Paylaşmanın Huzuru ve Mutluluğu
İnsanı mutlu eden duyguların başında, elinde olanı başkalarıyla paylaşmak gelir. İhtiyaç sahibi insanları arayıp bularak; aralarında ayırım yapmadan, hâlini, hatırını, derdini, sıkıntısını, ihtiyacını sorarak onları kırıp incitmeden, gururlarıyla oynamadan ilgilenip gönül kapılarımızı sonuna kadar açarak gönül insanı olmalıyız. İyi insan başkaları hakkında olumlu şeyler düşünür, onları sever, onlara tatlı dil ve güler yüzle yaklaşır. Unutmayalım ki gülümsemek yüzümüzün değerini arttırır.
İslâm dini yardımlaşma dinidir. İslâmiyet'ten önce de sonra da hiçbir din ve fikir sistemi onun kadar bu konuya eğilmemiş, yardım anlayışı ve bu anlayışın uygulanışını bu kadar geniş boyutlara ulaştıramamıştır.
Allahu Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'in Zuhruf Sûresi 32. âyetinde şöyle buyurmuştur: "Rabb’inin rahmetini onlar mı bölüyorlar? Dünya hayatında insanların geçimlerini aralarında dağıtan biziz. Birini diğerine iş gördürmesi için kimini kiminden zengin kıldık. Rabb’inin rahmeti onların topladıkları yığınlardan hayırlıdır."
Kur'ân-ı Kerim'den öğrendiğimiz bu gerçeği, her birimiz günlük hayatımızda da görmekteyiz. İnsanlık tarihi boyunca olduğu gibi bugün de hiçbir toplumda, ortak bir hayat ve geleceği paylaşan insanlar aynı düzeyde değildir. Zayıfı, güçlüsü, fakiri, zengini, erkeği kadını ile insan toplulukları hem bir tezat hem bir ahenk meydana getirmektedirler.
Tabiattaki bu başkalık, bu tezat bir hareketin kaynağını oluşturuyor ki buna "hayat" diyoruz. Yaratılıştan gelen bu farklılıkla hayatın içinde yoğrulan insanlar muhakkak birbirlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Pek çok ve değişik konuda zengin fakire, güçlü zayıfa başvurmak zorunda kalmaktadır.
Hiçbir zengin, "Benim kimseye ihtiyacım yoktur." diyemez. Çünkü servetini, çalıştırdığı insanların gücü ile kazanır; "Benim param var, kimi istersem çalıştırırım." demesi bu gerçeği değiştirmez. Zira kimi çalıştırıyorsa ona muhtaç oluyor demektir. Ne tarafa bakarsak bakalım, bütün sosyal ilişkilerde böyle durumlarla karşılaşırız.
Bütün insanların ister istemez bir başkasının gücüne, parasına, fikrine muhtaç olduğunu görürüz. İnsanların böyle birbirine muhtaç olmaları, karşılıklı olarak yardımlaşmaları zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Yardımlaşma, toplum hâlinde yaşamanın doğal bir sonucudur.
Hem başkaları ile yaşamak hem yardıma ihtiyaç duymamak imkânsızdır. Bunun için İslâmiyet yardımlaşmayı, bütün maddî ve manevî hayatımızı kapsayacak şekilde en geniş sınırları ile ele almış ve dinî-ahlâkî bir görev olarak ortaya koymuştur. Kur'ân-ı Kerim'in pek çok âyetinde bu konuya temas edilerek Müslümanlar yardımlaşmaya teşvik edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) de sayısız hadisinde maddî ve manevî yardımın insan hayatındaki önemini dile getirmiştir.
Cenab-ı Hak Maide Sûresi 2. âyetinde; "İyilikte ve kötülükten sakınmakta birbirinizle yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın." buyuruyor. Zekât vermekten tatlı söz ve güler yüzle davranmaya kadar her şeyin iyilik kapsamına alındığını düşünürsek dinimizin yardımlaşma sınırını ne kadar geniş tuttuğunu daha iyi kavrarız.
Yardım anlayışının özünde fedakârlık vardır. Maldan sevgiye kadar her şeyin bir başkasına verilmesi söz konusudur. Bu verme işi bazen, zekât ve fitrede olduğu gibi, mecburi olsa da çoğu zaman tamamen isteğe bağlıdır. Yine zekât belli bir miktarda alındığı hâlde sadakanın sınırı yoktur; dileyen dilediği kadar verir.
Böylece Müslümanlar arasında en geniş manada yardımlaşma yapılır. Bu maddî yardımın dışında, Müslümanlar başkalarına söz ve davranışları ile de iyilik yapmak, onlara sevgi ile bağlanmak zorundadırlar. Bu da onların görevidir.
Hiçbir iyilikte bulunamayan bir Müslüman’ın, eli ve dili ile başkalarına zarar vermemesi bile iyilik (sadaka) sayılmıştır. Yardım anlayışının yaygınlaştırılması fert ve toplum hayatında önemli değişikliklere sebep olacak, yardımlaşmanın faydaları hemen hissedilecektir.
Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Sümeyye Büşra YILDIZ
YazarGeçenlerde torunum Atlas’la parktayken yanımıza -elinde rengârenk topuyla- komşumuz Ali geldi. On yaşında olan Ali, topu bana attıktan sonra:- Abla, voleybol oynayalım mı, diye sordu.Ben “Voleybolu da...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Kitabın adı: Bize Göre, Gurabâhâne-i Laklakan, Frankfurt SeyahatnâmesiYazar: Ahmet HaşimYayınevi: MEB YayınlarıYayın yeri ve yılı: İstanbul/1999Sayfa sayısı: 227Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: Hayat ...
Yazar: Sait ÖZER
Hazreti Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in yıldızlarının en ön safında yer alan sahabilerden biri olan Amr bin Ümeyye’nin yaşadığı en mühim hadiselerden biri, 39 yıldız sahabinin şehit olmasıyla neticele...
Yazar: N.Nida DURAN
Gazze’de yaşanan zulüm ve katliamı ne yazık ki tüm dünya seyrediyor. Filistin’de öteden beri devam edegelen ve özellikle de son günlerde Gazze’de gerçekleştirilen sivillere yönelik insanlık dışı katli...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