Karadeniz’de Faaliyet Yürüten Şemsiyye Meşâyihi
Karadenizli Olan Ve Karadeniz’de Faaliyet Yürüten Şemsiyye (Sivâsiyye) Meşâyihi
Anadolu’da etkin olan önemli tarîkatlardan biri Halvetiyye’dir.[1] Dört ana şubesi ve birçok alt kolu ile Halvetiyye Tarîkatı, Anadolu irfân geleneğini derinden etkileyen bir yoldur.[2] Halvetiyye Tarîkatı’nın ana şubelerinden biri olan ve Şemseddîn-i Sivâsî’ye (öl. 1006/1597) nispet edilen Şemsiyye diğer adıyla Sivâsiyye yolu Sivas başta olmak üzere daha çok orta Anadolu’da yayıldığı dillendiren bir yoldur.[3]
Ancak Şemsiyye, İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun hemen her bölgesinde, Balkanlar, Trakya, Kıbrıs ve Midilli gibi adalarda uzun yıllar faaliyet gösteren ve geniş kitleleri etkileyen bir harekettir.[4] Bu çalışmada Şemsiyye (Sivâsiyye) kolunun Karadeniz serüveni üzerinde durulacaktır.
Şemsiyye (Sivâsiyye) Meşâyihinin Karadeniz Serüveni
Şemsiyye kolunun müessisi Şemseddîn-i Sivâsî’den başlayarak ondan sonra bu kolu etkin bir şekilde temsil eden Abdülmecîd-i Sivâsî (öl. 1049/1639)[5] ve bu yolu daha geniş bir coğrafyada neşreden Abdülehad Nûrî-i Sivâsî (öl. 1061/1650)[6] dönemlerinde de Karadeniz, irşad faaliyetlerinin yoğun bir şekilde gerçekleştiği bir bölge olmuştur.
Tespit edilebildiği kadarıyla Şemseddîn-i Sivâsî döneminde Tokat’ta halîfelik görevinde bulunan, şeyhi Abdülmecîd-i Şirvânî’nin (öl. 973/1564) oğlu Veliyüddîn Efendi (öl. ?), üstâdı ile birlikte Eğri Seferi’ne katılıp sefer dönüşü şehit düşen bir mücâhiddir. Receb-i Sivâsî (öl. 1009/1600), Veliyüddîn Efendi’nin vera ehli, âlim ve faziletli bir kimse olduğunu, istikâmeti düzgün ve Allahu Teâlâ’dan başka kimseden korkmayan bir yapıya sahip olduğunu belirtir.
O, Velîyüddîn Efendi’nin kınayanın kınamasından çekinmeyen, himmeti güçlü birisi olduğunu da nakletmiştir.[7] Veliyüddîn Efendi’nin kardeşi Muhammed Efendi (öl. ?) de Tokat ve çevresinde faaliyet yürüten bir diğer Şemsiyye şeyhidir. O ve faaliyetleri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.[8]
Şemseddîn Efendi’nin Merzifon halîfesi olan Şuayip Dede (öl. ?) de Karadeniz bölgesinde faaliyet yürüten bir diğer Şemsiyye şeyhidir. Merzifonlu olan Şuayip Dede ve bölgedeki faaliyet hakkında da yeterli bilgi bulunmamaktadır.[9] Samsun’un Canik ilçesinde faaliyet yürüten Canikli Hüseyin Efendi (öl. ?) de hakkında detaylı bilgiye ulaşılamayan Şemsiyye şeyhlerindendir.[10]
Recep Efendi’nin uzun zaman zâviyede kalarak Şemseddîn-i Sivâsî’ye hizmet ettiğini, “Mevâcîd” derecesine ulaşıp hilâfetle memleketi Karadeniz Ereğlisi’ne halîfe olarak gönderildiğini söylediği Kemal Dede (öl. ?),[11] âlim, fakîh, müfessir, mücâhid, sûfî meşrep ve vecd ehli birisi olarak bu görevini îfâ etmiştir.[12]
Şemseddîn-i Sivâsî’nin yeğeni ve halîfesi olan Abdülmecîd-i Sivâsî de Zile ve Merzifon’daki görevleri süreçlerinde bu bölgede bulunmuştur.[13] Tespit edilebildiği kadarıyla Şemseddîn Efendi döneminde Şemsiyye tarîkatı Karadeniz bölgesinde 6 halîfe ile temsil edilmiştir.
