Ailede Nitelikli Beraberlik
Aile, Hz. Âdem (a.s.) babamız ve eşi Havva annemiz tarafından kurulan, toplumun özünü teşkil eden en kadim ve köklü kurumdur. Mutlu bir aileyi inşa eden duygusal bağları metaforik bir anlatımla ifade edecek olursak aile kökü güven, gövdesi sadakat, dalları saygı, yaprakları sevgi ve meyvesi huzur olan bir meyve ağacı gibidir.
Modernleşme, anne baba ve iki üç çocuktan müteşekkil çekirdek aile yapısını ortaya çıkarmıştır. Modern çağ aileye aile bireylerinden her birini bütün gün meşgul edecek bir sorumluluk yüklediğinden aile içi iletişim ve paylaşım zayıflamıştır. Aile bireyleri zahirde aynı mekânı kullandığı için bir arada bulunmakta, duygusallığı ise herkes kendi iç dünyasında yaşamaktadır.
Bu sebeple aile birliğinin korunmasında ve devam ettirilmesinde bir arada olma hali yeterli değildir. Günümüzde ailenin manevi yapısını yeniden tahkim etmek için “ailede nitelikli beraberliğin” mahiyeti ve ne şekilde uygulanacağı hususu üzerinde durulması gerekmektedir.
Modern hayat tarzına göre teşkil edilen ailede, her bireyin kendi özel odası ve alanı mevcuttur. Ailede her bireyin günlük aktivitesi ve sosyal çevresi ile özel görüşmeleri vardır. Aile bireyleri yemek saatinde bile düzenli olarak bir araya gelememekte, ev adeta gece otel gibi kullanılmaktadır. Batı hayat tarzına göre oluşan bu serbest hareket tarzı aile içi iletişime, duygusal bağlara, güven ve sadakate önemli ölçüde zarar vermiştir.
Aile bireylerinin bir arada olduğu anlarda bile sözüm ona dünyayı ayağımıza getiren telefonlar ve sosyal medya yüzünden aile bireylerinin görüşmeleri zorunlu hâllerle sınırlı kalmaktadır. Bu hâl, sürdürülebilir değildir; kötü sonuçları bireylerin beşerî ilişkilerinde kendini göstermektedir.
Bu sağlıksız aile yapısına karşı alınacak tedbiri “ailede nitelikli beraberlik” başlığı ile ifade ettik. Bu husustaki önerilerimizi ise şu şekilde açıklamak isteriz:
Başa gelen sıkıntıların, üzücü durumların verdiği ıstırap uzun sürer. Mutluluk ise kısa sürmektedir. Bu sebeple mutluluk çok kıymetlidir. İnsanlar kendilerini görünürde kendilerinden daha iyi durumda olanlarla kıyasladığı için bir rekabet içine girmekte ve mutsuz olmaktadırlar. Bu anlayış, çaresi olmayan bir hastalıktır.
İnsan kendisini beş ya da on yıl öncesi ile kıyaslamalıdır. Beş yıl öncesine göre daha iyi durumda ise, an itibarıyla da kendine yeterli ise ve başkasına muhtaç durumda değilse haline şükretmeli ve mutlu olmalıdır. Mutluluğu başkasından bekleyenler, mutluluğun dilencisi durumuna düşerler ve asla mutlu olamazlar. Mutluluğun sebeplerinin üretileceği ve yaşanacağı en uygun yer aile ortamıdır.
Ailede mutlu olamayanların mutluluğu başka yerde aramaları beyhudedir. Mutluluk; güven, sevgi ve huzur ortamında neşvü nema bulur. Gönüllerde oluşan ferahlığın yüze yansımasıyla da dalga dalga yayılır. Yukarıda maddeler hâlinde sıraladığımız prensiplere ailede riayet edilmesi halinde huzur ve mutluluk ilahî bir armağan olarak insanların içinde canlanmaya başlar.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarAile, toplumun çekirdeğidir. Beden ve ruh sağlığına sahip bireyler ailede yetişir. Güçlü toplumlar da dinine ve geleneklerine bağlı aileler tarafından kurulur. Dünyanın ilk ailesini, ilk insan ve ilk ...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Kâinatta her şeyin yaratıcısı, sahibi ve yöneticisi Allah’tır. “Allah” lafzı, O’nun özel adıdır. Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak aklî ve ahlakî bir mecburiyettir. Çünkü akıl, zaman ve mekânı b...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Geçenlerde bir sebepten arabada beklerken, Abbas Sayar’ın “Yılkı Atı”nı okudum. Öteden beri bir yere giderken, uygun bir vakit bulma ihtimaline karşılık, yanıma mutlaka bir kitap alırım. İllaki bir fı...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Ramazan ayı bereketiyle gelmekte ve bizlere de birçok manevî değer kazandırmaktadır. Bu ayda Allah’ın rızası için yapılan bütün hayırlı işlerin sevabı, diğer aylarda yapılandan daha fazla olduğundan M...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL