Esmâü’l-Hüsnâ: El-Kerim
Sonsuz İyilik Ve Cömertlik Sahibi
Günahkârı bağışlayan, söz verdiği zaman yerine getiren, verdiği zaman umulandan daha fazlasını veren ve ne kadar verdiğine bakmayan… İşte bütün bu vasıfları kendisinde toplayan, Mutlak el-Kerim olan Yüce Allah'tır. O'nun hazinesi güçlü olup, kullarına lütufları karşılıksızdır. Çünkü O; "büyüklük ve ikram sahibidir." Bu sıfat, O'nun varlıkta tezâhür eden ihsanının bir ismidir. Bundan dolayı Yüce Allah, kendisini ‘kerem'le vasıflandırmıştır:
Müslüman insanda bulunması gereken en güzel ahlâkî davranışlardan birisi ‘kerem' sahibi olmaktır. Çünkü insan ‘şerefli' yaratılmıştır. İnsan, yaratılışında bulunan ve pozitif bir anlam içeren bu ‘keremli' oluşu, uygulamalarıyla aktif hale dönüştürmelidir. Bu sebeple Yüce Allah, ‘kerem' vasfını kendisinden başka varlıklara da vermiştir.
İnsan, Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan el-Kerim vasfını ahlâkî bir davranış edinmelidir. Bir kişinin söz ve eylemlerinde bu vasıf görülmedikçe, ona asla "kerim ve kerem" sahibi denilemez. Bundan dolayı, bazı İslâm âlimleri "kerem"le "hürriyet" arasında anlam bakımından bir yakınlık kurmuşlardır.
Çünkü hürriyetin temelinde; "ihtiyaçları bile olsa, başkalarını kendilerine tercih etme" ahlâkı vardır. Buna cömertliğin zirvesi olan ‘mürüvvet' denilir. Efendimiz; "Bir kul, Müslüman kardeşinin ihtiyaçlarını görmeye ve ona yardım etmeye devam ettiği müddetçe Allah o kuluna yardım eder." buyurmuştur.
Manevî hürriyetini elde eden olgun insanlar; ikram etmede, cömerttirler; insanları bağışlamada, affedicidirler; yokluk ânında, şükrederler; varlık ânında da, ellerinde bulunanlardan dağıtmak sûretiyle fiilî şükür hâlindedirler. Bu anlamda onlar, "mekârim-i ahlâk/güzel ahlâk" sahibi olan Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yolundan giderler. Onların zihniyet dünyasında hürriyet; küçük ve büyük iyilikler için, kerem ise, salt büyük iyilikler için kullanılır.
Sonuç olarak, el-Kerim, Allah'ın en güzel isimlerinden biridir. Adı üzerinde, Rasûl-i Ekrem, bu güzel ismi hayatında temsil etmiştir. Bundan dolayı, her mü'min bu konuda onu model almalıdır. Her kim, varlıklı olmak anlamında neye sahipse, meşrû bir çerçevede, onu ikram edilmesi gerekenlere ikram etmelidir.
İslâm medeniyetinde vakıf geleneği, ‘kerem' vasfının âdetâ ete-kemiğe büründürülmesinden doğmuştur. Çünkü insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olan; malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanan (başka bir ifade ile vakfedilen); vakfın en hayırlısı da insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır. Allah'ın en güzel isimlerinden olan el-Kerim'e en uygun düşen mânâ da zaten maddî ve manevî bir karşılık beklemeden başkalarına yardım etmek değil midir?
Editör
Yazarİlkbahar, kış ve yaz arasında yer alan bir mevsimdir. Kuzey Yarımküre'de Mart ile Haziran arasında yaşanır. Bu dönemde doğa yeniden uyanır, ağaçlar yeşermeye başlar, çiçekler açar ve hava ısınır. Karl...
Yazar: Editör
Murtazâ: Takdir Edilmiş, Beğenilmiş, Seçilmiş (s.a.v.)Sevgili Peygamberimiz’in bir ism-i şerifi de “Murtaza” idi. Hz. Muhammed (s.a.v.); Allah'ın (c.c.) seçtiği, beğendiği ve yüksek ahlâkıyla ör...
Yazar: Editör
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde melek inancı, İslam’ın temel inanç esaslarından biri olarak çok açık bir şekilde belirtilmiştir ve iman şartları arasında ikinci sırada yer alır. Tarih boyunca hemen her t...
Yazar: Editör
Sultan V. Murad’ın, başkadınefendisidir. 6 Ağustos 1835 tarihinde Tiflis’te hayata gözlerini açmıştır. Gürcü asıllıdır. Babası, Tarkanişvili Ahmed Bey’dir. İlk adının Mevhibe olduğu ifade edilmektedir...
Yazar: Bengisu HAYAT