Sarı Sonbahar
Merhaba, benim adım Hazan. Eylül ayında doğduğum için annem ve babam ismimi “Hazan” koymuşlar. Hazan, sonbahar demek. Bir anlamı da güz. Anlayacağınız sonbahar çocuğuyum ben. Sarı ve kahve tonlarındaki yaprakları çok sevmem belki de o yüzden.
Ağustos ayı yerini Eylül’e, Eylül de Ekim’e bıraktı. Artık sonbahar geldi. Hava ısısı azalmaya yeşil yapraklar renk değiştirmeye başladı. Bahçeye oynamaya giderken annem “Mevsim geçişleri tehlikeli olabilir Hazancığım. Hırkanı giy.” diye uyarıyor.
Sarı, bordo ve kahverengi yapraklarda yürümek hoşuma gidiyor. Yaprakların üzerine uzanıp gökyüzünü seyrediyorum. Göçmen kuşlar yavaş yavaş sıcak ülkelere doğru yola çıkıyorlar.
Bazı günler dedemle birlikte parka gidiyoruz. Orada daha çok yaprak var. Adım attıkça hışırdayan yaprakların şarkılarını dinliyorum. Bazen belediye görevlilerinin yaprakları süpürdüğünü görüyorum. İçimi hüzün kaplıyor.
Dedem, dökülen yaprakların mineraller bakımından zengin olduğunu söylüyor. Yere düşen yapraklar toprakla buluşuyor, toprağın canlanması için gübre görevi görüyormuş. Böylece topraktaki canlılar ve bitkiler korunuyormuş. Sevimli tırtıllar, güzel kelebekler, kıvrım kıvrım solucanlar, böcekler kış aylarında yaprakların içinde yaşıyormuş.
Dedemle yaprak toplama oyunu oynuyoruz. Hangi renk yapraklardan kim daha fazla topladıysa o birinci oluyor. Topladığımız yaprakları anneannemin diktiği bez torbaya yerleştiriyorum. Eve dönünce yapraklarımı masanın üzerine seriyorum. Onları sulu boyamdaki renklerle istediğim gibi boyuyorum. Dedem de bana yardım ediyor.
Yapraklarımı boyadıktan sonra kurumalarını bekliyorum. Daha sonra da resim defterime yapıştırıyorum. Arka fonu canımın istediği renge boyuyorum. Yaprakların arasına uç uç böcekleri, kelebekler çiziyorum. Sim döküyorum küçük kavanozumdan. Çok, çok güzel oluyor. Bu çalışmamı gerçekleştirirken sonbahar gelince yeşil yaprakların neden farklı renklere dönüştüğünü, yaz mevsiminin çok gerilerde kaldığını, yakında yağmurların başlayacağını düşünüyorum.
Dedemin sesi düşüncelerimi bölüyor. Balkona, dedemin yanına gidiyorum. Apartman görevlimiz Sadık Abi bahçemizdeki ağaçların döktüğü sarı yaprakları tırmıklıyor. Dedemse yaprakların tırmıklanmasına, süpürülmesine karşı çıkıyor.
“Sadık, oğlum… Sonbaharda düşen yapraklar, toprakları, ağaçları besler. Sen onları kendi haline bırak. Bırak ki yaprak, toprağa kavuştuğunda ekolojik denge korunsun. Yeşil alanlar beslensin.”
Sadık Abi dedemin sözünü dinliyor, tırmığını, süpürgesini alarak gözden kayboluyor. Dedemle birbirimize gülümsüyoruz.
İçimden sonbaharla ilgili bir öykü yazmak geliyor. Kalemimi kâğıdımı alıp masama geçiyorum.
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarBugün bayram, çok mutluyum. Dedemle babam bayram namazından geldiler. Dedem bize sıcak simitler, rengârenk balonlar getirmiş. Uçan balonlar salonda kendilerine yer buldular. Salonumuz çok güzel oldu. ...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Ormanlar kralı aslan dehşetle kükrüyordu. Karnını doyurmak için kendinden güçsüz hayvanları avlayıp yemeye devam ediyordu. Diğer hayvanlar için aslandan kaçıp kurtulmak çok zordu.Günlerden bir gün cey...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Sevgili günlük,Bugün neler oldu neler, anlatayım da sen de öğren. Okulda çıkan öğle yemeğini beğenip yemedim. Kantine koşup tost aldım. Bahçeye çıktım. Dolaşa dolaşa tostumu yemeye başladım. Tam o sır...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Kitap fuarının son günüydü. Sevilen Yazar Bartu Soyalan kitaplarını imzalıyordu. Standa gelmesinin üzerinden yaklaşık iki saat geçmişti. Nihayet imza için bekleyen kuyruk bitmiş, o da rahat bir nefes ...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR