Prof. Dr. Nihat Öztoprak ile “20.YÜZYIL MUTASAVVIF DÎVÂN ŞÂİRİ SEYYİD OSMAN HULÛSÎ EFENDİ DÎVÂNI” üzerine söyleşi
Bir hâtıradır ki dîvânım Müstefîd olalar ihvânım Hocam, Seyyid Osman Hulûsî Efendi’nin Dîvân’ını dört cilt hâlinde hazırladınız. Hayırlı olsun. Niçin böyle bir çalışma yapma ihtiyacı duydunuz? Sizi bu çalışmaya iten şey nedir?
tekke ve halk tarzı şiirler yazan bir başka şair yok. Bu sebeple bilinmesi gerekir. Ancak Hulûsî Efendi kendini öne çıkartmayı sevmeyen ehl-i irfan biri olduğu için şiirleri döneminde şairler arasında ve akademik camiada layıkıyla tanınmamış. Oysa günümüzde yaşayan klâsik edebiyat araştırmacılarının onu tanıması ve sevenlerinin de onun şiirlerini anlaması gerek. İşte bu mülahazalardan dolayı onun Dîvân’ı üzerine kapsamlı bir çalışma yapma ihtiyacı hissettim.
Bana göre Hulûsî Efendi her üçüdür. Onun şiirleri hem dîvân hem tekke/tasavvuf hem de halk edebiyatı özellikleri taşımaktadır. Dîvân tarzında gazelleri ve musammatları, tekke tarzında ilahileri, halk tarzında hece ölçüsüyle şiirleri vardır. Bütün şiirlerini ilâhî aşkla yazdığı için onu mutasavvıf bir dîvân şairin kabul etmek gerekir. Halka hitap etmesi sebebiyle de halk şairi sayılabilir. Dilinin sadeliği, akıcılığı, edebî sanatlara vukufiyeti sebebiyle o çok yönlü bir şairdir.
Dîvân daha önce de yayınlanmıştır, sizin yayımınızın farkı nedir?
Evet, dediğiniz gibi Hulûsî Efendi Dîvân’nın metni, birkaç kez günümüz alfabesiyle yayımlanmıştır. Tarafımızdan yapılan çalışmada bu baskılardan istifade edilerek Dîvân metni yeniden gözden geçirilmiş anlama, vezne, kafiyeye dayalı olarak bazı düzeltmeler yapılarak metin sağlamlaştırılmış, sonra beyitler tek tek günümüz Türkçesiyle nesre çevrilmiş ve eserin geniş incelemesi yapılmıştır. Anlaşılacağı üzere bu çalışmanın öncekilerden üç temel farkı vardır: Metnin sağlamlaştırılması, nesre çevirinin yapılması ve metne dayalı olarak derli toplu bir incelemenin gerçekleştirilmesidir. Daha önceki neşirlerde Dîvân’ın metni yayımlanmış, nesre çevirisi yapılmamış ve bu denli detaylı incelemeler ortaya konmamıştır. Bu incelemeler sayesinde şiirlerinden hareketle Hulûsî Efendi’nin şairliği, şahsiyeti ve fikirleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Nitekim kitap incelendikçe okuyucular bölümlerde Hulûsî Efendiyle ilgili şiirlerine dayalı olarak yeni tespitler ve hükümler bulacaktır.
Daha önceki çalışmalardan en önemli farkının nesre çeviri olduğunu söylüyorsunuz. Dîvân’ın nesre çevrilmesiyle ne amaçlanmıştır?
İslâm milletlerinde şiirin en küçük yapısı beyittir. Beyit ev demektir. Nasıl ki bir evin içinde olan biten dışından bakılarak anlaşılamazsa, bizim şiirimizin anlamı da çoğu zaman zâhirî görünüşüyle kavranamaz. Yani evde olup biteni öğrenebilmek için evin mahremi olmanız, içine girebilmeniz gerekir. İşte nesre çeviri de bu maksatla yani Hulûsî Efendi’nin şiirlerine nüfuz etmeye yardımcı olmak amacıyla yapılmıştır. Böylece onun yanlış anlaşılmasının da önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Bu arada gözden ve dikkatten kaçırılmayacak bir husus da her geçen gün eski kültürden uzaklaşıyor olmamızdır. Dil her geçen gün geçmişe biraz daha yabancılaşmaktadır. Bunların sonucunda 20-30 sene önceki eserlerle bile bağımız kopmaktadır. Hulûsî Efendi’nin şiirlerinin anlaşılmasında da benzeri zorluklar yaşanmaya başlanmıştır. Onun bazı şiirlerinin anlaşılamamasının yegâne sebebi yalnızca kültürel yabancılaşma değildir elbette. Mutasavvıf bir dîvân şairi olması sebebiyle şiirlerinin zâhirî anlamının yanında bâtını anlamı da vardır. Onları anlamak için dîvân şiirinin estetik anlayışını, tasavvufun terim ve deyimlerini, dinî-tasavvufî kültürü, büyük mutasavvıfların kıssalarını vs. derin bir birikime ihtiyaç vardır. İşte bu sebeple Hulûsî Efendi’nin şiirlerinin anlamlarının ortaya konması böylece günümüz insanıyla onun şiirleri arasında köprü kurulması zaruret hâlini almıştı.
Zaten yakınları da bilir ki Hulûsî Efendi’nin de sağlığında serzenişlerinden biri şiirlerinin anlaşılmamasıdır. Günümüz insanının bu bilgi ve sanat anlayışına sahip olmaması sebebiyle zaman geçtikçe bu yara daha da derinleşti ve anlayanların sayısı azaldı. Bütün bu hususlar dikkate alındığında nesrin gerekliliği daha iye anlaşılacaktır.
Nesre çevirinin diğer bir gerekçesi de Dîvân’ın farklı dillere çevrilmesidir. Nesir bu çeviride önemli bir basamak olacaktır.
Dîvân akademik camiada ilgi görüyor mu, bu yayından sonra beklentiniz nedir?
Türk edebiyatı içinde Osman Hulûsî Efendi’yi farklı kılan en önemli husus dîvân ve tekke/tasavvuf şiirinin bitti denildiği bir dönemde onun bu tarzlarda şiirler yazmasıdır. O hayattayken edebî dergilerde şiirlerini yayımlamış olsaydı dönemin şairleri içinde çok müstesna bir yere sahip olabilirdi. Ancak o bunu yapmamış, tanınmayı sevmemiş, tıpkı atası Somuncu Baba gibi şöhretten kaçmıştır. Bu sebeple sağlığında ihvanının dışında bilhassa akademik camiada fazla dikkat çekmemiş olan Hulûsî Efendi’yi anlamak, şiirlerini incelemek, edebî kişiliğini ortaya çıkarmak için vefatından sonra art arda toplam 12 sempozyum düzenlenmiştir. Böylece 20. yüzyılda yaşamış pek az şaire nasip olmuş ilgi ve alâka görmüştür. Sempozyumlar sayesinde akademik camia onu tanıdı. Şimdi bu eserle onun daha iyi bilineceği ümidindeyiz.
Dîvân üzerine yapılan çalışmalar bitmiş midir, bundan sonra ne gibi çalışmalara ihtiyaç vardır?
Nesre çeviri ile Hulûsî Efendi’nin şiirlerinin farklı dillere kazandırılmasının da önü açılmış oldu. Bu konuda başta İngilizce ve Arapça olmak üzere çeşitli dillere çevirme düşüncelerinin bundan sonra hayata geçirileceğinin müjdesini verebiliriz.
Ayrıca hazırlanan bu yayına dayalı olarak onun şiirleri üzerin makale, tebliğ ve şerh çalışmaları bundan sonra da devam edecektir. Kuşkusuz üzerinde durulacak daha çok konu vardır. Aşağıdaki beyitte de belirttiği gibi Hulûsî Efendi, Dîvân’ıyla insanlara güher saçmış, biz de bunları açığa vurduk, hüneri olan ondan toplar:
Saçdın Hulûsî bir güher
Toplar anı ehl-i hüner
Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Yazar
Din Eğitiminin Güncelliği Konusunda Röportaj- Saygıdeğer Hocam, röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Sohbetimizin başında “Niçin din eğitimi?” diye sorsam neler söylersiniz...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Osmanlı’da sağlık anlayışı ve darüşşifaların kurulma amacı ile işleyişi nasıl olmuştur?Osmanlı tıbbı İslâm tıbbına dayanıyordu. İslâm dini temizliğe çok önem verdiği için, büyük şehirlerden tutun da k...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
- İsterseniz öncelikle Selçukluların Malazgirt’e hazırlık sürecinden başlayalım. Anadolu’yu vatan yapan o süreç nasıl başladı ve Selçuklular Malazgirt önlerine nasıl geldiler?Malumunuz, Anadolu kapıla...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
“Okumuş yazmış, ilmi ve irfânıyla tanınmış kimselere verilen unvan”, “görgülü, kibar, zarif, terbiyeli, nâzik kimse” manalarına gelen Çelebi, Reisü’l-Hattatîn Hasan Çelebi’nin soyadı/eserlerine attığı...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