Uğurlu Bir Anne: Meymûne Bnt. Hâris
Peygamberimizin mübârek eşlerinden biri olan Hz. Meymûne, 590 yılı civarında doğdu. Rasûl-i Ekrem ile evlenmeden önce adı Berre idi. Hz. Peygamber, “cömert, dürüst ve itaatkâr” anlamına gelen bu ismi taşımayı, insanın kendini tezkiyesi olarak kabul ettiğinden adını “bereketli, uğurlu” anlamına gelen Meymûne ile değiştirdi. İsim değiştirme Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in uygulamaları içerisindeydi.
Hz. Meymûne, Peygamberimiz’in amcaları Hz. Abbas ile Hz. Ca’fer’in baldızı idi. İslâm öncesinde iki evlilik yaşamış ve ikinci kocasının ölümü ile dul kalmıştı. Hz. Meymûne ve kardeşleri hakkında Allah Rasülü şu müjdeyi vermiştir: Şu dört kız kardeş mü’min hanımlardır: Meymûne, Ümmü’l-Fadl (Abbas’ın hanımı), Selmâ (Hamza’nın hanımı) ve Ebû Bekir’in hanımı Esmâ bnt Umeys.[1]
Hicretin 6. senesinde Hudeybiye Anlaşması imzalanmış, ertesi yıl da Müslümanlar umre ibâdetlerini yapmak üzere Mekke’ye gelmişlerdi. Anlaşma gereği, Müslümanlar üç gün içerisinde ibâdetlerini yapıp Mekke’yi terk edeceklerdi. Hz. Abbas, Peygamberimiz Cuhfe’de iken baldızı Meymûne’nin meziyetlerinden bahsedip onunla evlenmesini teklif etti. Peygamberimiz, bu teklifi kabul etti.
Bu kutlu haber, devesi üzerinde iken Meymûne’ye ulaşınca o, “Deve de üzerindeki de Rasûlullah (s.a.v.)’ındır.” diyerek sevincini izhâr etti. Bunun üzerine, Hz. Abbas, Peygamberimiz (s.a.v.)’den 500 dirhem mehir alarak Hz. Meymûne’yi Peygamber Efendimiz’e nikâhladı. Aslında Hz. Meymûne, mehirsiz olarak Peygamberimiz’le evlenmeyi kabul etmişti. Ancak rahmet peygamberi mehrini vererek onunla evlendi.
Anlaşma gereği, Müslümanlar üç gün içerisinde umrelerini yaptıktan sonra Mekke’yi terk edeceklerdi. Peygamberimiz, “İsterseniz, zevcemle evlenme törenini yapmak üzere burada üç gün daha oturayım ve çekeceğim düğün ziyâfetine sizi de çağırayım." diye Hz. Osman'la Mekkelilere haber saldı. Bu vesile ile o, onları kendisine ve İslam’a ısındırmak istemişti. Bu inceliği anlayamayan müşrikler, “Bize ne sen ne de düğün yemeğin gerek! Artık yanımızdan ayrılıp git! Müddet dolmuştur!” diyerek Hz. Ali ile haber saldılar. Bu kaba davranış karşısında Peygamberimiz ashâbıyla beraber Mekke’den ayrıldı ve yol üzerinde bulunan Serif mevkine gelip konakladı. Mekke’de yapılamayan düğün töreni orada yapıldı.[2]
Bu evlilikle ilgili olarak şu âyet inmiştir: “…Peygamber nikâhlanmayı dilediği takdirde mü’minlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini Peygamber’e hibe eden mü’mine kadını almanı helal kılmışızdır.”[3] Hz. Meymûne’nin bu kutlu evliliği, Peygamberimiz vefat edene kadar üç yıl sürmüştür. Peygamber Efendimiz’in vefatından sonra annemiz kırk yıl kadar daha yaşamıştır. O, Peygamberimiz’in vefat eden en son eşiydi.
Mesajlar
Bu kutlu evlilikten çıkarılabilecek dersleri şöyle özetleyebiliriz:
Meymûne Annemiz, Peygamberimiz’e daha yakın olabilmek için onunla, hem de mehirsiz olarak evlenmek istemiştir. Tıpkı Hz. Hatice Annemizin, Peygamberimiz’deki güzel meziyetleri görüp onunla evlenme isteğinde bulunması gibi.
Çeşitli hikmetlere mebnî olarak Peygamberimiz’e has bazı hükümler belirlenmiştir. Sözgelimi teheccüt namazı Hz. Peygamber (s.a.v.)’e farz, ümmetine ise sünnettir. Peygamberimiz ve ailesinin zekât ve sadaka kabul etmeleri haramdır, ümmete ise helaldir. Peygamber’in geride bıraktığı mallar miras olarak paylaşılmaz, ümmetinin geride bıraktığı mallar ise vârisler arasında paylaşılır.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in eşleri mü’minlerin anneleridir, bu yüzden o vefat ettikten sonra onlarla hiç kimse evlenemez. Ümmet için dörde kadar kadınla evlenme izni verildiği hâlde, Hz. Peygamber (s.a.v.) için böyle bir sınırlama getirilmemiştir. Yine ümmetin erkeklerine Kitap ehlinin kadınlarıyla evlenme izni verildiği hâlde, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e böyle bir izin verilmemiştir.[4]
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in evliliklerini şehvet evliliği olarak görmek doğru değildir. Zira o, yirmi beş yaşına kadar evlenmemiştir. 25 yaşında iken ise kendisinden 15 yaş büyük olan dul bir hanım olan Hz. Hatice ile evlenmiş ve bu evliliği 53 yaşına kadar devam etmiştir. Bu yaşına kadar o, tek eşli olarak kalmıştır. Oysa yaşadığı toplumda çok kadınla evlilik yadırganacak bir şey değildi. Peygamberimiz ilk eşinin vefatından sonra, İslâm’ın kadınlar koluyla yayılmasını sağlamak için, bir kısım câhiliye uygulamalarının kaldırılması ve yeni gelen hükümlerin uygulanışını bu yolla göstermek için, farklı kabîlelerle akrabalık kurup onları İslâm’a kazanmak için, kimsesiz kalan hanımları kollamak için çeşitli evlilikler yapmıştır.
Hz. Meymûne annemiz, mehrini bağışlayarak Peygamberimiz’le evlenmek istemişse de Peygamberimiz onunla mehrini vererek evlenmiştir.
Peygamberimiz, eline geçen her fırsatı insanların İslâm’a yaklaşmaları için değerlendirmiştir. Bunun için Hz. Meymûne ile düğününü de müşrikleri kendisine ve İslâm’a yaklaşmalarına vesile olmasını isteyerek Mekke’de yapmayı arzulamıştır.
Vefâ Peygamberi, ahdine sâdıktı. Müşrikler, Mekke’de daha fazla kalmasını istemediklerinde üç günün dolmasıyla birlikte Mekke’yi terk etmiştir.
Serif bölgesi, Hz. Meymûne için çok anlamlı bir yerdi. Bu yüzden o, 671’de vefat ettiğinde kendisinin bu bölgeye defnedilmesini vasiyet etti. Hz. Âişe onun hakkında şöyle diyerek hüsn-i şehadette bulunmuştur: “Meymûne bizim en müttakîmiz, akrabalık bağını en fazla gözetenimizdi.”
Hz. Meymûne Annemizin Kütüb-i Sitte’de rivâyet ettiği 76 hadisi yer almıştır.[5] Bu hadisler Peygamberimiz’in ev ve aile hayatıyla ilgili bilgilerdir. Rivâyet ettiği hadislerden ikisi şöyledir:
“Her kim ödeme niyetiyle borç alırsa, Yüce Allah borcunu ödemesini o kişiye kolaylaştırır.”[6]
“Kâfir yedi karnıyla (çokça) yer, mü’min ise tek karnıyla yer.”[7]
İbn Abbas, Rasûl-i Ekrem’in geceleyin nasıl ibâdet ettiğini görmek için bir gece Meymûne’nin evinde kalmış, teyzesinden Rasûlullah uyandığında kendisini de uyandırmasını istemiş ve bu husustaki tesbitlerini rivâyet etmiştir. O sırada 8-10 yaşlarında bir çocuk olan İbn Abbas’ın tesbitlerinden bir kısmı özetle şöyledir:
Bir tek yastıkları vardı. Onlar yastığı uzunlamasına kullanarak uyudular, ben de yastığın en uç tarafına başımı koyup uyudum. Peygamberimiz, gecenin bir yarısında namaz için kalktı, dişlerini misvaklayıp abdest aldı. On üç rekât namaz kıldı. Ben de ona uymak için sol tarafına durdum, o beni eliyle çekip sağ tarafına geçirdi. Namazın kıyâmını, rukû’ ve secdelerini uzattı da uzattı. Sonra tekrar uyudu ve Bilal’in ezanıyla birlikte sabah namazına kalktı. O gece şöyle duâ etmişti: Allah’ım kalbime nur, gözüme kulağıma nur, sağıma soluma nur, üstüme altıma nur, önüme ardıma nur ver. Benim nurumu artır Allah’ım.[8]
Peygamberimiz’in Meymûne isminde bir de câriyesi vardı. Ondan da rivâyet edilen şu hadis kaynaklarımızda yer almıştır:
“Peygamber Efendimiz’e, ‘Ey Allah’ın Rasûlü, bize Beyt-i Makdis hakkında bilgi ver.’ dediğimizde O, ‘Oraya gidin ve orada namaz kılın.’ buyurdu. O sırada Kudüs, işgal altında ve Mescid-i Aksa da harabe halindeydi. Peygamberimiz sözlerine devamla, ‘Oraya gidip namaz kılamayacak olursanız, oranın kandilleri için yağ gönderin.’ buyurmuştur.”[9]
Peygamberimiz’in aile hayatından da alacağımız sayısız dersler vardır. Zira O, her konuda olduğu gibi, aile ilişkileri konusunda da bizler için en güzel örnektir.
* Prof. Dr. Ali AKPINAR, Necmettin Erbakan Üniversitesi
[1] İbn Sa’d, Tabakât, VIII, 138.
[2] Kurtubî, el-Câmi’, Ahzâb 50; Asım Köksal, İslam Tarihi, VI, 185-189.
[3] 33/Ahzâb, 50.
[4] Bkz. Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân, 33/Ahzâb, 50.
[5] M. Yaşar Kandemir, ‘Meymûne’, DİA, XXIX, 506-507.
[6] Ahmed, Müsned.
[7] Ahmed, Müsned.
[8] Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn 181-193.
[9] Ebû Davûd, Salât 457.
Ali AKPINAR
YazarKur’ân, Peygamberimiz (s.a.v.)’in vahiy öncesi durumunu “İşte sana da buyruğumuzla Cebrâil'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin.”[1] şeklinde özetler. Ona ilk gelen vahiy ise “Y...
Yazar: Ali AKPINAR
Edirne'nin Gözbebeği: Sultan II. Bâyezîd Camii ve KülliyesiSerhat şehrimiz olan Edirne’nin, Mimar Sinan'ın ustalık eseri olarak nitelenen Selimiye Camii’nden sonraki en büyük tarihî ve mimarî binası o...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Bir Osmanlı âlimi, Celvetî şeyhi, müfessir ve şair olan İsmâil Hakkı Bursevî, 1653’de bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Aydos’ta doğdu. Ömrünün büyük bir kısmını, hizmetlerinden çoğunu Bursa’...
Yazar: Ali AKPINAR
Bu dünyada başa her hal,Gelebilir sağlık olsun,Aklımızı şan, şöhret, mal,Çelebilir sağlık olsun…Kur’ân ömrün tadı tuzu,Kurda yem olmaz er kuzu,İmtihanlar uykumuzu,Bölebilir sağlık olsun…Bu bedenler ru...
Şair: Halil GÖKKAYA