Şemseddîn-i Sivâsî’nin vefâtı sonrasında İstanbul’a davet edilen Abdülmecîd-i Sivâsî’nin halîfeleri de Karadeniz bölgesinde yoğun bir şekilde irşâd faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Nazmî Efendi’nin verdiği bilgiye göre Mekke-Medine kadılıkları görevinde bulunan, Yeni Vâlide Sultan Cami’nde şeyh ve Ayasofya Cami’nde Çarşamba günü vâizi olan Araklı Mehmed Efendi (öl. 1070/1659) bir Karadenizli olarak Abdülmecîd Efendi’nin misyonun temsil eden şahıslardır.[14]
Zile ve çevresinde irşâd faaliyetlerinde bulunan Zileli Şeyh İbrahim Efendi (öl. 1060/1650), sonraları İstanbul’a giderek Tercüman Yunus Zaviyesi şeyhi ve Hâce Paşa Cami’nde Cuma vaizliğinde de bulunmuştur.[15] Abdülmecîd Efendi’nin halîfelerinden Safranbolu’da Şemsiyye kokusunu neşreden Murâd Efendi (öl. ) de Karadeniz bölgesinde faaliyet yürüten bir diğer isimdir.[16]
Amasya’da 1030/1620’de vefât eden ve Pîr İlyas Halvetî’nin (öl. 837/1433) kabri yanına defnedilen, Amasya Sultan Bâyezîd Cami vâizliği görevini îfâ eden Kadızâde Şeyh Küçük Mehmed Efendi ile Karadeniz Ereğlisi’nde uzun süre halkı irşâd ve tenvirde bulunan Karabaş Ahmed Efendiler (öl. ?) de bölgenin mânevî yönünün şekillenmesinde etkin olan Şemsiyye temsilcilerindendirler.[17]
Merzifonlu olup Abdülmecîd Efendi ile birlikte İstanbul’a giderek burada Ali Paşa-yı Atik zâviyesi şeyhliği görevinde bulunan, ümmî ve cezbe sahibi olan Divâne Ali Efendi (öl. 1079/1659) de Karadenizli olarak Şemsiyye kolunun neşrinde sorumluluk üstlenen bir başka isimdir.[18] Hayatı hakkında bilgi bulunmaya Şeyh Hamza Efendi (öl. ?) de Şemsiyye kolunu Boyabat’ta temsil etmiştir.[19]
Tespit edilebildiği kadarıyla Abdülmecîd Efendi döneminde Şemsiyye kolu Karadenizli olan veya bu bölgede faaliyet yürüten 8 halîfe ile temsil edilmiştir.[20]
Abdülmecîd Efendi’nin vefâtının ardından yeğeni ve damadı Abdülehad Nûrî Efendi irşâd makamına geçmiştir. Onun halîfeleri içerisinde de Karadenizli olan ve bu bölgede faaliyet yürüten isimler vardır. Safranbolu’nun Bacı Köyünden olan, İstanbul Hacı Evhad Tekkesi’nde şeyh ve vâiz olarak kırk yıl görev yapan, ardından sırasıyla Fâtih, Bâyezîd ve Süleymaniye Camileri vâizliği görevlerini de îfâ eden Şeyh Hüseyin Seyyid Efendi (öl. 1105/1694) Karadenizli olarak Şemsiyye kolunu İstanbul’da temsil eden isimlerden biridir.[21]
Bolulu Hamza Efendi (öl. 1111/1699) ise Haseki Sultan Camii Cuma vâizliği, Mehmed Ağa Medresesi Dârulhadîsi muhaddisliği, Bayrampaşa Tekkesi vâiz ve postnişinliği görevleri ile Şemsiyye yolunu temsil eden bir diğer isimdir.[22] Tokatlı olan ve Tokat’ta faaliyet yürüten Karabaş Osman Efendi (öl. 1080/1669) de Karadeniz’de faaliyet yürüten bir diğer Şemsiyye şeyhidir.[23]
Karadeniz’den İstanbul’a gelerek Abdülehad Nûrî’nin tesir halkasına dâhil olan bir isim de Musa Dede’dir (öl. 1090/1679). Musa Dede’nin Karadeniz’in hangi il veya ilçesinden olduğu bilinmemektedir. Fakat memleketinde irşâd faaliyetleriyle meşgul olduğu nakledilmektedir.[24]
Memleketi Canik’ten gelerek Abdülehad Nûrî Efendi’ye intisap eden ve memleketine irşâd ile görevlendirilen bir Şemsiyye şeyhi de Unfî Karabaş Osman Dede’dir (öl. ?). Osman Dede ve faaliyetleri hakkında detaylı bilgi bulunmaktadır.[25] Tespit edilebildiği kadarıyla Abdülehad Nûrî Efendi döneminde Şemsiyye kolu 5 isimle temsil edilmiştir.
Netice olarak ifâde etmek gerekirse yapılan tespitlere göre, Halvetiyye Tarîkatı’nın Şemsiyye (Sivâsiyye) kolu Şemseddîn-i Sivâsî, Abdülmecîd-i Sivâsî ve Abdülehad Nûrî Efendiler döneminde 19 isimle temsil edilmiştir. Karadenizli olan ve bu bölgede faaliyet yürüten Şemsiyye meşâyihini bu isimlerle sınırlamak doğru değildir.
