Ümmetine Kıble-Nümâ Muhammed
Leylâ Hanım (?- 1847)
‘Alîl-i derd-i isyâne devâsın yâ Rasûlallah
Bize sûy-i cinâne rehnümâsın yâ Rasûlallah
Sana âşık olanlar secde eyler hâk-i pâyinde
Cemî-i ümmete kıblenümâsın yâ Rasûlallah
Yaratılmazdan evvel pâdişahım hep bu âlemler
Cenâb-ı Hak ile sen âşinâsın yâ Rasûlallah
Cihânda fâsık ü fâcir kerem senden ümmîd eyler
Şefâat kıl Habîb-i Kibriyâsın yâ Rasûlallah
Ne yüzle varacak Leylâ huzûra rûz-ı mahşerde
Ona rahm eyle şâh-ı enbiyâsın yâ Rasûlallah
“Yâ Rasûlullah, sen isyân derdine dûçâr olmuş hastaların derdine devâsın. Bize cennet yolunu gösteren bir kılavuzsun.” anlamındaki beytiyle başlıyor şair na’tine. Leylâ Hanım, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in insanlara yol göstericilik vasfını dile getiriyor bu beytiyle. O, gerçekten insanlar için en hayırlı rehnümâdır.
İkinci beyitte Leylâ Hanım bir münasip hüsn-i ta’lil sanatıyla Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kıbleyi gösteren bir pusula oluşuna işaret ediyor. Ona âşık olanlar ayağının tozuna secde eyler derken, Peygamber Efendimiz’i sevenlerin, O’nun ayağına secde etmeleri gerektiğinden bahsetmiyor. Zira Allah’tan başkasına secde edilmesi dînen hoş görülmez. Buradaki secde etmekten maksat O’nu takip etmek, O’nun ayağının izinden gitmek anlamındadır.
Leylâ Hanım üçüncü beyitte dünya yaratılmadan önce Hz. Muhammed (s.a.v.)'in rûh olarak yaratıldığına işaret ediyor. Zaten bir hadiste; “Allah önce benim rûhumu yarattı.” buyurulmaktadır.
Kıyâmette şefâat edici olan tek peygamber, Hz. Muhammed (s.a.v.)'dir. Dolayısıyla insanlar ne kadar günah işlerlerse işlesinler, Ondan şefâat dileyeceklerdir. Ama onu dilemek için de yüz olması gerekir. Şair son beyitte kendisinin de Mahşer gününde onun huzuruna varmaya yüzünün olmadığını söylüyor. Çünkü ona lâyık bir ümmet olmak kolay değil. İnsan sevdiğinden bir şey isterken, onu istemeye yüzü olması gerek diye düşünüyor şair. Olsun, yine de şefâat dilemek bütün Müslümanların hakkıdır; çünkü o, peygamberlerin padişahıdır.
Hanım şairlerimizden Leylâ Hanım’da samîmî bir peygamber sevgisi gözden kaçmıyor. Çok orijinal buluşları, sanatlı ifadeleri olmasa da bu şiiri Peygamber aşkını dile getirmesi açısından önemli görülebilir.
Vedat Ali TOK
YazarKur’ân, Peygamberimiz (s.a.v.)’in vahiy öncesi durumunu “İşte sana da buyruğumuzla Cebrâil'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin.”[1] şeklinde özetler. Ona ilk gelen vahiy ise “Y...
Yazar: Ali AKPINAR
Vücudûn bâ’is-i îcâd-ı âlem yâ RasûlallahAnınçün cümleden sensin mükerrem yâ RasûlallahZuhûr-ı zât-i pâkindür anı halleyleyen yohsaKalurdı sırr-ı mevcûdât mübhem yâ RasûlallahAceb mi âb-ı rûyunla döne...
Yazar: Vedat Ali TOK
Şeref Hanım (1808-1861)Sen gevher-i gencîne-i hikmetsin efendimDeryâ-yı keremde dür-i kudretsin efendim Geldi nice peygamber-i zi-şân bu cihânaSen cümlesine seyyid ü servetsin efendim Mahbûb...
Yazar: Vedat Ali TOK
On beşinci yüzyılın sonları ile on altıncı asrın başlarında yaşamış olan Sünbül Sinan Efendi’nin tam adı Şeyh Yûsuf b. Ali b. Kaya Bey’dir. Kendisine Şeyh Sinâneddin Yûsuf da denilmektedir. Amasya’nın...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE