Kanûnî’nin Hayırda Parlayan Kızı: Mihrimah Sultan
Mihrimah Sultan, Kanûnî Sultan Süleyman’ın, Hürrem Sultan'dan doğan kızıdır. İsminin orijinal yazılışı Mihr-ü Mâh’tır ve “güneş kadar parlak, ay kadar göz alıcı” anlamına gelmektedir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 1522 yılı olması güçlü bir ihtimaldir.
Kanûnî’nin, hayatta kalan tek kızıdır. Bu yüzden babası tarafından çok sevilmiş, her arzusu yerine getirilmeye çalışılmıştır. Mihrimah Sultan’ın büyüyüp olgunlaşması, eğitimini tamamlaması ve nihayet Osmanlı-İslâm kültürünün bütün inceliklerini öğrenmesinde, annesi Hürrem Sultan’ın etkisi çok fazladır.
Evlenme çağına gelince, yetişmesinde babasının büyük emeği olan Diyarbakır Beylerbeyi Rüstem Paşa ile 1539’da, 17 yaşındayken izdivaç etti. Şehzade Bâyezîd ile Cihangir’in At Meydanı’ndaki sünnet şölenleriyle birlikte Mihrimah Sultan ile Rüstem Paşa’nın düğünleri de yapıldı. Kanûnî, damadını 1544’te veziriazamlık makamına getirdi. Fakat 1553’te Şehzade Mustafa’nın ölümünde rol oynadığı şayialarının doruğa ulaşması üzerine Padişah, damadını azletmek zorunda kaldı.
Hürrem Sultan, Rüstem Paşa'nın hayatını, Halep’te bulunan Kanûnî’ye mektuplar yazarak zor kurtardı. Mihrimah Sultan, annesi ve kocasıyla birlikte bilhassa kardeşi Şehzade Bâyezîd’in padişah olmasını istedi. 1558’de Hürrem Sultan’ın vefat etmesi mücadelesini zayıflatsa da, kocasıyla beraber Şehzade Bâyezîd’in yanında yer almaya devam etti. Ancak Bâyezîd’in pervasız tavırları, babasına karşı Safevilerin desteğini alarak saltanat iddiasına kalkışması ve 1562’de etkisiz hâle getirilmesi üzerine bu defa, Şehzade Selim’i tutmaya başladı.
Rüstem Paşa’nın 1561 yılında ölmesiyle, Mihrimah Sultan dul kaldı ve bir daha evlenmedi. Bu evlilikten, Ayşe Hümâşah ile Osman Bey doğdu. Bazı kayıtlarda Mehmed ve Murad isimli iki çocuğa daha sahip olduğu rivayet edilmektedir.
Cihan Sultanı Kanûnî’nin, 1566’daki Zigetvar Seferi sırasında dünyadan ayrılmasından sonra Sultan II. Selim ve III. Murad Zamanlarında, sarayın ve haremin en nüfuzlu kadınlarından biri de Mihrimah Sultan oldu. Ebedi âleme göç edinceye değin bu durum sürdü. Özellikle kardeşi II. Selim Devri’nde hem onun danışmanı hem de -annesi Hürrem Sultan öldüğü için- adeta Valide Sultanı mevkiini üstlendi.
Eski Saray’da yaşadı ve kendisine yüksek dereceden maaş bağlandı. Mihrimah Sultan, 25 Ocak 1578’de, 56 yaşında fani hayata veda etti. Naaşı, Süleymaniye Camii haziresindeki türbeye, babasının yanına defnedildi. Dindar ve çok hayırsever bir kadındı.
Kültürlü, güzel konuşan ve yazan, çekici bir üslûbu olan bir sultandı. Davranışları, üslup ve edası, aynen annesi Hürrem Sultan’ı andırıyordu. Kaleme aldığı mektuplarından, iç ve dış siyasî gelişmelerle yakından ilgilendiği anlaşılmaktadır. Annesi gibi, Lehistan/Polonya Kralı II. Sigismund’a mektuplar yazmıştır.
Muazzam bir servete sahipti. Bunu, ecdadı hanım sultanlar gibi hayır işlerinde kullanarak ve gelecekteki nesillerin de faydalanabileceği vakıf eserlere yatırarak değerlendirdi ve ölümsüzleştirdi. 1547’de Üsküdar’da leb-i deryada (denizin dudağında) iskele başında, iki minareli İskele/Mihrimah Camii, medrese, sıbyan mektebi, darüşşifa, kervansaray, hamam, aşhane, tabhane, çarşı ve çeşmeden oluşan külliye ile 1566’da Edirnekapı’da tek kubbeli Mihrimah Sultan Camii, medrese, çeşme ve çifte hamamdan meydana gelen külliyeyi yaptırmıştır.
Edirnekapı ve Üsküdar’daki camiler, Mimar Sinan’ın şaheserlerindendir. İskele Camii, özellikle şadırvanının zarafetiyle göz kamaştırır. Mihrimah Camii de, Evliya Çelebi’nin hoş deyimiyle, “sair selatin camilerinin kasrı makamındadır.”
Mimar Sinan’ın asıl hesap ve estetik dehası, bu iki muhteşem mabedin yer seçiminde abideleşmiştir. Sırrına kimsenin akıl erdiremediği Koca Sinan, seçtiği mekânlarla “Mihr-ü Mâh” ismini adeta göklere nakşetmiştir. İlk cami, şehrin doğu cephesinde bir Mihr (Güneş); ikinci cami de onun tam batısında bir Mah (Ay) olarak düşünülüp hayata geçirilmiştir.
Böylece Mihrimah, İslâmbol’u bir uçtan diğer uca kuşatıp sanki kollarının arasına almış gibidir. Güneş, Üsküdar’daki Mihrimah Camii’nin minareleri arasından doğarken; dolunay, Edirnekapı’daki Mihrimah Camii’nin kubbesinin üstünden kaybolur. Akşam olunca da, birinden ay doğarken, diğerinden güneş batar.
Mabetlerin yapılış öyküsüyle alakalı başka bir rivayet daha vardır: Mihrimah Sultan, İstanbul’da ilk ve son okunan ezanın kendi camilerinden yankılanmasını ister. Dönemin İstanbul’u dikkate alındığında, birisi Üsküdar’da, öteki Edirnekapı’da bulunan bu camilerle Sultan, arzusuna nail olmuştur. Mihrimah Sultan ayrıca, Edirnekapı’daki hayratına su temin etmek için Zincirli/Mihrimah Suyu tesisini vücuda getirtmiştir. Yanı sıra, Mekke’de Ayn-i Zübeyde Suyollarını tamir ettirmiş ve bunun için 500 bin altın harcamıştır.
Bengisu HAYAT
YazarSultan III. Murad’ın Safiye Sultan’dan doğan kızıdır. İlk kızı olması hasebiyle Padişah’ın en çok sevdiği kızı olduğu söylenmektedir. Ayşe Sultan’ın da, bilhassa saltanatı sırasında, babası III. Murad...
Yazar: Bengisu HAYAT
Sevginle yoğrulayım, bir nazar kıl ömrüme,Dilimin düğümünü sevginle çöz Allah’ım!Kelime-i şehadet ram olsun şol gönlüme,Sana giden yoldayım, icazet kıl Allah’ım!Çevreye yardım etmek boynumuzun borcudu...
Şair: Rabia BARIŞ
Sultan III. Ahmed’in başkadını Emetullah Kadın’dan dünyaya gelen ilk kızıdır. III. Ahmed’in gözünün nuru, “kerime-i mükerremesi” ve “sultan-ı âl-i şanı” idi. 22 Eylül 1704 tarihinde doğdu. Babası tara...
Yazar: Bengisu HAYAT
Beğenilme ve takdir edilme duygusu insanın fıtratında vardır. Yaptığı işin beğenildiğini gören insanın şevki artar, daha güzel işler yapmaya motive olur. Fakat insanların beğenisi sürekli olmadığı gib...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL