Ümitsizlik Sonu Olmayan Dipsiz Kuyu
İnsan, hayatı boyunca sürekli bir mücadele içinde. Bir yerlere varabilmek, bir şeylere ulaşabilmek için sürekli bir çabanın içinde. Tabiî dünyada yaşayabilmenin de kendine göre kuralları var.
Dünyanın bir dengesi var. İyi kötü, güzel çirkin dediğimiz bütün kavramlar hepsiyle birlikte bir bütünü oluşturuyor, bir dengeyi sağlıyor. İyi olmasa kötünün ne demek olduğunu bilemeyeceğimiz gibi.
Yaşadığımız deprem felaketinin üstünden sekiz ay gibi bir zaman geçti. Felâket büyük çapta olunca yara da hâliyle büyük oluyor. İnsanların korkması ve buna dâir tedirginlik duyması da tamamen doğal ve insanî bir duygu.
Sosyolojik, psikolojik olarak depremin birçok yönü ve sorunları var. İnsanlar uyumaya korkar oldu, sabaha çıkabilecek miyim diye sürekli tedirgin hâlde bir bekleyiş oluştu. İnsan sürekli tedirgin ve korku içinde yaşayamaz, bünyesi buna müsait değil, bir süre sonra başka hastalıklar baş gösterebilir.
Çünkü insanın moralinin yerinde olması sağlıklı olmasına sebep, aksi ise hastalıkları çağırır. Normalleşebilmek belki zordur ama kendi sağlığımız için buna ihtiyaç var. Hayata bakarken biraz irdelemek lâzım, olan bitene sürekli üzülmek, yapamadıklarımız için sürekli iç geçirmek ve pişmanlık sözlerini sürekli dile getirmenin bize katacağı bir şey yok.
Biraz durulmamız lâzım, Allah’a güvenip tefekkür etmemiz lâzım. Sadece Allah’a inanıyorum demekle değil, tam bir teslimiyet içinde O’na güvenmemiz gerekiyor. Deprem bölgesindeki sosyal ve psikolojik birçok sıkıntıyı aynı şekilde hepimiz yaşıyoruz ama dediğim gibi tevekkül önemli bir şey.
Sürekli olumsuzlukları düşünerek günümüzü geçirmemiz mümkün değil. Biraz soluklanmalı, biraz sakinleşmek lâzım. Gelecek kaygısı ile yaşanmaz. İnşallah bu zor zamanlar da geçecek. Ama bir şeyi daha unutmamak lâzım ki biz dünyada zaten türlü türlü sebeplerle imtihan ediliyoruz.
İnanan insanlar olarak bunu biliyoruz. Kimi varlığıyla, yokluğuyla, sağlığıyla, hastalığıyla imtihan oluyor. O yüzden olan bitene biraz da bu pencereden bakmak lâzım.
Büyük bir deprem felaketi oldu, insanlarımız vefat etti, evlerimiz yıkıldı, şehrimiz kısmen yok oldu. Her gün geçtiğimiz sokaklar bize yabancı oldu. Ama bütün bunlara rağmen hayatta olabildiğimize şükretmek lâzım.
Kırdığımız kalpleri onarmayı düşünmemiz lâzım belki tam onaramasak da gönül almak gerek. Hayata bakış açımızda da şu olmalı biz elimizden gelen her şeyi yapmamıza rağmen felaketin sonucundaki olumsuz durumlardan kendimizi suçlayamayız.
İşte bu noktada teslim olmamız lâzım çünkü insan, gücünü aşan bir şeyde yapabilecek bir şey yok. Elbette evlerimizin sağlam olması, sağlam yerlere yapılması konusunda gayretlerimizin ve dikkatimizin olması çok önemli.
Geçtiğimiz günlerde altmış iki yaşlarında bir adamcağızın deprem korkusuyla intihar ettiğini haberlerde gördük/okuduk. Yaşadığımız hayatta zorluklar oluyor, belli bir konfor alanına ulaştıktan sonra ondan uzaklaştığımızda bizi bir tedirginlik sarıyor. Ama hayat işte, zaman zaman bu konfor alanından da uzaklaşacağız.
Kâh iyi olacak kâh kötü olacak ama hayat hep devam edecek. Güneş doğudan doğuyorsa, gece yerini sabaha bırakıyorsa, ağaçlar solup açıyorsa, çocuklar gülümsüyorsa işte ümit hep var olacak.
Ümitsizlik bizi uçuruma götürür. Ümitsiz olmaya gerek yok. Herkes birbirinin elinden tutmalı, düşene bir tekme de biz atmamalıyız. Bizler insanız, insan olmanın idrâkinde olmalıyız.
Hepimiz birbirimizin elinden tutarsak kimse uçuruma doğru sürüklenmez ve uçurumdan kendini atmayı düşünmez. Birbirimizle konuşmamız lâzım, arkadaşlarımızla konuşmamız lazım. İnsanlar dertlerini içine attıkça birikiyor ve biriktikçe de belki bir süre sonra çıkmaz sokağa giriliyor.
Allah kimseyi ümitsizlik kuyusuna düşürmesin. O kuyuya düşünce geri dönmek çok zor. Bunun sonu dipsiz kuyu, etrafımızda söylenenleri duymaz, olanları göremeyiz o noktadan sonra.
Gönlümüzün ferahlık kapılarını açık tutarak dipsiz kuyulara düşmekten kalbimizi alıkoymamız lâzım. İnşallah güzel günler de gelecek. Şehirlerimiz de toparlanacak ve birlik beraberlik içinde yaşamaya devam edeceğiz. Şehirler insanlarla güzel ve insanlar da şehirlere anlam katar.
Erol AFŞİN
YazarÂlemlerin Rabbi olan Yüce Allah, yeryüzünü maddî-mânevî anlamda imar etme ve yönetme ehliyetiyle insanı ‘halîfe’ makamına getirirken, ruhlar âleminde verdikleri söze sâdık kalmalarını hatırlatıcı peyg...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Asrın felaketi olarak kayıtlara 6 Şubat 2023 Pazartesi günü saat 04.17 geçti. O zamandan bu yana on bir şehrimizde büyük zorluklar yaşanmaya başladı. Ama özellikle Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve ...
Yazar: Erol AFŞİN
İlk kıbleye ilk yönelişSevdamızdır Kudüs bizim.Yedi semâya yükselişSevdamızdır Kudüs bizim.Miracın kapısı orda,İmanın yapısı orda,Osmanlı tapusu orda,Sevdamızdır Kudüs bizim.Hazreti Ömer çiçeği,Müslüm...
Şair: Bestami YAZGAN
Malumunuz olduğu üzere geçtiğimiz Şubat ayında büyük bir deprem yaşamıştık ve içinde olduğumuz Malatya ile beraber Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman çok şiddetli bir şekilde bundan etkilendi. Diğer şehir...
Yazar: Erol AFŞİN