Seneye Yine Geleceğim
Ankara’dan teyzemin kızı geldi. Bir an önce denizi görmek için sabırsızlanıyordu. Abim “Tamam o zaman Arzum, yarın Boğaz’da birtur yaparız.” deyince sevinçten havalara uçtu. Annem ve babam da abimin fikrini onayladılar.
Abim turist rehberi. Bizi en güzel şekilde gezdireceğinden, bilgilendireceğinden eminiz ancak yine de sabahı zor ettik.
Nihayet vapurdayız. Karşıdan bize gülümseyen Galata Kulesi’ne tebessüm ediyoruz.
“Yarın da Galata Kulesi’ne gelelim mi Umut Abi?” diye soruyor Arzum.
“Neden olmasın.”
“Teşekkür ederim.” diyerek gülümsüyor Arzum.
Vapur düdüğünü duymamızla hareket etmemiz bir oluyor. Vapurun yan tarafında oturuyoruz. Deniz köpük köpük. Martılar peşimiz sıra kanat çırpıyor. Güneş’in parıldayan ışıkları tatlı tatlı yüzümüzü okşuyor. Mutluyuz.
Abim, “Gezimiz yaklaşık bir saat on beş dakika sürecek. Hazır mısınız kızlar Boğaziçi’nin bizlere sunduğu tarihîi binaları, Boğaz köprülerini, sarayları, hisarları, koruları, yalıları görmeye?” diye soruyor.
İkimiz de aynı anda “Evet.” diyoruz.
“O zaman fotoğraf makinelerinizi hazırlayın. Çok güzel kareler yakalayacağınızdan eminim.”
Deklanşöre basıyor, fotoğraflar çekiyorduk.
Abim Topkapı Sarayı’nı işaret ederek “Hangi padişah tarafından yaptırıldığını biliyor musunuz kızlar?” diye sordu.
“Biliyorum. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır.” dedi Arzum.
“Doğru. Osmanlı İmparatorluğu’nun altı yüz yıllık tarihinin dört yüz yılı boyunca devletin idare merkezi olarak kullanılmıştır.”
“Osmanlı padişahları bu sarayda yaşamışlar. O zamanlar dört bine yakın insana ev sahipliği yapmış.” deyince abimden aferini kapıyorum.
Vapurumuz köpüklerin içinde yol almaya devam ediyor.
“Dolmabahçe Sarayı değil mi?” diye sorarken parmağıyla binayı gösteriyor Arzum.
“Ta kendisi.”
“Fotoğraflarından bile daha güzelmiş.”
“Öyledir. Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Vaktimiz olursa ziyaret ederiz.”
Abim anlatmaya devam ediyor;
“Çırağan Sarayı… Bakın ilk yapılan köprü Boğaziçi Köprüsü, inci gerdanlık da denir.”
Bir taraftan abimin anlattıklarını dinliyor, diğer yandan fotoğraf çekiyoruz.
“Rumeli Hisarı… Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Anadolu Hisarı.”
Vapurumuz Anadolu Hisarı’na demir atıyor. Bir saat kadar burada vakit geçireceğiz. Acıktık. Balık ekmek alarak karnımızı doyurduk. Kâğıt helva arasındaki dondurmalarımızı yerken çevreyi dolaştık. Zaman çabuk geçti ve kendimizi vapurda bulduk. Bize rehavet çöktü ama abim anlatmaya devam etti. Kuleli Askerî Lisesi, Beylerbeyi Sarayı, Kız Kulesi…”
Arzum hayran hayran Kız Kulesi’ni seyrediyordu.
“Anlaşıldı Kız Kulesi’ne de geleceğiz.” dedim.
“Sahi mi Firuze?” derken gözleri sevinçten ışıldıyordu kuzenimin.
Vapur gezimizden sonra planladığımız yerleri de gezdik.
İstanbul’dan ayrılmak zordu Arzum için fakat Başkent’e dönme vakti gelmişti. O da bizi Ankara’ya davet etti ve “Seneye yine geleceğim.” diyerek trene bindi. Gözlerimiz nemliydi. El sallayarak uğurladık onu “Mutlaka bekliyoruz.” cümlesi eşliğinde.
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarSevgili çocuk dostlarım;Aşağı köyün yakınlarındaki büyük araziye sirk kuruldu. Ömer’le Zeliş de gitmeyi çok istiyorlar. Hafize Teyze;-Çocuklar sirkler eğlenceli yerler gibi görünse de aslında hayvanla...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Özlem, abisinin tabletini masanın üzerinden alırken kırmızı yuvarlak top gibi bir şey ellerinin üzerine yuvarlanıverdi. Korkuyla ellerini çekince, o şey, yere ayaklarının dibine düştü. Birkaç adım ger...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Kitap fuarının son günüydü. Sevilen Yazar Bartu Soyalan kitaplarını imzalıyordu. Standa gelmesinin üzerinden yaklaşık iki saat geçmişti. Nihayet imza için bekleyen kuyruk bitmiş, o da rahat bir nefes ...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Çisil, Çisil! Beni duyuyor musun güzel kız? Biliyorum, çok heyecanlısın bugün. Kolay değil tabi anaokulundan mezun oluyorsun. Beyaz elbisen ne de güzel yakışmış. Sarı bukle bukle omuzlarına dökülen sa...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR