Osmanlı’da İki Hayırsever Hanım Sultan
Osmanlı Hanım Sultanlar, hayırsever tabîatlı, vakıf rûhlu diğerkâm insanlardı. Hayatları boyunca sahip oldukları taşınır taşınmaz maddî varlıkların ekseriyetini Hak rızası için âmme yararına cömertçe vakfederek nice hayratın vücûda gelmesine vesîle olmuşlardır.
Başta pâyitaht İstanbul olmak üzere Osmanlı coğrafyasının dört bir köşesini çil çil vakıf eserlerle donatıp bezemişlerdir. Biz de bu yazıyı, misal teşkil etmesi bakımından hayırseverlikte büyük rekorlara imza atan ve numûne-i imtisâl olan iki hanım sultanın hayır hizmetlerine hasredeceğiz.
En Çok Çeşme Yaptıran Mihrişâh Sultan
III.Mustafa Han’ın baş kadınefendisi ve Sultan III. Selim’in annesidir. 1745 yılında doğduğu rivâyet edilmektedir. Osmanlı öncesi hayatı, saraya nasıl geldiği ve Sultan III. Mustafa ile nasıl evlendiği hakkında doyurucu bir bilgi mevcut değildir.
Osmanlı Sarayı’nda belli bir tâlim ve terbiyeden geçmesinin ardından III. Mustafa Han’ın zevcesi olmuştur. 1761’de oğlu Şehzâde (III.) Selim’i dünyaya getirmiştir. Topkapı Sarayı ve İstanbul’da şenlikler yaptırarak ilk şehzâdesinin doğumunu kutlatmıştır.
Şehzâdesini, saray bakıcılarıyla birlikte el bebek gül bebek yetiştirmiştir. 5-6 yaşına gelince ilk eğitimini başlatmıştır. Başta Lala Mahmud Bey olmak üzere birçok meşhûr hocadan özel dersler aldırmış, onu padişahlığa hazırlamak için elinden gelen gayreti göstermiştir.
Eşi III. Mustafa’nın 1774’de ölümü üzerine Edirne’deki Eski Saray’a gönderilmiştir. Daha sonra III. Selim’in 7 Nisan 1789’da tahta çıkması üzerine düzenlenen Valide Alayı Merâsimi ile Vâlide Sultan unvânını alarak tekrar Topkapı Sarayı’na dönmüştür.
Son yıllarını hastalıklar içerisinde geçirmiş; hekimler, başta sıtma olmak üzere türlü hastalık teşhisi koymuşlardır. 16 Ekim 1805 tarihinde tutulduğu hastalıktan kurtulamayarak vefât etmiştir. Kendi ismiyle anılan türbesi, Eyüp’te Bostan İskelesi Sokağında yer almaktadır. Türbe, barok mimarîsinin en güzel örneklerindendir. Türbenin önünde üç gözlü revak vardır. Revakın kubbesi kalem işleriyle süslenmiştir. Giriş kapısının üzerinde Mülk Sûresi’nin 1-2. ayetlerinin yazılı olduğu bir kitâbe yer almaktadır.
Çok hayırsever bir hanım sultandı. “En çok çeşme yaptıran valide sultan” olarak adını tarihe yazdırmıştır. Tespit edilebilen çeşme sayısı 13’tür. İstanbul’un dört bir yanını âdetâ çeşmelerle donatmıştır. Bunun dışında, banisi olduğu diğer mimarî eserler şunlardır:
6 Haziran 1793’te başlattığı Eyüp’teki imâret, sebil, mektep, türbe ve iki çeşmeden oluşan külliyenin inşâsı, üç yıl içerisinde tamamlanmış, etraftaki bazı dükkânları da buraya gelir olarak kaydettirmiştir.
1793’de Halıcıoğlu Camii’ni onartmıştır. 1794’te Humbarahâne Kışlası Camii’ni yaptırmıştır. Eyüp’teki türbesinin yanına ve Eminönü ile Balıkpazarı arasında Taşçılar Caddesi başına birer çeşme tesis ettirmiştir. 1794’te Kâğıthane Camii’nin karşısındaki Sultan İbrahim’in silâhtarı Yusuf Paşa’nın yaptırdığı çeşmeyi ihyâ ettirmiştir.
Karacaahmet’te Aşçıbaşı Mehmed Ağa Camii yakınında, Halıcıoğlu’nda Abdüsselam Camii Mezarlığı önünde, Hasköy yolu üzerinde, Hasköy’de kışla duvarı sırasında, Beşiktaş’ta Topal Hoca Mescidi arsası karşısında, Fındıklı’da Molla Bayırı Yokuşu’nun başında, Kasımpaşa’da Hacı Ahmed Camii önünden Kurtuluş’a çıkan yokuşun sonunda ve Yeniköy Molla Çelebi Camii’nin yanına da çeşmeler inşâ ettirmiştir.
Son olarak 1790’da Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Avusturya Savaşları sırasında asker temininde güçlük çekilmesi üzerine 500 bostancı askerini kendi bütçesinden teçhiz edip, Padişah’ın da katıldığı bir törenle cepheye göndermiştir.
Rekorlar Kiran Bezmiâlem Vâlide Sultan
Sultan II. Mahmud’un eşi, Sultan Abdülmecid’in annesidir. Eski hayatıyla ilgili sağlam ve tatminkâr bir malumat yoktur. Doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Küçük yaşta Osmanlı sarayına cariye olarak teslim edilen bir Gürcü kızı olduğu muhtemeldir.
Sarayda yetiştirilip eğitildikten sonra Sultan II. Mahmud’un hanımı olmuştur. Daha sonra 25 Nisan 1823’de Şehzade Abdülmecid’i dünyaya getirmiş ve ikinci kadınlığa yükselmiştir. Oğlu Abdülmecid’e çok düşkündü; onun eğitimi ve terbiyesiyle yakından ilgilenmiştir.
Sultan Mahmud’un vefâtından sonra, 16 yaşını henüz bitirmiş olan oğlu Abdülmecid tahta çıkınca “Vâlide Sultan ve Mehd-i Ulyâ-yı Saltanât” unvânını kazanmıştır. Daha ziyâde “Bezmiâlem Vâlide Sultan” adıyla anılmıştır. Sultan Abdülmecid’in genç yaşta padişah olması ve devlet işlerindeki tecrübesizliği sebebiyle uzun yıllar ona rehberlik etmiş; Padişah’ın memleket seyahatlerinde, saray ve devlet işlerini başarıyla yürütmüştür.
Yakalandığı amansız bir hastalık sonucunda 3 Mayıs 1853’de Beşiktaş Sarayı’nda vefât etmiş; Dîvân Yolu’ndaki Sultan II. Mahmud Türbesi’ne defnedilmiştir. Padişah, annesinin ölümüne çok üzülmüş, rûhunu şâd etmek için 79 bin kuruş gibi büyük bir parayı cariye, kalfa, Enderun halkı, hoca, imam ve fakirlere dağıtmıştır.
Bezmiâlem dindar, akıllı, tedbirli, hayırsever, ince rûhlu, şefkatli, cömert, dünyevî hırs ve nümâyişlerden uzak bir vâlide sultandı. Yazışmalar ve mektuplarda kullandığı mühürler üzerindeki dinî-tasavvufî tabirler, onun manevi şahsiyetinin bir göstergesidir. Sıklıkla kullandığı mühürlerin birine “Hayy Hakk” ibaresi nakşedilmişken; bir diğerinin üzerine de Hz. Muhammed (s.a.v.)’e derin muhabbetini ifade eden şu dizeler kazılmıştır:
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl
Zuhûrundan Bezmiâlem oldu vâsıl
Bezmiâlem, tartışmasız en fazla hayır eseri bırakan vâlide sultandır. Oğlu Abdülmecid’in padişahlığı sırasında kendisine tahsis edilen maaş ve diğer gelirleri, Hicaz’dan Balkanlara ülkenin muhtelif yerlerinde tesis ve tamir ettirdiği camiler, hastaneler, mektepler, hamamlar, çeşmeler ve sebiller gibi pek çok hayır eserine sarf etmiştir.
III.Mustafa Han’ın baş kadınefendisi Mihrişah Sultan’dan sonra Osmanlı’da en fazla çeşme ve sebil yaptıran vâlide/hanım sultan odur. Çoğu İstanbul’da (10) -diğerleri Medine (2), Mersin (6) ve Kerbela’da (1)- olmak üzere toplam 19 çeşme ve sebil inşâ ettirmiştir. Bunların dışında 6 çeşme ve sebili de tamir ve ihyâ ettirmiştir.
Tesis ettirdiği cami, mektep ve hastanelerin isimleri, yapım tarihleri ve özellikleri ise şöyledir:
1844, Bezmiâlem Vâlide Mektebi. 1844, Bezmiâlem Sıbyan Mektebi. 1844, Eminönü ile Karaköy’ü birbirine bağlayan bugünkü Galata Köprüsü’nün (Vâlide Köprüsü) ilk kurucusunun, Bezmiâlem olduğu rivâyet edilmektedir. Köprü, ahşap dubalar üzerinde sâbih/yüzer olarak inşâ edilmiştir.
1845, Gurebâ-i Müslimin/Vakıf Gurebâ Hastanesi. Yapımında 1826’daki kolera, 1843’teki çiçek hastalığı salgını etkili olmuştur.
1845, Bezmiâlem Vâlide Sultan Gurebâ-i Müslimin Hastanesi Camii. 1845, Mekke-i Mükerreme Gurebâ-i Müslimin Hastanesi. Vefâtında yarım kalmış, Sultan II. Abdülhamid tamamlatmıştır. 1850, Vâlide Mektebi/Dârü’l-Maârif. Osmanlı’nın ilk sivil lisesidir. 1850, Bezmiâlem Sıbyan/Yeşil Mektebi. 1853, Bezmiâlem Vâlide Sultan/Dolmabahçe Camii.
Ayrıca, Kâbe-i Muazzama, Ravza-i Mutahhara ve Eyyube’l-Ensârî vakıflarına da çeşitli hizmetler sunmuş ve bağışlarda bulunmuştur. Büyük meblağda “nükûd-ı mevkûfe” (vakfedilmiş para) ayırarak, vakıflarının her türlü masrafını ve hizmetlerini yerine getiren görevlilerin yevmiye ve maaşlarını karşılamak üzere, ülkenin muhtelif yerlerinde kiraya vererek veya hasılatını satıp akar (gelir) getirecek birçok konak, ev, dükkân, fabrika, han, tarla, arazi, bağ, bahçe, meyve ve zeytin ağacı, değirmen ve emlâk satın alarak, vakıflarının sonsuza kadar hizmet etmelerini teminat altına almıştır.
Bu sayılanlar haricinde, bizzat mahalle aralarında dolaşarak fakir ve muhtaçlara merhamet elini uzatmış, ihtiyaçlarını gidermiş, yetim ve kimsesiz kızları evlendirmiş, borcunu ödemeyen ve hapse düşen gariplere çeşitli malî ve nakdî yardımlarda bulunmuştur.
Yanı sıra tarikat erbabını gözeterek, başta Yahya Efendi Dergâhı olmak üzere pek çok tekke ve dergâha büyük ölçüde bağışlar yapması, onun rahmet ve şükranla anılmasına vesile olacak ince rûhlu, şefkat timsâli bir insan olduğunu ortaya koymuştur.
Kaynaklar: Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara, 1992; Osmanlı Saraylarında Harem Hayatının İç Yüzü, İstanbul, 1959; Tahsin Öz, İstanbul Camileri, C. I-II, İstanbul, 1962; İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, C. I-II, İstanbul, 1943-1945; Ali Akyıldız, “Valide Sultan”, DİA, C.42; Arzu İyianlar, Valide Sultanların İmar Faaliyetleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1992; Hatice Aynur, Kadın ve Su, İstanbul, 2005; M. Hüdâî Şentürk, “Bezmiâlem Vâlide Sultan”, DİA, C.6, 1992; “Bezmiâlem Vâlide Sultanꞌın Hayatı ve Hayır Eserleri”, İstanbul Araştırmaları, Sayı: 6, İstanbul, 1998.
İsmail ÇOLAK
YazarTıp tarihine dâir kaynaklarda X Işınlarını, ilk defa 8 Kasım 1895’de Alman fizikçi Wilhelm Conrad Röntgen’in (1845-1923) keşfettiği kaydedilmektedir. Daha sonraları bu ışınlar, “Röntgen Işınları” olar...
Yazar: İsmail ÇOLAK
İslâm diniyle özellikle de onun ibâdet boyutuyla ilgili meselelerde konuşacak olanların, bu alanda konuşmayı hak eden ehil zevât olması gerekir. Çünkü din birilerinin düşünmeden, araştırma yapmadan fi...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
Çanakkale Savaşı kadını erkeği, yaşlısı genci ile milletimizin tüm fertleri ve tüm katmanlarıyla arzı endâm eylediği, omuz omuza verdiği bir kader, bir varlık yokluk mücâdelesi idi. Vaziyet böyle olun...
Yazar: İsmail ÇOLAK
İsrail güçleri, uzun yıllardır Filistin'de gerçekleştirdikleri katliamları artık alenen ve dünyanın gözleri önünde sürdürmeye devam etmektedir. Filistinlilere tahammül edemeyen İsrail, aslında hedefin...
Yazar: Oğuzhan AYDIN