Ümmet-i Muhammed Bilinci
“Allah, onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdır.”1 “Ey Ümmet-i Muhammed! Siz insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği yayar, kötülüğü önlemeye çalışırsınız; çünkü Allah’a inanırsınız.”2 Değerli dostlar! Sizlere burada Ümmet-i Muhammed olmak adına hamasi ifadelerden bahsetmek istemiyorum. Ümmet-i Muhammed olma bilincinden nasıl uzaklaştık, nasıl bu bilinci varlığımızda, salih zürriyetlerimizde diriltebiliriz bunun örneklerini aktarmak istiyorum ki, nefislerimizde bu vakaları murakabe edelim, kendimizi tartalım. Unutmayalım ki, “Kendini bilen, Rabb’ini bilir.” Rabb’ini de hakkıyla bilen, ümmet olma şuuru ile selsebil olur. Ben Kudüs’üm! Ben Gazze’yim! Ben Filistin’im! Ben Bosna’yım! Ben Musul’um! Ben Ümmet-i Muhammed’im! Ümmet-i Muhammed bu dünyada yılmayacak, Livaü’l-Hamd bayrağı düşmeyecek. Gönüllere sabır, şükür, aşk duaları işlenecektir. Rabb’imiz Efendimiz (s.a.v.)’e ümmetinin günümüzde yaşayacağı kederli hâlleri gösterdiği için Efendimiz (s.a.v.) çok gözyaşı döker ve ümmeti için sürekli dua ederdi. Hepimiz O (s.a.v.)’nun mübarek avucunun içindeki tek ümmet-i Muhammed’iz, şükürler olsun. Yüreğinde daimî Ümmet-i Muhammed’i yaşayan dirilere selam olsun…. Mübarek ayaklarına başımızın feda olacağı peygamberlerin, büyüklerimizin ümmet-i Muhammed için olan aşklarına gelin bakalım: Hz. Ebu Bekir (r.a.): “Cehennemde vücudum büyüsün ta ehli imana yer kalmasın.”3 Hakikatinin müjdesini; Rasûlullah (s.a.v.): “Ümmetimin fertleri arasında ümmetime karşı en çok merhametli olan kimse Ebu Bekir’dir.”4 buyruğu ile görüyoruz ve ümmet-i Muhammed’in de bu bilinçte olmasını Rabb’imize niyaz ediyoruz. Bâyezîd Bistamî Hazretleri’ne “Ey Sultanü’l-Arifin Bâyezîd! Bu marifeti ve Allah’ı tanıma devletini nasıl bir hasletle elde edebildin?” diye sordular. O da “Yüce Allah beni birçok hasletle süsledi. Onlardan biri budur ki yaratılmışın tamamını kendimden üstün gördüm, kendimi de aşağıda. Benim dileğim daima bir gönle mutluluk ulaştırmaktır. Yüce Allah’ın halka rahmet etmesini kendime rahmet etmesinden çok daha fazla dilememdir. Kıyamet günü bana şefaat makamı bağışlanırsa ilk önce düşmanlara, sonra dostlara şefaat etmemdir.”5 cevabını verdi. Ümmet olma bilinci ancak bu tür güzel hasletlerden geçer can… Çünkü bu ümmet öyle ahlâkî hikmetlere sahiptir ki, Hz. İsa (a.s.), Hz. Musa (a.s.) onlarla birlikte haşrolunmak için dua eder. Hz. İsa (a.s.) kutlu göğe yükseltilmiştir ki, ahir zamanda en hayırlı ümmet-i Muhammed ile yeryüzünde birleşsin. Hz. Musa (a.s.), Tevrat’ı eline aldığı vakit onun baş tarafında kalemin Levh’e ilk yazdığı yazıyı gördü ve dedi ki: “Ya Rab, ümmetlerin hayırlısını bildim. Onlarda vaz u nasihat ile emr-i maruf ve nehy-i münker (iyiliği emreder ve kötülükten nehyeder) vaizleri vardır. Bütün kitaplara inanır ve Deccal’i onlar öldürürler. O halde bunları benim ümmetim eyle!” dedi. Allahu Teâlâ: “Onlar ahir zaman peygamberi Muhammed’in ümmetidir.” buyurdu. Yine Hz. Musa (a.s.): “Ya Rab, öyle bir kavim görüyorum ki yaptıkları iyiliklere bire on, yedi yüz ve kat kat daha çok mükâfatlar verirken, yaptıkları kötülüklere yalnız karşılığı ile ceza veriyorsun. Onlar kitaplarını ezberlerler. Namazda melekler gibi saf bağlarlar. Mescitlerde arı gibi vızıldaşır, okur ve Seni tesbih ederler. Onlar cehenneme girmezler. Onları benim ümmetim eyle!” dedi. Allahu Teâlâ: “Onlar da ahir zaman peygamberinin ümmetidirler.” buyurdu. Hz. Musa (a.s.), Hz. Muhammed (s.a.v.) ve onun ümmetine verilen bu üstünlüklere hayranlığından: “Hiç olmazsa beni de ona ümmet eyle!” dedi. Allahu Teâlâ: “Ya Musa, seni aziz kıldım, seni peygamber yaptım, seninle konuştum, sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol. Tevrat’ı kendi kudret elimle yazdım. Bütün öğütleri açıklayarak sana verdim. Kavmine söyle, salihlerden olsunlar. Benim yardımımla onlar hidayet bulmuşlardır.” buyurdu. Hz. Musa (a.s.), bunları dinleyince rahatladı, gönlü hoş oldu ve sonra da: “Ya Rab, bu peygamberi görmek isterim.” dedi. Allahu Teâlâ: “Sen onun zamanına kadar yaşayamazsın. İstersen ümmetinin seslerini sana duyurayım.” buyurdu ve Hz. Musa’nın isteği üzerine Allahu Teâlâ: “Ey Muhammed ümmeti!” diye seslenince onlar: “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, lebbeyk la şerike leke lebbeyk, innelhamde venni’mete lekevelmülk la şerike lek.” dediler. Allahu Teâlâ: “Ey Muhammed ümmeti, Benim rahmetim gazabımı geçmiştir. Siz Benden istemeden, Ben size verir ve günahlarınızı bağışlarım.” buyurdu. 