İyiliğe En Layık Olan
Annem, geçirdiği birtakım kırık ameliyatlarının yanı sıra başka rahatsızlıkları sebebiyle, aklı ve hafızası zehir gibi yerinde olsa da gözümüzün önünde giderek daha çok güçten düştü. Şimdi de hastanede ve çok şiddetli ağrıları var. Bazen kendinden geçiyor, uzun süre uyuyor. O zaman biz de rahatlıyoruz acı çekmiyor diye.
İnsan, anne ve babasını hep güçlü görmeye alışıkken böyle yatağa bağlı, kendine yetemeyen hâline doğal olarak çok üzülüyor ama biliyoruz ki Allah (c.c.), kullarını çok seven ve sevilmeye en layık olandır ve gizli ve aşikâr olan her şeyi hakkıyla bilir. O hâlde bu durumumuz onun malumudur ve “Es-Selam” ismiyle muamele eder inşallah, diye dua ediyoruz.
Hem Allah (c.c.), Rum Suresi 54. ayetinde mealen: “Allah O’dur ki; sizi güçsüz olarak yaratmıştır. Güçsüzlükten sonra kuvvetli kıldı, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar kıldı. O, dilediğini yaratır. Her şeyi hakkıyla bilen, her şeye gücü yeten kudret sahibidir.” buyuruyor ya, işte bize de “Amenna ve saddakna.” deyip sabretmek düşüyor.
En kıymetlilerimizden olan anne ve babalarımızın hâli güçsüzleşince anlarız ki o zamana kadar hep biz onların sevgi ve ilgisine muhtaçtık ama artık onların bizim sevgi ve ilgimize ihtiyaçları var. Bu sevgi, ufacık bir çocuğu incitmekten korkar gibi bir özenle gösterilmelidir. Bazen bu durum insana ağır gelebilir. Çünkü yeri gelir kendi hayatından ödün verirsin, yeri gelir gücünü aşan bir gayret sarf etmek zorunda kalırsın.
İşte o zaman Peygamberimiz (s.a.v.)’in herkes tarafından bilinen şu hadis- i şerifi akla gelmelidir: “Anne ve babasına veya onlardan birine yaşlılığında yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun.”
Buna mukabil son yıllarda, özellikle büyük şehirlerde yaşlılıklarını çocukları ve torunlarının yanında değil de bakımevlerinde geçirenlerin sayısı giderek artıyor. Oralarda kalmak zorunda olan bu insanlarımız arasında yapılan araştırmalardan çıkan sonuca göre, büyük çoğunluğu aslında kendi ailelerinin yanında yaşamak istiyor.
Bakımevlerinde her ne kadar akranlarıyla bir arada, daha sosyal ve rahat gibi görünseler de çoğu, ailelerini özlüyor ve içlerinde yalnızlık duygusu taşıyorlar. Bu da hayatla olan bağlarını içten içe zayıflatıyor. Sözümüzü yine Peygamber Efendimiz’in altın değerinde bir hadisiyle bitirelim:
Bir sahabe sorar. “Ya Rasûlallah, iyilik etmeye en layık olan kimdir?”
Hazreti Peygamber (s.a.v.), “Annen, annen, annen. Sonra babandır. Sonra da yakın akrabalarındır.” diye buyurur.
Raziye SAĞLAM
YazarDokuz ay boyunca okula gidiyor çocuklar. Yaz kurslarını usanç hâline getirmeden, verimli bir sürece dönüştürmeliyiz tatilde. Her gün rutin olarak evden çıkmak yetişkin, çocuk herkesi yorar. Bir de tat...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
İki şey ‘kalitesiz insan’ın özelliğidir:1- Şikâyetçilik2- Dedikoduİki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:1- Bakış açısını değiştirmek2- Karşınızdakinin yerine kendinizi koyabilmek.İki şey yan...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin sevgili eşi Hacı Naciye Hanımefendi’yi, ya da cümlenin dediği gibi, Hacı Validemizi bir nisan gününde ebedi yolculuğuna uğurladık. Hayatımda o kadar müstes...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Bu sayfadan sizlerle, zaman zaman gerek yurt dışı gerek yurt içinde gezip gördüğüm yerleri paylaşıyorum. Bu yazımda da, eylül sonu ve ekimin ilk haftasında yaptığımız Muğla Datça gezimizden biraz bahs...
Yazar: Raziye SAĞLAM