Uçarı Çocuk
“Ortalıkta kimse yokken şu kutuyu kapının önünden alıvereyim.” dedi kıvırcık saçlı uçarı çocuk. Evlerinin önünde duran büyük karton kutuyu aceleyle odasına götürdü. Yağmur yağmak üzereydi. Kutu ıslanmamalıydı...
Uçarı çocuk okula gitmediği günlerde odasında biriktirdiği, annesinin çer çöp olarak adlandırdığı, çok kıymetli eşyalarla çeşitli makineler yapardı. Hayata sımsıkı tutunmasının sebebi bu makinelerdi. Hayata tutunmak güzeldi. Tutunmayı bilene ve hayatı güzelleştirene...
Birkaç gün önce annesiyle babasını Ramazan’ın gelişi hakkında konuşurlarken duymuştu. Küçük kardeşine Ramazan ve oruç hakkında bir şeyler anlatıyorlardı. Babasının kurduğu bir cümle uçarı çocuğun aklında parlak bir yıldız gibi asılı kaldı. “Oruç Allah’a yaklaşmaktır.” İşte tam da bu parlak yıldızın, anlayın yani canım, cümlenin anlamını çözmek için aklına gelen makineyi yapmalıydı...
Odasındaki kutuyu önceden çizdiği plana göre kesmeye başladı. Bir yandan da annesinin hazırladığı ballı muzlu sütü içiyor ve yakında başlayacak olan Ramazan’ın getireceği güzellikleri hayal ediyordu.
Kutunun kapaklarından birini kapı haline getirmişti. Kenarda tuttuğu minik, kubbe şeklindeki ışığı kapının içine taktı. Tavan olarak tasarladığı kısmı da karar verdiği gibi boyayarak makineyi tamamladı. Evet, bitmişti. Ve her şey harika görünüyordu. Artık son model zaman makinesiyle “Oruç” gezegenine giderek Allah’a daha çok yaklaşacaktı!
Hemen evdekilerin yanına koşarak makinesini anlatmaya başladı. Kardeşi heyecanla “Abi, hadi hemen gidelim!” diye zıplarken herkes gülüşüyordu.
Uçarı çocuk kardeşini de alıp makinesine bindi. Gözlerini kapattılar. Kardeşine orucun ve Allah’ın güzelliklerini anlatmaya başladı çocuk. Kısa süre sonra kardeşi Oruç gezegenine varamadan uyuyakalmıştı. Çocuk da kutudan çıkmaya üşendi ve oracıkta uykuya daldı.
Annelerinin sesiyle uyandılar. Haydi, bakalım Ramazan Astronotları, sahur vakti!
İki kardeş uykulu gözlerle mutfağa doğru yürürken ve Ramazan’ın ilk sahur sofrası kurulmuşken; çocuklar zaman makinesinin nasıl da çabucak işe yaradığını fark etmemişlerdi bile. Oruç güzeldi, Ramazan güzel...
Seda BAYRAK DURGUT
YazarCaddede yürüyorlardı. İki dost... Çaldığı şarkıyı yarıda bırakan kemancıyla göz göze geldiler. “Çalmayı neden bıraktı acaba?” dedi biri. “Bilmiyorum ama keşke bırakmasaydı.” dedi diğeri...Okula giderk...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Küçük kız elindeki dal parçasını aldığı yere bıraktı. Diğer çocukların yanına gitti. Bugün önemli bir gündü. “Bahara Katılım Belgesi” almaya hak kazanacak çocuğun seçileceği gündü!Yarışmadaki ilk göre...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Bir zamanlar Gazze'de, Filistin'in kalbinde, Kudüs sokaklarına yakın bir kasabada, küçük bir çocuk yaşarmış, adı Ahmet. Ahmet’in en sevdiği yer, taş kaldırımlarla dolu dar sokaklar arasında gizli kalm...
Yazar: Erbay KÜCET
Vakfın Adı: Fahreddin Ali bin Hüseyin bin Ebubekir (Sahib-i Ata) VakfıKurucunun Lakabı: Sahib-i Ata, Emir-i Kebrr, el-Konevî, VezirKurulduğu Yer: SivasKuruluş Tarihi: 678 H./1280 M.Alışverişini yapmış...
Yazar: Nisa ERCİYES