Sahabe Albümü: Abdullah Bin Ömer
Hazreti Ömer (r.a.)’ın oğlu Hz. Abdullah, babası Müslüman olduğunda beş yaşlarında bir çocuktu. Bu sebeple hiç puta tapmamıştı. İslâmiyet’i anlayabilecek bir yaşa geldiğinde hemen Müslüman oldu. Daha sonra da Medine’ye hicret etti.
Abdullah (r.a.) iyice büyümüş, delikanlılık çağına gelmişti. Bedir Savaşı için hazırlanan orduya katılmak istiyordu. Fakat Peygamberimiz, yaşı küçük olan birkaç kişiyle birlikte onun da orduya katılmasına müsaade etmedi. Bedir ve Uhud Savaşlarına iştirak edememesi, Hz. Abdullah’ı çok üzdü. Fakat bundan sonra Peygamberimiz’le birlikte bütün savaşlara iştirak etti. Rasûlullah’ın takdirini kazandı.
Hazreti Abdullah (r.a.), Hicret’ten sonra Suffe Ashabı’na dâhil oldu. Bilgisini artırdı. İlim meclislerine katıldı, İslâmî meselelerde derin bilgi ve söz sahibi oldu.
Peygamberimiz, Hz. Abdullah’ı çok sever ve zaman zaman ona bazı tavsiyelerde bulunurdu. Bir defasında, o sıralar henüz çok genç olan Hz. Abdullah’ın omuzundan tutarak şöyle buyurdu: “Ey Abdullah, dünyada kendini garip bir yolcu kabul et; kabir ehlinden say. Ey Ömer’in oğlu, ahirette dinar da dirhem de yoktur; orada iyilik ve kötülüğün karşılaştırılması vardır. Elbisesini gururla çeken kimselerin yüzüne o gün Allah bakmaz. Artık Hz. Abdullah, ondan sonraki bütün hayatını bu tavsiyelerin ışığında yaşadı.
Hz. Abdullah’ın sünnete uymaktan sonra en bariz vasfı, cömertliğiydi. Bu bahtiyar sahabi, “Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe fazilet ve üstün sevaba erişemezsiniz.” mealindeki âyet-i kerimenin hakikatine erenlerdendi. Hz. Abdullah bin Ömer’in en meşhur hasleti fakirlere, yetimlere ve kimsesizlere gösterdiği alakadır. Hz. Abdullah, sofrasında her zaman bir yetim veya fakir bulunmasına dikkat ederdi.
Hazreti Peygamberimizden 2 bin 630 hadis rivayet ederek “en çok hadis rivayet eden” sahabiler arasında Ebû Hüreyre’den sonra ikinci sırayı aldı. Rivayet ettiği bir hadiste, Peygamberimiz bir adamı bir diğerini utangaçlığından dolayı ayıplarken gördü. Adam şöyle diyordu: “Bu utangaçlığın sana çok zararı olur.” Bunun üzerine Rasûllullah (s.a.v.), “Bırak onu. Şüphesiz ki hayâ, imandandır.” buyurdu.
Bir defasında Hz. Abdullah’tan fetva istemişlerdi. O, “Ben bu meseleyi bilmiyorum.” dedi. Suali soran ısrar edince Hz. Abdullah, “Ben senin vasıtanla cehenneme köprü kuramam!” diye karşılık verdi.
Hz. Abdullah, Hicret’in 73. yılında 86 yaşındayken Hakk’ın rahmetine kavuştu. Onun şu sözü, ilim yolunda çalışanlara gerçekten bir rehber mertebesindedir: “İnsan, şu vasıflara sahip olmadıkça gerçek âlim olamaz: Kendisinden üstün kimseye haset etmeyecek. Kendisinden aşağıda olanı hakir görmeyecek. İlmine karşılık dünyalık bir fayda arzu etmeyecek.”
N.Nida DURAN
Yazar
Eskiden hukuk fakültesini birincilikle bitirenleri mükâfat olarak Medine'ye kadı/hâkim olarak tayin ederlermiş. Gönlü Rasûlullah aşkı ile dolu olan bir genç, bunu duyunca bütün gayretini sarf ederek h...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Aspirinin cilde yardımcı olan bileşenler içerdiği çok bilinmez. Bu, özellikle yüz bölgesi için geçerlidir. Bunun nedeni, yağda çözünen hidroksi asidin yüksek konsantrasyonudur. Bu asit birçok iyileşti...
Yazar: Nesibe AYDIN
Hz. Cüleybib (r.a.) ensardandı, bekârdı. Hazreti Peygamber (s.a.v.) Efendimiz; onu evlendirmek, bir yuva sahibi olması için ensardan birinin kızına talip oldu. Sahabi, “Ya Rasûlallah, annesiyle bir ko...
Yazar: N.Nida DURAN
İslâmiyet’in tebliğinden sonra aileler ikiye ayrıldı. Bir kısmı Peygamberimiz’e ve onun Rabb’inden getirdiği hakikatlere iman etme saadetini kazanırken bir kısmı da batıl inançlarında körü körüne ısra...
Yazar: N.Nida DURAN