6 Ey ümmet-i Muhammed’in bilincine varmak isteyen, diril! Efendiler Efendisi bir gece sabaha kadar, Hazreti İbrahim’in duası olan, “Ya Rabbi! Doğrusu onlar (putlar) insanların çoğunu saptırdılar. Artık bundan sonra kim bana tâbi olursa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, o da Senin merhametine kalmıştır, şüphesiz Sen Gafûr’sun, Rahîmsin.”7 mealindeki ayet ile Hazreti İsa’nın duası olan, “Ya Rabbi! Eğer onları cezalandırırsan, şüphe yok ki onlar Sen’in kullarındır. Onları affedersen, Aziz ü Hakîm (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibi) ancak Sen’sin!”8 mealindeki ayeti tekrar tekrar okumuş, ellerini kaldırıp; “Allah’ım! Ümmetimi (mağfiret et), ümmetimi (mağfiret et!)” diye yalvarmış ve ağlamıştı. Bunun üzerine Allahu Teâlâ Hazretleri: “Ey Cebrail! Muhammed’e git ve O’na de ki: ‘Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz ve asla kederlendirmeyeceğiz.” buyurmuştu.9 Müjdelere nail olan Hz. Muhammed (s.a.v.) evlatlarından; salih zürriyet sahiplerinden Allah razı olsun. Cebrail (a.s.) Efendimiz (s.a.v.)’e “Allah Sana zulmedeni ve haksızlık edeni affetmeni, Sana vermeyene vermeni, Sana gelmeyene gitmeni, Sana cahillikle kusur edene aldırmaman, Sana kötülük edene iyilik etmendir.”10 Bu hakikatlerin bilincinde olursak bir oluruz, diri oluruz. Ümmet-i Muhammed adına bu hakikatlerin daim diri olması için gönül abdestlerimizi bozmamak gerekir. Mürüvvetin esası, yaratılmışlara karşı daim hoşgörülü olmaktır. Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiği zaman ashabına: “Ey insanlar! Hepiniz birbirinizle selamlaşın. Yemek yedirin. Akrabalık bağlarınızı koparmayın. Geceleyin herkes uyurken kalkıp namaz kılın. Selametle cennete girersiniz.”11 buyurmuştur. Bu hasletler için nefsimiz ile sürekli mücadele gerektir. Yunus Hazret’ in beyitlerinde bu hakikate açıktır: Cümle âlem halkına, Bir göz ile bakmayan Halka müderris ise Hakikatte asidir. Selam olsun, elini açtığında cümle âlem halkına dua edene, Efendi’sinin (s.a.v.) yanıp tutuştuğu ümmeti için yanıp tutuşan Hak erenlerine... Daim aşk ile kalınız efendim... Dipnot 1. 5/Maide, 119. 2. 3/Âl-i İmran, 110. 3. Şemseddin Sivasî, Cihar-ı Yar-ı Güzin, s. 25. 4. Tirmizi, Menakıb, (3793, 3794). 5. Ahmed b. El-Harakânî, Düsturu’l-Cumhur, 251-253. 6. Envâru’l-Aşıkîn, Yazıcıoğllu Ahmet Bican. 7. 14/İbrahim, 36. 8. 5/Mâide, 118. 9. Müslim, İman, 346 10. Taberi, Muhammed b. Cerir, Camiu’l Beyân. 11. Sûfîlerin Edepleri, Ebu Abdurrahman Sülemî, Türk Edebiyatı Vakfı, İst., s. 118.
Hilal OTYAKMAZ
YazarSize güzel bir anıyı ve her anıyla birlikte gelen hikmetleri âcizane aktarmak istiyorum. Aylardan ekim, günlerden pazar... Hava, dökülen sonbahar yapraklarının rüzgârla ahengi ile hazan... Ve yolcular...
Yazar: Hilal OTYAKMAZ
Ümmü Sinan Hazretleri ne güzel der: Seyrimde bir şehre vardım Gördüm sarayı güldür gül Sultanının tâcı tahtı Bağı duvarı güldür gül Gül alırlar gül satarlar Gülden terazi tu...
Yazar: Hilal OTYAKMAZ
Ya Rabb! Hemişe oldur ki, saff olan daim suffa ola, Efendiler Efendisi’ne (s.a.v.) daim yoldaş ola. Gül ola, gülzâr ola; ser ola, selsebil ola, Ashâb-ı Suffa’ya daim yol ola, hem-rah ola. ...
Yazar: Hilal OTYAKMAZ
Ey kıble-i ervâh tecellâ nazarındır Ey dîde-i eşbâh mücellâ nazarındır Her demde lebin çeşmesi bin Hızr eder ihyâ Dil-ber lebi enfâs-ı Mesîhâ nazarındır Kim dâmenini tutmadı esrârı...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi