Saygınlıktan Gelen Saygı
Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır. İnsan, Allah’ın en güzel eseri olması bakımından değerlidir. Allah’ın sıfatlarından olan “el-Kerim”, değerli ve cömert anlamlarına gelmektedir. Kur’an’da “kerim” sıfatı insanlar için de kullanılmakta, Allah salih amel işleyenlere ve günah işlemekten sakınanlara değer verdiğini beyan etmektedir. Kur’an’a göre, değer ölçüsünün “takva” olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Allah, Hucûrât Suresi 13. ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Sizin en değerliniz, Allah’tan en fazla sakınanınızdır.” Takva, insanı Allah katında değerli, insanlar arasında da saygın kılmaktadır.
Beşerî ilişkilerde saygı, gözetilmesi gereken temel esaslardandır. Saygı; muhatap olduğumuz kimselere karşı din, ahlâk ve örf tarafından güzel kabul edilen (marûf) söz ve davranış ilkelerine göre hareket etmek, kötü görülen (münker) söz ve davranışlardan da sakınmaktır. Saygın insanlar, başkalarına karşı da saygılı olurlar. Bu sebeple eğitimde bireylere özsaygı kazandırılmalıdır. Günümüzde gençlere özsaygı yerine özgüven vermek adına bencillik kazandırılmaktadır. “Sen yaparsın, bütün güç sende, önemli olan sensin.” şeklindeki telkinlerle egolar şişirilmekte, egosu yüksek bireyler de saygısızca davranışlar sergilemektedir.
Saygı eğitimi ailede başlar. Çocuk, aile bireylerine, komşu ve akrabalarına adıyla değil de yakınlık durumuna göre baba, anne, abi, abla, dede, nine, amca, hala, dayı, teyze şeklinde hitap etmekle ilk saygı ifadelerini öğrenmiş olmaktadır. Çocuğa büyüklerin yanında yüksek sesle konuşmaması, sözlerini kesmemesi, büyüklerinin ikazlarını ve tavsiyelerini dikkatle dinlemesi, Kur’an’ın emri doğrultusunda “öf” bile dememesi gerektiği öğretilir. Çocuk; büyüklerinin yanında uygunsuz oturmaması, bedeninin özel bölgelerini açmaması, gaz kaçırmaması, burnunu karıştırmaması, konuşurken argo ve küfürlü kelimeler kullanmaması gerektiğini bilir.
Saygı; kişinin haddini bilmesi, yaşına ve konumuna göre örfî ve yasal sınırlarını bilerek hareket etmesidir. Saygı, ezik bir duruş içinde olmak değildir; aksine onurlu bir yaklaşımla yerinde ve zamanında, muhataba göre en uygun olan söz ve davranışı sergilemektir. Empati yaparak hareket etmek, saygının en temel şartlarındandır. Başkalarının hakkını gözetmek, kimseyi rahatsız etmeme hassasiyetiyle hareket etmek, büyükler tarafından ayıplanan fiillerden sakınmak da saygının gereklerindendir.
Asgarî saygı kurallarını öğrenmiş bir birey olarak okula başlayan çocuk, öğretmeniyle nasıl konuşacağını bilir; parmak kaldırarak söz ister ve ayağa kalkarak konuşur. Dışarıda öğretmeni ile karşılaştığında varsa ceketini düğmeler ve başını eğerek selam verir. Okulda öğrenim görmeye başlayan çocuk; arkadaşlarıyla paylaşmayı, topluma mal olmuş görgü kurallarını katıldığı oyunlarda ve hayatın akışı içerisinde öğrenir. Okulda öğretmen, ailenin eksik bıraktığı adab-ı muaşereti çocuklara öğretir. Çocuk, sokaklara gelişigüzel çöp atılmaması, tükürülmemesi, parklardaki oyuncaklara ve yeşil alanlara zarar verilmemesi gerektiğini bilir.
Çocuklara eğitim verilirken görgü kurallarının dinî ve ahlâkî referansları da öğretilmelidir. Zira insanlar, dinî esaslara dayanan görgü kurallarına uyduğunda sevap kazanacaklarını düşünür ve kuralları daha kolay benimserler. Yolda insanlara zarar verebilecek taş, meyve kabuğu, cam kırıntısı vs.yi kaldırmanın imanın bir gereği olduğu da belirtilmelidir. Zararsız hayvanların rahatsız edilmemesi, doğal ortamının bozulmaması, imkân varsa sokak hayvanlarına su ve yiyecek verilmesi yönünde çocuklara yapılan telkinler, onlarda aynı zamanda sevgi ve merhamet duygusunun gelişmesine de katkı sağlayacaktır.
Çocuklar, parkta oyun oynarken bir büyüğüne ya da bir arabaya top çarptığında özür dilemeyi de bilmelidir. Otobüs, minibüs, tren, tramvay gibi toplu taşıma araçlarında büyüklere, yaşlılara ve hamile kadınlara yer vermenin saygının bir gereği olduğu çocuklara hem evde hem de okulda öğretilmelidir.
Üniversitede okurken Afrikalı bir arkadaşım, kız kardeşini Kur’an kursunda okuması için Türkiye’ye getirmek istediğini söylediğinde, “Ülkenizde Kur’an kursu yok mu? Neden Kur’an kursu için kardeşini buraya getirmek istiyorsun?” diye sorduğumda bana, kardeşim bu ülkeye geldiğinde sadece Kur’an öğrenmeyecek, aynı zamanda adab-ı muaşeret de öğrenecek, demişti.
Ben de “Bizde olup da sizde olmayan görgü kuralları nelerdir?” diye sorduğumda “Çok şey var, siz bunun farkında değilsiniz.” demişti. Bu sohbet üzerine bir hocamızın, “Biz Osmanlı bakiyesiyiz, değerlerimiz birer birer kayboluyor, bunlara sahip çıkmalıyız.” sözü aklıma geldi. Üzülerek belirtmek gerekir ki özellikle büyük şehirlerde seçkin okullarda iyi eğitim aldığı sanılan öğrencilerin asgarî görgü kurallarını bilmedikleri gözlemlenmektedir.
Saygılı söz ve davranışların eğitimi öncelikle ailede başlamakta, okulda devam etmekte, toplumumuzun değerleri olan adab-ı muaşeret öğrenimi hayat boyu devam etmektedir. Buna göre, hayata hazırlanan bireylerin de sürekli öğrenme faaliyeti içerisinde olmaları gerektiği kendilerine hatırlatılmalıdır. Saygılı davranmayan bireyler, muhatapları tarafından ayıplandığı için psikolojik olarak yıpranmaları ve daha agresif hale gelmesi söz konusu olmaktadır. Şu hususu unutmamak gerekir ki saygılı olanlar saygı görürler ve saygı, saygın insanların davranış biçimidir.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarGeleceğimiz olan canımız ciğerimiz yavrularımızın -benim ifademle çiçeklerimizin- iyi bir eğitim alması, yararlı bir insan olması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ama istediğimiz sonucu bir tür...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Kur’an’ın ilme ve öğrenmeye teşviki, Müslümanların ilimde gelişmesine katkı sağlamıştır. Kur’an-ı Kerim’de ilmin ve âlimin faziletine dair bazı ayet mealleri şöyledir: “(Rasûl’üm!) De ki hiç bilenlerl...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Eskiden hukuk fakültesini birincilikle bitirenleri mükâfat olarak Medine'ye kadı/hâkim olarak tayin ederlermiş. Gönlü Rasûlullah aşkı ile dolu olan bir genç, bunu duyunca bütün gayretini sarf ederek h...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
İnsanlar dünyaya ümmî olarak gelirler. Yani insanlar annelerinden doğduğunda bedenleri çıplak, beyinleri ve kalpleri saf, yalın, arı ve duru bir haldedir. İnsan, fıtratında yer alan hem iyiye hem de k...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL