ŞEYHZÂDEOĞLU ÖZEL KİTAPLIĞI’NDA BULUNAN NAKŞBENDİYYE SİLSİLESİNE DÂİR YAZMA BİR ESER: SİLSİLENÂME-İ HÂCEGÂN-I NAKŞBENDİYYE (KADDESALLÂHU SIRRAHÛ)
Tanıtımını
yapacağımız eser, H. Hulûsi Ateş Darende Şeyhzâdeoğlu Özel Kitaplığı, Kitap No:
62, Tasnif No:297’de kayıtlıdır. 1277/1860-61’de istinsah edilen nüshanın
müstensihi es-Seyyid el-Hâfız Hüseyin Efendi (ö.?)’dir. Eserin dili Farsçadır.
Esere, “Fâtihatü’s-Silsileti’ş-Şerîfe” başlıklı bir giriş ile başlanmıştır. Eserin
ana bölümünde geçilince müellif, “Nefehâtü’l-üns”, “Reşehât” ve “Makâmât-ı
Hazret-i Hâce” adlı eserlerden istifade ederek Nakşbendiyye Tarikatı’nın
Hâcegân kolunun silsilesini zikretmek maksadıyla eseri kaleme aldığını dile
getirmiştir. İlk olarak Nûr Suresi’nin otuz yedinci âyet-i kerimesini zikreden
müellif,[1] âyette
geçen “ricâl” kelimesi kırmızı renkle yazmış ve bu ifadeden hareketle silsilede
ismi geçen zâtların Allah katında seçkin kimseler olduğunu belirterek
Nakşbendiyye Tarikatı’nın Hâcegân kolunun pirlerini zikretmeye başlamıştır.
Burada eserin genelinde yer verilen çeşitli şiirlere “Nazm” başlığı altında yer
verildiğini ve başlığın kırmızı renkle yazıldığını da belirtmek isteriz.
İlk olarak
Muhammed Şâh-ı Nakşbend’i ardından Muhammed Parsa’yı zikreden müellif, bu
zâtların kişisel ve ahlâkî bazı özelliklerini dile getirdikten sonra
Nakşbendiyye silsilesinin Ebû Ali Farmâdî, Huccetü’l-İslâm Gazâlî, Şeyh Ebû
Ali, Seyyidü’t-tâife Cüneyd-i Bağdâdî, Sırr-ı Sakatî, Ma’rûf-ı Kerhî, Dâvûd-ı
Tâî, Habîb-i Acemî, Hasan-ı Basrî, Alî b. Ebî Tâlib ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’e
kadar olan bir silsilesini takdim etmiştir. Ma’rûf-ı Kerhî’den, İmam Mûsâ
Kâzım, İmam Cafer-i Sâdık, İmam Muhammed Bâkır, İmam Zeyne’l-âbidîn ve Hüseyin
b. Ali’ye ulaşan bir başka silsileyi daha zikretmiştir.
Eserin en
dikkat çekici özelliği, nesir şeklinde yer alan bu verilerin ardından, bazı
şekiller etrafında silsilede yer alan isimlere dair çeşitli bilgilerin
zikredilmesidir. İlk olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ismini daire içerisinde
zikreden müellif, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in dairesini diğer isimlere ait
dairelere göre daha büyük yapmış ve dairenin etrafında Hz. Peygamber (s.a.v.)’e
dair bazı bilgiler nakletmiştir. Ardından sırasıyla Hz. Ebu Bekir, Hz. Selmân-ı
Fârisî, Hz. Kâsım b. Muhammed b. Ebû Bekir, Hz. Cafer-i Sâdık, Hz. Şeyh Ebû
Yezîd Bistâmî, Hz. Ebü’l-Hasan el-Harakânî ve Hz. Şeyh Ebû Ali Farmâdî’ye dair
paylaşımlarda bulunmuştur. Devam eden sayfada Hâce Yusuf Hemedânî ve Hâce
Abdülhâlik-i Gucdüvânî’yi merkeze alan müellif, onların halifeleri,
halifelerinden devam eden kolları yine daireler içerisine aldığı isimleri
zikrederek göstermiştir. Hemedânî’nin halifeleri Hâce Abdullah-ı Berkî ve Hâce
Ahmed-i Yesevî’ye işaret ettikten sonra Yesevî’nin halifelerini de zikretmiştir.
