Yarını Düşünerek Yatırım Yapmak
Her insan kötü günleri için köşede bir şeylerinin olmasını arzular. Çok zengin olsa da bu düşüncesi değişmez. Bir gün sıkışabileceğini ve elindeki imkânları kaybedebileceğini veyahut da amansız bir hastalığa yakalanarak işi gücü bırakmak zorunda kalabileceğini hesap ederek bir köşede kötü gün birikiminin olmasını arzular.
Nitekim çok zengin bir yaşam sürdüğünü bildiğimiz insanların ellerindeki iş imkânları kaybolup gittiğinde bile normal bir vatandaştan çok daha iyi bir yaşam sürdürebildiğini görmekteyiz. Bunun nedeni, sıkıntılı günleri için bir yerlerde saklı tuttukları tasarruflarıdır.
Bu durum sadece zenginlere has bir durum değildir. Varlıklı insanlar kötü günler için bir köşede bir şeyler hazır ederken, onlar gibi olmayanlar bunu yapmazlar mı? Elbette yaparlar. Mütevâzı bir işletmesi olan ticaret erbâbı ile belli bir maaş alan aylıklı insanlar da ellerinden geldiğince bir köşede birikim oluşturmaya çalışırlar.
Dişten tırnaktan artırılan bu birikimle ileride ne yapacaklarına yönelik mâsum hedefleri vardır. Öncelikle bir ev almak, sonra imkân olursa ayağını yerden kesecek dört tekere sahip olmak ve çocukları evlenecek yaşa geldiklerinde yuvalarını kurmasına katkı sağlamak.
Belki de en önemlisi, elden ayaktan kesildiklerinde, nâmerde muhtaç olmadan, kimseye el açmadan, onurlu bir yaşam sürmek. Mütevâzı bir geliri olanların bütün yaşamları boyunca istedikleri bunlardan ibarettir. Hayalleri büyük değildir.
Başımızı Sokabileceğimiz Bir Evimiz Olsa
Köşeye koydukları küçük birikimlerini yirmi otuz belki de daha fazla yıl biriktirdikten sonra “bizim” diyebilecekleri bir eve başlarını sokan insanların hissettikleri duyguyu, bu şekilde daire sahibi olanlar çok iyi bilir. Artık diledikleri gibi duvarlarına çivi çakabilecekleri, istedikleri yerine keyiflerince dolap yaptırabilecekleri ve hiç kimseye hesap vermeden tadilat yapabilecekleri bir yuvaları vardır.
Yürekleri ne kadar sevinçle doludur. Hele de ev hanımlarının sevinci; bunu tarif etmek imkânsızdır. Bir daire alacağız diye köşeye küçük küçük bir şeyler ayırdıklarından dolayı mobilyalarını yıllarca yenileyememişlerdir. Ancak kendilerinin olan yeni evlerine taşıdıkları eski mobilyalar onlara saray eşyası gibi gelir.
Varsın mobilyalar eski püskü olsun. Kendi yuvalarına sahip oldular ya! Bu evi nasip eden rabbimiz, bu mobilyaları da sırasıyla değiştirmeyi elbette nasip eder, diye düşünürler.
Ayakları Yerden Kesen Dört Teker
Modeli yeni olmasa da, direksiyon başına geçip ailesine şehir içinde ilk turu attıran insanın aldığı hazza diyecek yoktur. Bir arkadaşım bana, ailesiyle en mutlu olduğu günlerden birisinin, aldığı ilk arabayla ailece gittikleri piknik olduğunu söylemişti.
Direksiyona şöyle bir kurulduğunu, camı hafif aralayıp ilâhî kasetini açtığını, vardıklarında arabayı itinayla park ettiğini ve etrafında bir tur attığını, anlatmıştı. Piknikte kalbinin kıpır kıpır olduğunu, mangalın başında eti döndürürken “Rabb’im bana hayal edemeyeceğim bu günü de gösterdi.” diyerek gözlerinden yaşlar boşaldığını, hemencecik kalkıp kaçıncı kez olduğunu unuttuğu şükür namazını bir kez daha edâ ettiğini aktarmıştı.
Görüyorsunuz, insan bir çaba sonrasında bir şeyler biriktire biriktire, hedeflediği şeyi elde ettiğinde ne kadar da mutlu olmaktadır. Yıllarca kendisinden kısarak harçlık yolladığı yavrusunun okulu bitirerek diplomasını eline aldığını gören, verdiği emeklerin ve çocuğuna harcadığı alın terinin karşılığını bulduğunu gören baba, mutluluğunu ifade edecek kelime bulamaz.
Kezâ iyi bir mü’min olarak yaşam sürsün diye çırpındığı yavrusunun genç yaşta, hem de ailesini alarak umreye gittiğini gören anne babanın gözlerinden dökülen yaşlar mutluluklarının işaretidir.
