PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN AHLAK EĞİTİMİNDEKİ METODU: SEVGİ VE MERHAMET
Âlemlerin Rabbi’nin, “Sen elbette üstün bir ahlaka sahipsin.”[1] hitabında bulunduğu Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Beni Rabb’im terbiye etti ve en güzel şekilde terbiye etti (te’dîb).”[2] buyurmuşlar. Edep kelimesi, sözlükte, halkı yemeye çağırmak, ziyafete davet etmek manasına gelen edb kökünden türemiş. Bu kök anlamına binaen sahibini hayır ve hasenata çağıran güzel ahlakların hepsine birden edep denmiştir.[3] Hadiste geçen, terbiye etmek diye çevirdiğimiz te’dib kelimesi, edep vermek, kişiyi güzel ahlak sahibi yapmak denektir. O halde, Âlemlerin Rabbi, Peygamber olarak seçtiği kulunu kendi terbiyesinden geçirmiştir. Abdullah ibn Ebi Cemre, ilk vahiy sırasında Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Cebrail tarafından kucaklanıp sıkılmasını bir nevi te’dip olarak tavsif ettikten sonra, “Bu habibin mahbubu te’dibidir, bu sebeple kucaklayıp sıkılarak yapılmıştır, dayak ve tezlille değil.”[4] demiştir. Ne kadar güzel değil mi Sevgili’nin Sevgilisini muhabbetle terbiye etmesi! Yüce Rabb’imiz, âlemlere rahmet olarak göndereceği elçisini merhametle, şefkatle, muhabbetle terbiye ediyor, âlemlere rahmet olarak hazırlıyor ve o, taşından toprağına, karıncasından devesine, çocuğundan ihtiyarına, kadınından erkeğine, bütünüyle âlemlere rahmet oluyor. Hiç kimse ondan, ‘Bana şu eziyeti yaptı, şiddet kullandı.’ diye şikâyetçi olmuyor. Onu tanıyan onun nezaketinden, zarafetinden, merhametinden, adaletinden, insaniyetinden bahsediyor. “Ben muallim olarak gönderildim.”[5] buyuruyor ve güzel ahlaktan ibaret olan İslâm’ı öğretiyor. Rabb’imizin, “Ey iman edenler! Kendinizi ve aile halkınızı yakıtı insan ve taş olan ateşten koruyun.”[6] emrini tebliğ ediyor. İnsanı dünya ve ahirette kurtuluşa götürecek şey güzel ahlaktır çünkü. Bir toplumun geleceği çocuklarıdır. Bir toplumun sürekliliğini sağlayan ise, ahlakî değerleridir. “Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın.”[7] “Çocuğun anne-babası üzerindeki haklarından biri edebini güzel yapmalarıdır.”[8] buyuruyor Peygamberimiz. Bizler, Müslümanlar olarak biliyoruz Sevgili Peygamberimizin terbiye metodunu; kadın erkek, küçük büyük herkese sevgiyle, merhametle, saygıyla muamelede bulunduğunu. On yıl hizmetinde bulunan Enes Hz. Peygamber (s.a.v.)’in herkese ve özellikle ailesine karşı çok merhametli olduğunu bildirir ve der ki, “Rasûlullah’a on yıl hizmet ettim. Bu müddet sırasında beni ne dövdü, ne azarladı, ne tahkir etti, ne de bir defacık surat astı.”[9] O kendini terbiye eden Rabbi’nin terbiye metodunu uygulamıştır kendisine emanet edilen ümmetine. O halde bizlerin vazifesi, Rahmet Peygamberi’nin ümmeti olarak bize emanet edilen başta ev halkımız olmak üzere bu toplumun geleceği olan çocuklara ve gençlere onun terbiye metodunu uygulamaktır; merhamet ve muhabbet. Sevgi Peygamberimiz’in bilhassa çocuklara sevgi ve şefkat konusunda ısrar ettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz: “Çocuklarınızı çok öpün, zira her öpücük için size cennette bir derece verilir ki iki derece arasında beş yüz yıllık mesafe mevcuttur. Melekler öpücüklerini sayarlar ve sizin için yazarlar.”[10] Büyüklerin takdir ihtiyacı ne ise küçüklerde de sevgi ve şefkat ihtiyacı aynı şeydir. Sevgi onların gelişmesinde gıda gibidir, sosyalleşmelerinde en önemli faktördür. Ailesinden yeteri kadar sevgi ve alaka görmeme, kötü söz ve şiddete maruz kalma çocuklarda ileriki yıllarında psikolojik bozukluklara neden olmaktadır. Aile içinde sevilme ve sevilmeme gibi durumlar çocuğun cinsel gelişiminden konuşma kapasitesine kadar birçok karakterinde müspet ya da menfi etkiler yapmaktadır. Homoseksüellik, sadizm, altını ıslatma, itaatsizlik, zekâ geriliği, ana babaya düşmanlık gibi her çeşit ruhsal bozuklukların temelinde çocuğun en önemli psikolojik ihtiyacı olan içten sevilme ve değer görme eksikliği gösterilmektedir. Çevrelerinden, özellikle ebeveyninden yeteri kadar sevgi ve alaka görmeyen çocukların kendisine güven duygusunu geliştiremeyeceği, büyüklere karşı düşmanca hareket etmeye, haşin, kırıcı, kavgacı, yalancı, hırsız, okul kaçkınları olmaya meyledeceği ve benzeri birçok olumsuz tutum ve davranışlar sergileyeceği belirtilmektedir.[11] Yetişkinler olarak bizler yaşlanıyoruz ve zayıflıyoruz. Kendimiz de dâhil içinde yaşadığımız dünyayı çocuklara ve gençlere bıraktığımızın, dünyamızı ve ahiretimizi onlara karşı görevimizi yerine getirerek kazanacağımızın bilinciyle çocuklarımıza ve gençlerimize güzel modeller olalım diyedir şu nasihatler: “Rahmet sahiplerine Rahman rahmet eder. Arz ehline rahmet edin ki sema ehli de size rahmet etsin.” “Küçüklerimize şefkat göstermeyen bizden değildir.”[12] [1] 54/Kalem, 4. [2] Mustafa Çağrıcı, Anahatlarıyla İslâm Ahlakı, Ensar Neşriyat, İstanbul 1991, s.56. [3] İbrahim Canan, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, Cihan Yayınları, İstanbul, s.273. [4] Canan, 275. [5] İbn Mace, Mukaddime 17. [6] 66/Tahrim, 6. [7] İbin Mace, Edep 3. [8] Canan, 275. [9] Canan, 140. [10] Canan, 151. [11] Canan, 149-150. [12] Ebu Davud, Edeb 66.
Halide YENEN
YazarŞeyh Hamidüddin-i Veli, Horasan erenlerinden Şemseddin Musa Kayseri’nin oğludur. Şeyh Hamid-i Veli olarak da bilinir. Yıldırım Bâyezid zamanında yaşamıştır. İlk eğitimini babasından almıştır. Şam, Teb...
Yazar: Halide YENEN
İnanma, insanın en temel manevî ihtiyaçlarındandır. Bilmekten daha çok inanmak isteriz. O ya da bu şekilde inanmak bize iyi gelir; hayatı anlamlandırmamızı, yaşamımızı biçimlendirmemizi sağlar. Bu pra...
Yazar: Halide YENEN
Özgürlük, ne güzel, ne büyülü bir sözcüktür! İçimizi ferahlatır, ufkumuzu aydınlatır. Soluduğumuz hava, yediğimiz yemek, içtiğimiz su gibidir. Onun peşinde nice dağlar aşar, nice ırmaklar dolanır, nic...
Yazar: Halide YENEN
Feridüddin-i Attar anlatır: “Bir saka, yolda giderken başka bir sakayla karşılaşır. Ona der ki, ‘Ey kardeşim, çok susadım. Bana kırbandan bir tas su ver.’ Öbür saka şaşırır ve hayretle şu cevabı verir...
Yazar: Halide YENEN