Burada müellif, Mansûr Ata’dan devam eden Abdülmelik Ata ve Tâc Hoca’ya ilişkin
sunum yaptıktan sonra, Yesevî’den sonra silsilede yer alan Selmân Ata’ya da
dikkat çekmiştir. Abdülhâlik-i Gücdüvânî’nin halife ve onlardan sonra gelen
isimlerine dair ise şu bilgileri paylaşmıştır: Abdülhâlik-i Gücdüvânî’nin
halifeleri: Hâce Ahmed, Hâce Hasan Endâfî, Hâce Süleyman Kirmînî ve Hâce
Evliyâ-i Kebîr. Burada Hâce Süleyman Kirmînî'nin Hâce Muhammed Şâh Buhârî ve
Şeyh Sa’dî Abdüvânî adlı iki halifesini de zikretmiştir.
Aynı usulle
Nakşbendiyye Tarikatı’nın pir ve halifelerini gösteren müellif, İmâm-ı Rabbânî
ve Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî gibi isimlere kadar Nakşbendiyye Tarikatı’nın
silsilesini detaylı bir şekilde zikretmiştir. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin beş
halifesini gösterdikten sonra daireler yapan müellif, bu daireler içerisine
isim yazmamış ve iki sayfa bu şekilde boş dairelere ve bu dairelerden ayrılan
dallara yer vermiştir. Müellif muhtemelen, eserin kaleme alındığı dönemde
faaliyetlerini sürdüren Bağdâdî’den sonra halifelerin ve onların yetiştireceği
isimlerin olacağı öngörüsüyle bu şekilde bir yol takip etmiştir.
Sonuç olarak
belirtmek isteriz ki H. Hulûsi Ateş Darende Şeyhzâdeoğlu Özel Kitaplığı’nda
bulunan bu yazma eser, müellifin kendine has bir usulle kaleme aldığı,
müstensihinin de özenli bir şekilde çalışmayı çoğalttığı, günümüze kadar büyük
ölçüde zararlardan korunmuş bir silsile çalışmasıdır. Bu çalışmada yer verilen
isimlerle Nakşbendiyye silsilesinde bulunan isimler karşılaştırılmalı, diğer
silsilelerde yer alan isimlerle benzerlik veya varsa farklılıklar tespit
edilmelidir. Böyle bir çalışmanın “Hocalar Yolu” olarak bilinen Nakşbendiyye Tarikatı’nın
silsilesinde kimlerin yer aldığına dair yapılacak çalışmalara katkı sağlayacak
nitelikte bir eser olduğu kanaatimizi de paylaşmak isteriz.
[1] “Ticaretin
de satımın da kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı
vermekten alıkoyamadığı, gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden
korkan kişiler vardır.” (24/Nûr, 37.)
Fatih ÇINAR
Yazarİhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, Sivas ve çevresinde maddî ve mânevî sahadaki hizmetleriyle gönüller fethetmiş bir Hakk dostudur. İsmail Efendi, tevazu ve mahviyyeti, halka hizmeti Hakk’a hizme...
Yazar: Fatih ÇINAR
Şemseddîn-i Sivâsî’nin Darende’de Açan Gülü:Somuncu Baba Ahfâdından Muhyiddîn-i Darendevîİslâm tarihindeki üç meşhur Şems’ten biri olarak kabul edilen Şemseddîn-i Sivâsî (öl. 1006/1597), Halvetiyye Ta...
Yazar: Fatih ÇINAR
Edip Ahmed b. Mahmud Yüknekî tarafından XII. yüzyılda yazılmış, Türk dili, edebiyatı ve kültür tarihinin önemli kaynaklarından olan Atebetü’l-Hakâyık, Hakikatler Eşiği anlamına gelmektedir. Dâd İspehs...
Yazar: Hamit DEMİR
İstanbul’da bir sohbette Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri askerlik hatıralarını anlatırken şöyle buyurur: “Diyarbakır’da askerdik. Bir pazar günü arkadaşlarla beraber Dicle Nehrinin kenarınd...
Yazar: Resul KESENCELİ