükseldikçe bayrağın buruşukluğu düzeliyor, rengi açılıyordu. Herkesin gözleri doldu. O gün bağımsızlığa olan inanç ve özlem, Anadolu yolcularının kalplerinde, Karadeniz’in azgın dalgaları gibi daha da kabardı.
İsmail ÇOLAK
YazarMübarek Ramazan-ı Şerif’te tüm Osmanlı cemiyet hayatında olduğu gibi Osmanlı Sarayı ve Harem-i Hümayunu’nda da yoğun bir uhrevî iklim hüküm sürer, tüm satıh ve mekânlar adeta ibadethaneye dönüşürdü. B...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Beyzanur kitabını okurken kardeşi yanına geldi. Yüksek sesle;- Bana yardım et! Ödevimi yapamadım.Bu kaba sözler Beyzanur’u sinirlendirdi. Kardeşini duymazlığa geldi. Kardeşi yine;- Bana yardım et, ded...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Bu dünyadan savaşıSileceğiz sevgiyleMutluluğu, barışıBulacağız sevgiyleYerde gökte, dört yöndeCanla başla her gündeİlelebet en öndeOlacağız sevgiyleBaldan tatlı dillerleKalem tutan ellerleGoncalarla, ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Osmanlı medeniyetinin inşasında, temiz toplum ve insan kaynağı büyük rol oynadı. Manevî, ahlâkî ve insanî kemâlât ve itminanı yakalamayı başaran Osmanlı toplumunun, beden, fizik ve çevre temizliğine d...
Yazar: İsmail ÇOLAK