Tarih-i Nûr-ı Muhammedî
Son dönemde Sivas'ta yetişmiş büyük âlimlerden olan Mustafa Takî Efendi (k.s.) millî mücadelenin ve Anadolu'nun manevî mimarlarındandır. Mustafa Takî Efendi (k.s.) çok sıkıntılı bir dönemde yaşamış olmasına rağmen, kendisini çok iyi yetiştirmiş bir âlim, kaleme aldığı yazıları ve kitapları ile bir yazar, yetiştirdiği büyük talebeleri ile bir öğretmen, ilk açılan mecliste milletvekili, genelde insanlığın özelde Müslümanların dert ve sıkıntılarına getirdiği çözüm önerileri ile bir mütefekkir, manevî yönü ile bir mürşid-i kâmil bir zattır.
Mustafa Takî Efendi (k.s.), geleneğine bağlı ama yeniliklere kapalı olmayan; meselelere sadece bir açıdan değil bütün yönleri ile bakmayı becerebilen; içerisinde yaşadığı toplumun ihtiyaçlarını çok iyi bilen ve maddî ve manevî ihtiyaçlar için ömür tüketen fedakâr bir insandır.
Elli iki yıllık kısa hayatına kanaat önderliği başta olmak üzere çok şey sığdırmış olan Mustafa Takî Efendi, tasavvuf literatürünün en önemli konularından birisi olan hakikati/nûrî Muhammedi ile alakalı yazmış olduğu Tarih-i Nûr-ı Muhammedî adlı eseri bunların başında gelmektedir. Yazar Ebubekir Sıddık Yücel eser hakkında önsöz bölümünde şu ifadelerde bulunmuş:
“Mustafa Takî Efendi’nin bu önemli eseri 1339-1341/1921-1923 tarihleri arasında Sivas ve İstanbul’daki matbaalarda basıldığı bilinmektedir. Eserin ciltler ve ciltlerin de cüzler halinde basıldığı için tamamı maalesef elimizde değildir. Bu güne kadar ise ele geçirilenler bir sekiz on yedi ve yirmi ikinci bölümlerdir ve bu bölümler de sadeleştirilerek yayımlanmıştır.
Eserin İsrâ ve Miraç bölümünün yer aldığı on yedinci bölüm İbrahim Argut tarafından 2003 yılında sadeleştirilmiştir. Eserin birinci cüz’ünün içerisinde cüzlerin muhteviyatla alakalı olarak bilgi verilmekle birlikte on birinci ve yirmi ikinci cüzlerle ilgili içerik bilgisi bulunmamaktadır.
Bu çalışma; Mustafa Takî Efendi’nin bu önemli eserinin kendi yazısıyla olan birinci cild ikinci-üçüncü ve dördüncü cüzleriyle birlikte eksik olarak elimize ulaşan dördüncü cildin elli dördüncü cüz’ünün mevcud metninden oluşmaktadır. Eserin cild ve cüzler hâlinde yazılması ve bunların da küçük risaleleri andıran ve her birisi ayrı bir defter sayfasına yazılmış olması, böylesi önemli bir eserin ister istemez kaybolma ihtimalini de güçlü kılmaktadır.
Bu çalışma elimize ulaşan orijinal rik’a el yazma kayıp cüzlerin günümüz harflerine aktarılmasından oluşmaktadır. Bu tür eserler üzerinde yapılan çalışmalarda sadeleştirmeye gitmenin doğru olmadığı kanaatini taşımaktayım. Çünkü müellifin meramı tam olarak sadeleştirmede yansıtılamadığı gibi çok önemli detaylar da kullanılan kelimelerin tam karşılığı bilinmediği için basit ifadelerle geçiştirilmektedir. Biz, erbabı tarafından Mustafa Takî Efendi’nin tasavvuf ilminin bu en önemli konusuyla alakalı olarak yazdığı bu kıymetli eserin en azından üzerinde çalıştığımız mevcut cüzlerindeki fikirleri ve onun gönül dünyasıyla alakalı derûnî izlerin tam anlaşılabilmesi için olduğu gibi aktarmayı muvafık gördük.
Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde müellifle ilgili genel bilgiler verilmektedir. İkinci bölümde üzerinde çalıştığımız cüzlerin günümüz harflerine aktarılması ve ekler kısmında ise eserin orijinal metni ile Mustafa Takî Efendi ile alakalı belge örnekleri bulunmaktadır.”
Mustafa Takî Efendi (k.s.) bir makalesinde bu eserinin yirmi kısımdan oluştuğunu, İslâm dininin yayılış şekillerinden, tarihî olaylardan ve şahitlerin dilinden anlattığını ifade etmiştir. Fakat bu eserden günümüze bu bölümlerin birinci, dördüncü, sekizinci, on yedinci ve on sekizinci bölümleri ulaşabilmiştir.
Birinci cüzünün içerisinde hangi cüzlerde hangi konuların işlendiğini Takî Efendi (k.s.) bizzat kendisi şöyle belirtmektedir: “Nur-i Muhammedî’nin halkı (yaratılışı) -saadet ve tesbihat- hakikat-ı Muhammediye'nin ortaya çıkışı (izharı), hicabat, makâmât, tevfikât cevher-i nur-i Muhammedî, ervah-ı enbiya, hakayık-ı eşya, tevzifat-ı hakikat-ı Muhammediye, risalet-i tavsîf, nûr-i Muhammedî'nin envâr-ı enbiyâyı ihtâsı, derecât-ı halk ve tekvin-i arş, kürsî ve levh-i mahfûz ve ümmü'l kitap –ism-i Muhammedî- ‘Elestü bi-Rabbiküm!’ hitabı ve rûh-u Muhammediye’nin "sebeka" cevabı gibi konuları kapsamaktadır.”
Yusuf HALICI
YazarAnadolu'nun incisi Van ilimiz; verimli akarsuları, zengin toprakları ve bol iklim koşulları nedeniyle tarihin eski çağlarından beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle oldukça köklü b...
Yazar: Yusuf HALICI
İnsan nihâyetinde kendisine takdir edilmiş olan ömrü bir şekilde tamamlayıp ebedî âleme intikal ediyor. Zira Allah bugüne kadar hiç kimseye dünyada ebedî yaşama imkânı vermedi. Bundan sonra da vermeye...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
Yûnus Emre’nin din ve hayat anlayışında parçacı zihniyet değil bütüncül bir yaklaşım esastır. Yûnus Emre’nin hayata bakışı klişe yaklaşımların ötesinde hayatın anlamına yöneliktir. Onun hayat felsefes...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Geleceğimiz olan çocuklarımızı en iyi tanıması gereken anne babalar ve öğretmenlerdir. Çocuğumuzun nasıl bir özelliğe sahip olup olmadığını davranışlarından anlıyoruz. Çocuklarımızı çok iyi tanımakla ...
Yazar: Ali ÖZKANLI