FETVA YOKUŞU
Kitabın adı: Fetva Yokuşu
Yazar: Durali Yılmaz
Yayınevi: Mihrabad
Yayın yeri ve yılı: İstanbul/2019
Sayfa sayısı: 219
Yaş aralığı: 14
İşlenen konular: Yeniçeri
Ocağı’nın kaldırılması, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yönetimdeki
değişiklikler…
Fetva Yokuşu tarihî bir roman.
Roman “Tevbe Taşı” olarak suçluların affında büyük payı olacağını düşünen bir
taşın Ağa Kapusu’na getirilmesiyle başlar. Ancak Tevbe Taşı, yeniçeri
isyanlarının artması, Sultan Mahmut’un emri ve Şeyhülislam Tahir Efendi’nin de
fetvasıyla yeniçerilerin kellelerinin üzerinde alındığı “Cellat Taşı” olarak
olaylara şahitlik eder.
Roman 1600’lü yılların ilk
çeyreği ile 1900’lü yılların ilk çeyreği arasındaki 300 yılı, İstanbul’un
Süleymaniye semtindeki Ağa Kapusu’nda geçen olayları konu edinir. Kahraman
“Cellat Taşı”dır.
Cellat Taşı, uzun yıllar toprak
altında kaldıktan sonra toprağın altından çıkarılır. İtina ile bir arabaya
yerleştirilir. Dağ yamaçlarından, daracık yollardan, dümdüz ovalardan geçer ve
bir mermerci dükkânının önünde yere bırakılır. Bir yeniçeri subayı, mermerciye
bu taşa nasıl şekil vereceğini anlatır. Mermercinin maharetli ellerinde Cellat
Taşı güzelleşir ve bembeyaz bir görünüm alır. Bu taşın diğer mermerlerden
şüphesiz farklı bir yönü vardır. Ona cüssesine göre bir görev verilecektir. Bu
meraklı bekleyiş bir ikindi vakti sona erer, yine aynı yeniçeri subayı yanında
birkaç askerle çıkagelir. Yine bir arabaya yüklenen Cellat Taşı, Süleymaniye
semtindeki Ağa Kapusu’na getirilir. Cellat Taşı, meraklı gözlerin bakışları
altında günlerce burada bekler. Acaba ona hangi görev verilecektir? Yapılacak
bir şey yoktur. Ona düşen, sabırla beklemektir.
Bir gün sabah namazından yaklaşık
bir saat kadar önce eli satırlı bir yeniçeri gelir ve Cellat Taşı’na dikkatle
bakar. Ardından da bir mahkûm getirilir. O ana kadar suçluların kendisine yüz
sürüp affedileceğini zanneden Cellat Taşı, bu rüyadan üzerine inen ağır ve
keskin bir vuruşla uyanır. Dünyası kana bulanmıştır. Tevbe Taşı’nın Cellat Taşı
olması da işte bu ilk idamla başlar.
Bu idam ne ilk ne de son
olacaktır. O günden sonra Cellat Taşı, gelecek ölüm mahkûmlarını beklemeye
başlar. Üzerinde o kadar çok kelle alınır ki artık ilk günkü bembeyaz renginden
eser kalmaz.
Padişahlık görevi Osmanoğulları
arasında el değiştirir, imparatorluk da bütün ihtişamıyla gelişmesini sürdürür.
Tarihler 1622 yılının 18
Mayıs’ını göstermektedir. Ağa Kapusu’ndan içeriye giren, Sultan Genç Osman’dır.
Sultan I. Mustafa’nın durumu bellidir. Adı Deli Mustafa’ya çıkmıştır. Genç
Osman ise Ağa Kapusu’na gelmiştir çünkü yönetim için onlardan yardım
isteyecektir ki onun konuşmasına fırsat vermeyen yeniçeriler, Genç Osman’ı
hunharca katlederler. İşte artık yeniçerilerin önlenemez şımarıklıkları ve
taşkınlıkları başlar. Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılmasıyla ortalık
yatışır ancak Ağa Kapusu o günden sonra şeyhülislamların ve ilim adamlarının
mekânı olmaktan her gün biraz daha uzaklaşır.
Bizim Cellat Taşı’na ne oldu
derseniz... Cellat Taşı, Ağa Kapusu’ndan çıkarılıp bir çınarın altına
bırakılır. Tarihler 1900’lü yılların başlarıdır. Cellat Taşı, mahallelinin
üzerine çöp attığı simsiyah bir taş olarak eski günlerin özlemi içerisinde
varlığını sürdürür.
Muammer YILMAZ
Yazar
Okumayı, araştırmayı bir külfet olarak gören insanımız, hâlâ Kur’an mucizesindeki şifayı alamamış ve tadamamıştır. Sandıklarda en nadide kumaşların içinde veya kitapsız kütüphane raflarının üstünde du...
Yazar: Muammer YILMAZ
Tımarhane penceresinden her gün dikkatle dışarıya bakan bir deli, bir şey görüp fazlasıyla heyecanlanırmış. Fakat bu heyecanın sebebini kimse anlamaz, yine krizi tuttu sanırlarmış. Bir gün delinin od...
Yazar: Sema KORKMAZ
Kitap denilince bizim aklımıza ilk gelen, kitapların en üstünü olan Kur'an-ı Kerim'dir. İlahî bilginin en müstesna kaynağı da odur. Dört semavî kitabın en sonuncusu, hepsini içine alan Kur'an... Cebra...
Yazar: Editör
Kalem ile insan arasında bir kader bağı vardır. Ne yazık ki insanoğlunun değerini bir türlü anlamadığı kalem ile kuyusunun kazıldığının farkında değildir. O kalem ki mahşer gününde Mizana koymak için ...
Yazar: Muammer YILMAZ