Yarınını Düşünmeyenler
Elbette hayatta herkes yarınlarını düşünerek “Bir gün lâzım olur, şu köşeye bir şeyler ayırayım.” demez. Nice insan tanırız, Allah onlara o kadar imkânlar vermiştir. Ama bunun kıymetini bilememiş ve haram helâl demeden büyük bir savurganlıkla nefsinin peşinden koşmuş, kendince gününü gün etmiştir.
Ancak atalarımızın söylediği gibi, “hazıra dağ dayanmamış” ve bir müddet sonra başkalarına el açar hâle gelmiştir. Bu insanları görünce, insanın sahip olduklarının kıymetini bilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kavrıyoruz. Onlara baktığımızda, kulun hâline şükretmesinin ve başkalarına tamah ederek yaşantısını hem kendisine hem de ailesine zehir etmesinin ne kadar kötü olduğunu da anlıyoruz.
Böylesi kişiler bir kez düşmeye görsünler, kendilerini toparlamaları çoğu kez gerçekleşmez. Önceki yaşamlarıyla içine düştükleri durumu devamlı surette karşılaştırdıklarından ve içinde bulundukları hâlden bir kurtuluş yolu bulamadıklarından dolayı bunalıma düşerler ve bir kısmının hayatı felâketle sonlanır.
Akıllı İnsan Yarını Hesap Eder
Yarınlarında karşılaşabileceği sıkıntıları düşünerek ufak ufak da olsa köşeye bir şeyler koyma ihtiyacı hisseden insan ile gününü gün eden ve elindeki nimet bitmeyecekmiş gibi israf eden kişiyi karşılaştırdığımızda, bir şeyler biriktirmeye çalışanı “akıllı” olarak değerlendiririz.
Ötekini ise, elindekinin kıymetini bilememiş bir zavallı olarak kabul ederiz. Ona hem acırız hem de kızarız. Takdir ettiğimiz insan ise övülmeyi hak etmektedir. Çünkü Allah’ın kendisine takdir buyurmuş olduğu rızkı ölçülü kullanmış ve hesaplı yaşamıştır.
Öteki ise bunun hesabını yapmadığından dolayı içine düştüğü durumu kendisi hazırlamıştır. Sözün özü, olan biteni değerlendiren bir insan olarak, akıllıca davranan ve yarınlar için bir şeyler biriktireni takdir ediyoruz, diğerini ise ayıplıyoruz.
Âhirete Hazırlık Yapmayanın Durumu
Peki, yaşadığımız bu hayat ebedî bir ömür mü? Elbette değil. Bu dünyada Hz. Âdem (a.s.) ve Yaratıcı’mızın en seçkin kulu Hz. Muhammed (s.a.v.) de dâhil olmak üzere, ebedî yaşama imkânına kavuşturulmuş tek bir Allah kulu yok. Herkes kendisine verilmiş ömrü tamamlayıp vâdesi geldiğinde ebedî yolculuğa doğru revân olur. Bu yolculuk sonrasında, hesaba çekileceği anda yanında bulunan “âhiret sermâyesi” onun ebedî hayatının nasıl olacağını belirleyecektir.
Peki, dünyada yarınını düşünerek bir şeyler biriktiren kimseyi takdir eden, böyle yapmayanı yeren bizlerin, âhiret için hazırlık yapan veya yapmayan insanlara bakışımız nasıl olmalıdır? Veyahut da biz hangi insanın yolunu tercih etmeliyiz? Bir şeyler biriktirmeye çalışanı akıllı ve düşünceli kişi olarak takdir ederken kendimiz âhiret için acaba aynı yönde bir çaba içerisinde miyiz?
Valizlerimiz Hazır mı?
Yolculuğa çıkan bir insan valizini hazırlar. Kendisine lâzım olacağını düşündüğü her şeyi içine koymaya çalışır. Böylece temel ihtiyaçlarını alarak yola koyulur. Yolculuk esnasında yaptığı hazırlığın faydasını görür. Âhiret yolculuğu da dönüşü olmayan bir yolculuğa benzer.
Yolculuğunu düşünen insan mutlak sûrette ölüm sonrası valizini çok iyi bir şekilde hazırlamaya ve kendisine lâzım olması muhtemel her şeyi içine koymaya bakar. Hatta bir şeyler sıkıştırmak için zorlar. Çünkü bilir ki, çıkmış olduğu o yolculukta başkalarından bir şeyler istemesi mümkün olmayacaktır.
Herkes sadece yanında götürdüğü ile yetinmek zorunda kalacaktır. Rabb’imizin buyurduğu gibi; “Kişi o gün kardeşinden kaçacaktır.”[1] Bunu düşünen ve geleceğini garanti altına alma duygusu olan bir insan, ebedî yaşam için de aynı şeyi yapmak zorundadır.
Esasında bunu yaptığında “akıllı insan” denmeyi hak eder. Yoksa âhiret hayatını hiç hesaba katmadan, orası için ciddî bir hazırlık yapmadan geçirilen ömür, sonucu büyük bir hüsran olacak bir yaşamdır. Dünyada yolculuğa çıkan bir insan, hazırlığını tam yapmamasının sıkıntısını çektiğinde, bir sonraki yolculukta tedbirini alır.
Ancak âhiret için bir ikinci yolculuk şansı bulunmamaktadır. İnsanın bunu hesap etmesi, düşünerek adımlar atması ve hazırlığını yapması gerekir. Ona zaten yeteri kadar bir ömür verilmiştir.
Valize Neler Koymalı?
Âhiret valizinin içine neler konması gerektiğine gelince… Bunları esasında hepimiz biliyoruz. İhlâsla edâ edilmiş namazlar, ağızdan dökülmüş güzel kelimeler, yalan bulaşmamış doğru sözler, duâlar, mü’minlere gösterilmiş güler yüzler, tebessümler, alçakgönüllülük, dürüstlük, şefkat…
Rabb’imiz bizleri uyararak âyetlerinde şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan sakının, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdârdır.”[2]
“Erkek veya kadın, mü’min olarak kim iyi amel işlerse, muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.”[3]
“İmân edib sâlih amel işleyenleri, muhakkak sâlihler (zümresi) içine koyacağız.”[4]
“İnanıp sâlih ameller işleyenlere gelince, yaptıklarına karşılık, varacakları cennet konakları vardır.”[5]
“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara, ‘Selâm size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin.’ derler. Onlar; ‘Bize verdiği sözde sâdık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş!’ derler.”[6]
Allah Rasûlü (s.a.v.) de şöyle buyurmaktadır:
“Akıllı insan, tutum ve davranışlarını kontrol ederek âhiret âlemine hazırlık yapandır. Kendine hükmetmekten âciz olan kişi ise bayağı arzularının peşinden koşarak Allah’tan bir şeyler dileyendir.”[7]
“Ben sâlih kullarıma, ötelerde, öyle şeyler hazırladım ki, ne göz görmüş, ne kulak işitmiş ne de kimsenin hayaline gelmiştir ”[8]
“Ölüp de pişman olmayan yoktur; mutlaka herkes nedâmet duyar. İyi yolda olan, hayrını daha çok artırmadığı için pişman olur, nedâmet duyar. Kötü yolda olan da nefsini kötülükten çekip almadığına pişman olur, nedâmet duyar.”[9]
İbn Ömer’den; Rasûlullah omuzlarımı yakalayıp şöyle buyurdu: “Dünyada bir garip yahut bir yolcu gibi ol!” İbn Ömer’in kendisi de şöyle derdi: “Akşamı ettin mi sabahı bekleme. Sabahı ettin mi de akşamı bekleme. Sağlığında hastalığın için bir şeyler hazırla. Hayatından da ölümün için.”[10]
“Vallâhi, âhiretin yanında dünya ancak birinizin şu parmağını denize koyduğu kadarcıktır. Kişi parmağın ne ile döneceğine bir baksın.”[11]
[1] 80/Abese, 34.
[2] 59/Haşr, 18.
[3] 40/Nahl, 97.
[4] 29/Ankebût, 9.
[5] 32/Secde, 19.
[6] 39/Zümer, 73-74.
[7] Tirmizî, 2459.
[8] Buhârî, 8498.
[9] Tirmizî, 2402.
[10] Buhârî, 6416.
[11] Müslim, 2858.
Enbiya YILDIRIM
YazarEtrafımızdaki insanlara göz gezdirdiğimizde, neredeyse herkesin bunalımda olduğunu ve yaşadığı hayattan tat alamadığını görüyoruz. Yaşanan buhran ve kasavet hâlinin kişilerin fakir veya zengin olmasıy...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
Etrafımızda tanıdığımız pek çok insan vardır; hayatları sıradan bir şekilde devam ederken birden değiştiklerini ve Allah’a yöneldiklerini görürüz. Bazen bir Cuma sohbeti buna vesile olur. Vâizin insan...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
Yûsuf Hemedânî’nin tam ismi Ebû Yâkûp Yûsuf b. Eyüp b. Yûsuf b. Hüseyin b. Vehre el-Hemedânî el-Bûzencirdî’dir. 440/1049 tarihinde Hemedân’ın Bûzencird kasabasında doğan Hemedânî, tahsil hayatına erke...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Batı kültürünün her şeyimizi savuran etkisi ve yaşamın bireyselleşmeye doğru hızla kaymasıyla birlikte, bizleri birbirimize bağlayan ve toplum yapan değerlerin önce örselendiğini, sonra aşındığını, en...
Yazar: Enbiya YILDIRIM