Minik Kuşun Öğüdü
Eski hayvan hikâyeleri ne kadar rahatlatıcı ve düşündürücüdür. Onlardan birini sunuyoruz:
Bir avcı bir kuş yakalamıştı. Yakaladığı küçük kuş konuşmaya başladı:
“Ben minicik bir kuşum. Beni öldürme.” dedi. “Etim, dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Eğer beni serbest bırakırsan sana işine yarayacak üç öğüt veririm.”
Kuşun söyledikleri avcının dikkatini çekmişti.
“Söyle madem.” dedi.
“Dinle öyleyse.” dedi kuş. “Birinci öğüdüm şu: Olmayacak bir söz duyarsan, asla inanma!”
Avcı kuşun söylediklerini merakla dinliyordu. İkinci öğüdü söylemesini istedi.
Küçük kuş, “Beni bırak, ikinci öğüdümü şu damın üstünde vereceğim.” dedi.
Avcı kuşu bıraktı. Kuş uçup dama kondu.
“Dinle.” dedi yine kuş. “Geçip gitmiş şeyler için asla üzülme. Olan olmuş, biten bitmiştir çünkü. Bak, benim karnımda on dirhem ağırlığında bir inci vardı. Çok kıymetli bir inciydi bu. Ne yazık ki elinden kaçırdın.”
Avcı hem şaşırmış, hem de kuşu serbest bıraktığına da pişman olmuştu. ‘Ah vah’ etmeye, saçını başını yolmaya başladı.
Kuş, “Ne oldu?” diye sordu. “Niçin dövünüp duruyorsun? Ben sana olmayacak söze asla inanma dememiş miydim? Sen karnımda inci olduğunu duyunca bu öğüdü hemen unuttun. Kendisi üç dirhem gelmeyen kuşun karnında on dirhemlik inci olur mu hiç? Üstelik ikinci öğüdümü de unutmuşa benziyorsun. Hani elden kaçırdığın şeyler için asla üzülmeyecektin.”
Avcı utanmış başını yere eğmişti.
“Üçüncü öğüdünü ver bari.” dedi.
Küçük kuş damdan uçup yüksekçe bir ağacın dalına kondu.
Oradan seslendi:
“Behey sersem avcı. Sen verdiğim ilk iki öğüdü tuttun mu ki üçüncüsünü istiyorsun?”
Bunları söyledikten sonra havalandı. Gökyüzünün boşluğuna doğru süzüldü gitti.
Mustafa AKGÜN
YazarBir insan olarak, Müslüman olarak bütün kardeşlerimize yardımcı olmalıyız. Kendi gücümüzü ve imkânlarımızı başkalarının iyiliği için, dayanışma ruhuyla kullanmalıyız. Zor durumda olanlara ...
Yazar: Editör
Yusuf her sene bahar günlerinde Çanakkale Şehitliği’ni ziyarete geliyordu. Fatihalar okuyup dualar ediyordu.Bu sefer Yusuf oğlu Can ve yeğeni Cemil’i de Çanakkale Şehitliği’ne ziyarete getirmişti.&nbs...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Türk çocuk Yiğit’le, Bizanslı çocuk Dimitri aynı köyde yaşıyorlardı. Arkadaş olmuşlardı. Köyleri İstanbul’a o günkü adıyla Konstantinopolis’e çok yakındı. O sıralar Osmanlı Padişahı İkinci Sultan Mehm...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Orhan, her yaz olduğu gibi bu yaz da dedesinin köyüne gelmişti. Dedesinin köydeki evi, şirin bir evdi.Evin önünde geniş bir avlu vardı. Avlunun bir tarafında, dedesinin tarlada ve bahçede kullandığı â...
Yazar: Mustafa AKGÜN