Ailenin Direği Anne
Daha dünyaya adım atmadan, anne karnına düştükten sonra Allah’ın Rahman isminin tecellîsi olarak annelerimize verilen rahmet ve şefkat duygusu ile sevgi içinde, güzel duygularla dünyaya gelebilmemiz için annelerimiz gayret ederler. Allah’ın rahmeti o kadar geniş ki küçük bir bebeğe adeta bir koruyucu melek olarak annelerimizi görevlendirir.
Aile kavramının bizim medeniyetimizde önemi büyüktür. Birçok konuda batıya özensek de bu konuda ciddî yozlaşmalar olsa da aile kavramımızı korumak durumundayız. Aile temelinin bozulmaması için birey olarak herkes üzerine ne düşüyorsa yapmak zorunda, yoksa tamamen bencil, tamamen robotlaşmış bir dünya düzeni içinde ruhsuz, sadece bedenlerden ibaret, birilerinin sosyal medya yönlendirmesi ile bir o yana bir bu yana savrulan bir nesli görmemiz hiç zor değil.
Konuyu daha iyi anlayabilmek adına günümüzde de çeşitli alışveriş reklamları ile bize lâzım olmasa bile o eşyaya ihtiyacımız varmış düşüncesi zihne işleniyor ve gereksiz birçok eşyaya sahip oluyoruz. Ailede her birey kendi içinde çok önemli… Baba bir kalkandır, anne ise kuşatıcıdır. Baba otoriterdir genelde, evin dış işlerini karşılamada öncülük eder, anne ise her ne kadar evin içişleri ile ilgileniyor gibi görünse de evin bacasının tütmesinden, yemeğin pişmesine, çocukların eğitimine kadar birçok konuda yadsınamaz bir emeği vardır.
Anne bizim ilk öğretmenimizdir, her şeyi ilk olarak ondan öğrenir, cahilliğimizden bir nevi sıyrılırız. Dünyaya adım atarken ilk olarak annemizden destek alırız. Baba da önemlidir ama anne babanın da işte olduğu zamanlarda hep çocuğunun yanındadır.
Yukarıda demiştim ya Allah’ın rahmetinin tecellîsi olarak anne bir melek gibi çocuğunu çepeçevre kuşatır, onu sever ve dış tehlikelere karşı bir kalkan gibi korur. Hayatını adeta çocuğu için feda eden bir koruyucu melek olur. Annelerimiz için ne kadar methiye dizsek, ne kadar şiir yazsak, sayfalar dolusu destan yazsak az kalır.
Hangi yaşa gelirsek gelelim, annemizin gözünde hep küçük bir çocuğuz aslında. Bir yaşa kadar annelerimizin bu çocuksu bakışlarından belki rahatsız oluruz ama bir süre sonra onların neler hissettiğini, neden çocuklarının üstüne titrediğini daha iyi anlıyor insan.
Eğer Allah annelere o merhameti, şefkati vermeseydi anneler ne hamilelik dönemine sabredebilir ne de bir ömür çocuklarına yol göstermek için baş edebilirdi. Böyle ulvî bir duyguyu yerine getiren annelerimize, nesiller yetiştiren ya da yetiştirecek olan kadınlara hak ettiği değer mutlaka verilmeli. Kapitalist dünyanın oyunlarına güzel annelerimizi feda etmemeliyiz. Onları her zaman hatırlamalı, sevmeli, gönüllerini hoşnut tutmaya çalışmalıyız. Çünkü gideni ve geçen zamanı asla geri getirme gücümüz yok. Bunun telâfisi yok.
Hayata atıldığımız andan beri emeklememiz, sürünmemiz, adım atmaya çalışmamızda hep bir mutluluk ve umut örneği gösteren annelerin bu gayretini nasıl görmezden gelebiliriz? Bunları belki şimdi hatırlamayabiliriz ama tüm çocuklar gibi bu merhalelerden geçtik.
Bir koruyucu meleğimiz hep başucumuzda oldu, bize Allah’ın merhametini, şefkatini yansıttılar belki de… Annelerimizin varlığı da aslında bize bir umut, kalbimize verilen bir ferahlık. Onların varlığı bile bizleri mutlu ediyor, gönlümüzü ferahlatıyor ve insanın kendini güvende hissetmesini sağlıyor. Rabb’im tüm anne ve babalarımıza sağlık ve afiyet nasip eylesin. Yavuz Bülent Bâkiler’in anne üzerine yazdığı “Farkında mısın?” şiirinden bir bölümü paylaşmak istiyorum:
Anneciğim bilmem farkında mısın?
Söylenmemiş en mübarek en aziz
Duygularla çepe çevre çaresiz
Sana yöneldiğimin farkında mısın?
Demeden yakın ırak
Bulutlarla savrulup, ırmaklarla akarak
Sana 'Anne' diyen dilleri kıskanarak
Kapına geldiğimin farkında mısın?
Erol AFŞİN
YazarToplum içinde yaşamanın bazı sonuçları vardır. Bir sürü insanın bir arada yaşaması, birbirini anlamaya çalışması, sorunların en aza indirilerek yaşamaya çalışılması gibi konular pek kolay değildir. Ba...
Yazar: Erol AFŞİN
İnsan olarak her zaman doğruluk ve dürüstlükten yana olmalıyız. Özümüz ne ise sözümüz, sözümüz ne ise özümüz de o olmalıdır. İçi ile dışı farklı olan insanlar mutlu ve huzurlu bir hayat yaşayamazlar. ...
Yazar: Ali ÖZKANLI
İnsanlığın dünya ile ünsiyeti günümüzde gittikçe artmış durumda gibi. Tamamen dünyaya odaklanmış hâle geldi insanlık, her şeyi buraya göre ayarlama düşünde. Dünyada sonsuz bir hayat var gibi davranara...
Yazar: Erol AFŞİN
Hemen hemen hepimizin şikâyetidir, ibâdetlerden lezzet alamamak. “Ben namazlarımı âdâbına uygun şekilde kılmaya gayret ediyorum, ancak bir türlü dünyadan kendimi koparamıyorum.” diyenimiz çoktur. “Niy...
Yazar: Enbiya YILDIRIM