Seçkin İncilerin Denizi
Dinimizde olduğu gibi divan şiirinde de Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yeri ayrıdır. Doğumu, güzel ahlakı, hilyesi, mucizeleri, savaşları nice şairlere, şiirlere konu olmuştur. Şairler, “En güzel sözlerin birbiriyle yarıştığı bu sahada, en güzel olandan bahsetmemek elbette doğru olmayacaktır.” şiarını düstur edinmişlerdir.
Divan şiirinin en meşhur şairlerinden Fuzûlî de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e duyduğu sevgiyi göstermek için “Su Kasidesi” adı verilen otuz iki beyitlik bir naat şiiri kaleme almıştır. Su Kasidesi, hem vezni hem ahenkli söylenişi hem de lafz ve manadaki başarısıyla büyük bir gönül insanının Hz. Muhammed (s.a.v.)’e olan aşkını samimi duygularla vererek edebiyatımızdaki en değerli eserlerden birisi olmuştur.
Fuzûlî’ye kadar çok sık kullanılmayan “su” redifi, Fuzûlî’yle birlikte bu şiirde hayat bulmuştur. Türk tasavvuf kültüründeki anâsır-ı erba‘a’dan biri olan su, Fuzûlî için de önemli bir unsur olmuştur. Fuzûlî’nin yaşadığı coğrafyadaki suların azlığı, yöre insanı için suyun kıymetini artırmıştır. Fuzûlî de redifi suyla yapıp her beyitte bu kıymetli kelimeyi anmıştır.
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâra su
(Su, seçilmiş Ahmed’in yoluna uymakla tertemiz yaratılışını bütün âleme göstermiştir.)
Beyitteki tıynet-i pâk yani “temiz yaratılış” ifadesiyle akla ilk olarak fahr-i kâinât Efendimiz gelmektedir. O, temiz huylu ve güzel ahlaklı bir insandı. Peygamberlik dönemi öncesinde bile insanlar onun güvenilirliğinden emindi. Herkesin O’na itimadı sonsuzdu. Ancak beytin ikinci mısraı da okunduktan sonra, birinci mısradaki bu ifadenin asıl olarak “su” için kullanıldığını görmekteyiz.
Su, hayatın kaynağı olması yanında saflığın ve temizliğin sembolüdür. Peygamber Efendimiz bir hadisinde “Su temizdir, onu hiçbir şey kirletmez.” demiştir. Çünkü suyun yaratılışı temizlik üzerinedir. Beyitte teşhis yani kişileştirme sanatı kullanılarak su, insanî bir özelliğe sahip olmuştur. İman etmiş ve tarîk-i Ahmed-i Muhtar’a yani seçilmiş olan Ahmed’in yoluna uymuştur.
Su, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yoluna uymasıyla birlikte bütün kâinata temiz yaratılışını göstermiştir. Su, böylelikle ruhunun da temiz olduğunu âleme söylemektedir. Suyun Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yoluna uymasının sebebi, Peygamber Efendimiz’in insanoğlunun seçilmişi, kılavuzu ve en ahlaklısı olmasındandır. İslâm öyle bir din, Peygamber Efendimiz öyle bir rehberdir ki su bile bu doğru yol üzere olmak istemiştir.
İkinci mısradaki, “suyun iktidâ kılıp Peygamber Efendimiz’in yoluna tâbi olması” ifadesiyle bahsi geçen suyun Fırat ve Dicle Nehirleri olduğunu söylemek mümkündür. Fırat ve Dicle Nehirleri, Kuzey’den doğup Fuzûlî’nin yaşadığı coğrafyadan da geçerek Peygamber Efendimiz’in yaşadığı bölgeye doğru akmaktadır.
Seyyid-i nev‘-i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ
Kim sepipdir mu ‘cizâtı âteş-i eşrâre su
(İnsan cinsinin efendisi, seçkin incilerin denizidir ki O’nun mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.)
Beytin birinci mısraında Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iki farklı terkiple övgüde bulunulmuştur. O ki “İnsan cinsinin efendisidir.” ve “Seçkin incilerin denizidir.”. Hz. Muhammed (s.a.v.), hem yaratılış hem ahlak olarak her yönüyle Allah’ın özenerek yarattığı bir insandır ve insanlığın padişahıdır. Enbiya Suresi 107. ayette de Allah, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” şeklinde seslenmiştir.
Birinci mısrada “deryâ-yı dürr-i ıstıfâ” yani ‘seçkin incilerin denizi’ ifadesi kullanılmıştır. Yaratılmışların efendisi olan Hz. Muhammed (s.a.v.), buradaki inci kelimesi ile anılmıştır. İnci, Divan şiirinde en çok kullanılan mazmunlardan biridir. İnci, sedef denilen deniz canlısının karnında oluşur. Nisan mevsiminde kıyıya çıkan sedef, midyeye benzer yapısıyla kabuğunu açar ve o sırada içine düşen Nisan yağmurunun damlasını yutup tekrar denize döner. Denizdeki tuzun çok olmasından dolayı bu yağmur damlası, sedefe acı verir.
Bunun üzerine sedef, bir salgı salgılayarak bu acıdan kurtulmak ister ve bu salgılama işlemi sürekli devam eder. Katılaşan sıvılar birbirine yapışır ve inciye dönüşür. Eğer sedef, birden fazla yağmur damlası yuttuysa inciler küçük olur. En makbul olanı ise tek bir yağmur damlasıyla oluşan incidir. Bu inci hem büyük hem de yuvarlak olmasıyla inciler içinde en değerli olandır. En değerli olan bu inci de teşbih yapılırken şüphesiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e yakışmaktadır.
Divan şiirinde Hz. Muhammed (s.a.v.) için birden fazla inci benzetmesi kullanılmıştır; dürr-i yetîm, dürr-i yektâ, dürr-i dâne, dürr-i şehvâr… İkinci mısrada, bir inciye benzetilen Hz. Muhammed (s.a.v.)’in mucizelerinin kötülerin ateşini söndürdüğü söylenmiştir. Burada Hz. Peygamber (s.a.v.)’in doğumundaki bir mucizeye telmih yapılmıştır. Peygamber Efendimiz’in doğumu sırasında Mecusîlerin bin yıldır aralıksız yanan kutsal saydıkları ateşleri bir anda sönmüştür.
Ömer Faruk YİĞİTEROL
YazarAsırlar boyunca varlığını sürdüren Divan edebiyatında, tek bir eseriyle anılan ya da tek bir eseriyle meşhur olan pek çok sanatçımız vardır. Bu tabii şöhretin oluşmasında ortaya konulan eserlerin, vüc...
Yazar: Ömer Faruk YİĞİTEROL
Divan şiirinin engin denizlerinde kaptanlık yapan kimselerden biri de II. Mehmed ya da bir başka deyişle Fatih Sultan Mehmed’dir. Şair padişahlarımızdan olan Fatih, yazdığı şiirlerde “Avnî” mahlasını ...
Yazar: Ömer Faruk YİĞİTEROL
Divan şiirinde şair, şiirlerinde söylemek istediklerini, kimi zaman kendi ağzından kimi zaman âşık tipinin ağzından kimi zaman da teşhis/kişileştirme sanatını kullanarak farklı bir varlığın ağzından s...
Yazar: Ömer Faruk YİĞİTEROL
Divan şiirinin en önemli unsurlarından birisi âşık tipidir. Âşık, daima bir acziyet hâlindedir. Sevgilinin karşısında boynu büküktür. Ondan gelen her türlü eziyete, cefaya göğüs germek durumundadır, ç...
Yazar: Ömer Faruk YİĞİTEROL