ONLARIN MODELLERİ FARKLI
Toplumların temellerini aileler oluşturmakta¸ ancak ailelerin üzerinde oluşturulan sosyal baskılar¸ çözülmelerin de temelini oluşturmaktadır. Şehirlerdeki toplumsal duyarsızlık¸ kent hayatının büyük aileleri çekirdek aile yaparak minimize etmesi ve bu minik ailelerin de uzun ömürlü olmayan evlilik münasebetleri¸ sonuçta parçalanmış aileler ve ortada kalmış¸ perişan olmuş çocuklarla karşı karşıya kalan bir toplum meydana getirmektedir. Toplumların temellerini aileler oluşturmakta¸ ancak ailelerin üzerinde oluşturulan sosyal baskılar¸ çözülmelerin de temelini oluşturmaktadır. Şehirlerdeki toplumsal duyarsızlık¸ kent hayatının büyük aileleri çekirdek aile yaparak minimize etmesi ve bu minik ailelerin de uzun ömürlü olmayan evlilik münasebetleri¸ sonuçta parçalanmış aileler ve ortada kalmış¸ perişan olmuş çocuklarla karşı karşıya kalan bir toplum meydana getirmektedir. Zıtlar¸ Olgular¸ Modeller
Türk toplumu Doğu ve Batı arasında bocalamakta¸ ya da modernite ile geleneksel kültür arasında çatallı bir yol ağzında bırakılmış vaziyettedir. Bu gidiş zıtlar arasında yapılan yarışın temelini oluşturmaktadır. Birbirine zıt demişken görülen olgular üzerinde durmak gerekir. Sosyal hayatın farklı yaşanması¸ inanç temelli yaklaşımlarda uç'lar arasında gidip gelmeler¸ kültürel farklılıkların günlük hayatı fazlasıyla meşgul etmesi¸ hatta inanç grupları arasında yükselen Daha iyi Müslüman benim!...' feryatları¸ dahası mezhep temelli yaklaşımları¸ Kur'an'ın üzerinde görme çırpınışları¸ insanları davranış bozukluklarına kadar götürmektedir. Toplumların temellerini aileler oluşturmakta¸ ancak ailelerin üzerinde oluşturulan sosyal baskılar¸ çözülmelerin de temelini oluşturmaktadır. Şehirlerdeki toplumsal duyarsızlık¸ kent hayatının büyük aileleri çekirdek aile yaparak minimize etmesi ve bu minik ailelerin de uzun ömürlü olmayan evlilik münasebetleri¸ sonuçta parçalanmış aileler ve ortada kalmış¸ perişan olmuş çocuklarla karşı karşıya kalan bir toplum meydana getirmektedir. Eğitim düzeyi yüksek olsa bile modernitenin bencil anlayışı en ufak tartışmayı mahkeme kapılarına sürüklemektedir. Adaletsiz bir gelir dağılımı¸ buna karşın tüketim kültürünün zorlamasıyla doyumsuz olan¸ kanaat etmeyi unutmuş aileleri şarkı ve şiirlere temel oluşturmuş sevgi' ve aşk' kavramları bile mutlu etmiyor. Bir TV dizisinin profilini kabaca çıkardığımız zaman karşımıza şunlar çıkmaktadır: Zengin patron¸ fakir kız¸ ya da tam tersi¸ kabadayı adam¸ her türlü silah¸ zorbalık¸ şiddet¸ aldatma¸ çarpık ilişkiler¸ hile yapma yollarının topluma öğretilmesi
Bütün bunlarla dolan zihinlerin sapmalar yaşaması beklenen bir durumdur. Hele bu durumun küçük yaşlardaki çocukların depolama yeri olan bilinçaltı'nı nasıl etkileyeceğini tahayyül edebilirsiniz. Bu kadar medya baskısının götüreceği son durak; evlenmeyi denedik olmadı¸ şimdi de boşanıyoruz olacaktır. Bu kadar kötü uyaranlar karşısında bazı yetişkinler yollarını kaybetmişken¸ çocukların ilgisiz ve sevgisiz kalmasına¸ küskün ve kırgın büyümesine ortam hazırlamaktadır. Aileler bunu kapatmak için çocuğun her dediğini yapmak zorunda kalarak¸ olumsuzlukları kapatma yoluna gitmektedir. Hâlbuki ailelerin çocuklarına yapacakları en büyük kötülük¸ onun her istediğini almaktır. En pahalı oyuncakların hiçbiri gerçek oyunun yerini tutmaz. Çocuklara sus payı olarak alınan eşyaların beraberinde doyumsuz bir çocuk¸ mutsuz bir kişilik yaratacağını akıldan çıkarmamak gerekir. Tüketim endeksli bu davranışlar¸ çocuklar arasında yaygınlık kazandıkça¸ hayatı algılamada bakış açısı değişmekte¸ zamanla küresel markalar aileden çok çocukları hedef kitle olarak seçmektedir. Bu durum¸ "tüket ama sorgulama" anlayışını oluşturmaktadır. Unutulan ama ciddi araştırmaların yapılmadığı bir diğer durum da¸ sınıfta eğitim görmek istemeyen¸ duvarları hapishane hücresi gibi gören¸ şımarık bir kuşakla karşı karşıya olduğumuzdur. Çekirdek ailenin zulmü¸ tek çocuklu olmak¸ onun her talebini emek harcamadan yerine getirmek
Tek olmanın getirdiği avantajlarla büyümüş¸ kaprisli ve şımartılmış bu çocuklara karşı¸ öğretmenin yapacağı fazla bir şey olmadığından¸ tek yol öğrenciyi memnun etmek¸ onun suyunca akmak gibi hiç de doğru olmayan¸ mecburi bir davranışın içine girmekteler. Lise düzeyinde dik başlı¸ kabadayı karakterlerin okumanın¸ ülkeye faydalı olmanın¸ ailenin yükünü omuzlamanın ne demek olduğunu idrak edemeyen erken olmuşların¸ sınıfta bir ders saati durmaları bile önemli bir başarıdır. Onların modelleri dizilerin kahramanları¸ kaportası güzel kızlar¸ lüks araba ile hava atan patron çocuklarıdır. Her yönden budanmış¸ sefil¸ mazlum ve uygulamalar arasında takati tükenmiş öğretmenler¸ onlar için model değildir. İlmine hürmet edilen öğretmenler¸ mal üreten vardiya elemanı durumuna düşürülmüştür.
Fehimdar ÇİFTÇİ
Yazar“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Millî şairlerimizden Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirinden iki dörtlükle yazımıza başlayalım. Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun ...
Yazar: Sırrı ER
Yavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