Bu üç isim döneminde ve sonrasında Karadenizli olup Şemsiyye koluna intisap eden veya bu bölgede faaliyet yürüten birçok isimden bahsetmek mümkündür. Tüm bu isimlerin tespitini başka çalışmalara havale ederek yukarda hakkında bilgi verilen meşâyihin hizmet ve gayretleriyle Şemsiyye kolunun İstanbul ve Karadeniz’in birçok yerinde, geniş kitlelere ulaştığını gözlemlemenin mümkün olduğunu belirtmek isteriz.
Tokat, Amasya ve Sivas merkezli bir hareket olan Şemsiyye kolunun faaliyet alanın daha geniş çalışmalara konu olması gerektiğini belirterek sözlerimizi noktalamak isteriz.
[1] Mustafa Aşkar, “Bir Türk Tarîkatı Olarak Halvetîyye’nin Tarihi Gelişimi ve Halvetîyye Silsilesinin Tahlili”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 39/1, 535-538; M. Serhan Tayşi, “Ömer Halvetî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2007), 34/65.
[2] Abdülbaki Gölpınarlı, “Halvetiyye”, Türk Ansiklopedisi (Ankara: Milli Eğitim Basımevi, 1972), 18/422-423; Süleyman Uludağ, “Halvetiyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1997), 15/393.
[3] Sadık Vicdânî, Tomâr-ı Turuk-ı Aliyye’den Halvetiyye (İstanbul: Evkâf-ı İslâmiyye Matbaası, 1919-1922), 115.
[4] Fatih Çınar, Şemseddîn-i Sivâsî ve Tasavvufî Görüşleri (Sivas: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2022), 53-91.
[5] Cengiz Gündoğdu, Bir Türk Mutasavvıfı Abdülmecîd Sivâsî Hayatı, Eserleri ve Tasavvufî Görüşleri (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2000), 39-401.
[6] İbrahim Baz, Abdülehad Nûrî-i Sivâsî Hayatı, Eserleri, Görüşleri (İstanbul: İnsan Yayınları, 2007), 69-479.
[7] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-hüdâ fî Menâkıbı’ş-Şeyh Şemseddîn Ebi’s-senâ (İstanbul: Süleymaniye Kütüphanesi, Lala İsmail Kitaplığı, 694/2), 33a.
[8] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, haz. Osman Türer (Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1982), 342.
[9] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-hüdâ, 35a; Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 347.
[10] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-hüdâ, 35a; Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 348.
[11] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-hüdâ, 35b.
[12] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 349; Çınar, Şemseddîn-i Sivâsî ve Tasavvufî Görüşleri, 73-91.
[13] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-hüdâ, 32b; Gündoğdu, Abdülmecîd Sivâsî, 55.
[14] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 162.
[15] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 162.
[16] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 193; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, haz. Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz (İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2004), 1/259.
[17] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 193; Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, 3/259.
[18] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 197-198.
[19] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 197; Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, 3/259.
[20] Gündoğdu, Abdülmecîd Sivâsî, 186-200.
[21] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 334; Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, 3/372.
[22] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 343-344.
[23] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 319.
[24] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 321.
[25] Nazmî, Hediyyetü’l-ihvân, 343.
Fatih ÇINAR
YazarAhmed Efendi, ismi Yozgatla özdeşleşmiş gönül erlerindendir. Yozgat ve çevresinde vesîle olduğu hizmetleri, yetiştirdiği talebeleri ve irşâd faaliyetleriyle gönüller fetheden Ahmed Efendi, Nakşbendî T...
Yazar: Fatih ÇINAR
Tıp tarihine dâir kaynaklarda X Işınlarını, ilk defa 8 Kasım 1895’de Alman fizikçi Wilhelm Conrad Röntgen’in (1845-1923) keşfettiği kaydedilmektedir. Daha sonraları bu ışınlar, “Röntgen Işınları” olar...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Divan şiiri Osmanlı Dönemi’nde saray çevrelerinde yaygın olan bir şiir türüydü. Osmanlının tarih sayfalarında yerini alması ve harf inkılâbının ardından bazı edebi gelenekler de rafa kaldırılmış oldu....
Yazar: Halil İbrahim ÖZDEMİR
Tekirdağ, Anadolu ile balkanlar arasında bir geçit bölgesi ve ilim, kültür, sanat ve mâneviyât merkezi İstanbul’u besleyen ana merkezlerden biri olması bakımından önemli bir şehirdir.[1] Tekirdağ’ın b...
Yazar: Fatih ÇINAR