İyi Bak Güzel Gör: Ölçülü İyimserlik
İyimserlik de kötümserlik de yaşamı algılama biçimidir. İyimserliğin besleyici, yumuşatıcı, motive edici yanı vardır. Kötümserliğin ise engelleyici, örseleyici, tüketici bir yanı vardır. Toplumumuza şöyle değerlendirici bir yaklaşımla baktığımızda sanki toplumumuz daha çok kötümser bir yaklaşıma sahiptir. Olaylara önce olumsuz taraftan bakmak daha yaygındır. Bu olumsuz yaklaşım, aslında insanı yıpratır, yorar ve insan ilişkilerinde tıkanmalara sebep olur.
Hayatı yaşamanın bir kuralı vardır: “Nasıl bakarsak öyle görürüz.” Nasıl bakarsak o bakışımızın hayatımıza yansımaları olacaktır. Olumlu bakış da olumsuz bakış da yaşamımızı aktif bir şekilde etkileyecektir. İyimser bakış, kişinin hem iç dünyasını olumlu etkiler hem de insanlar arasındaki iletişime ve ilişkilere olumlu olarak yansır. İyimser bakış, insanın önünü açar; kişinin daha mutlu olmasını sağlar.
Negatif bakış, en özet şekliyle insanı engeller, mutsuz eder. Dahası, karşıdaki insanları da olumsuz etkiler. Daha da önemlisi, insandaki kaygı ve stresin bir kaynağı da kötümser bakış açısıdır. Bu bakışa sahip insanlar olmamışa, yaşanmamışa bile üzülme eğilimi gösterirler. Bu durum, insanın psikolojik yönden sağlıklı olmasını zorlaştırır ve insanı çok yönlü olarak yorar.
Peki, yaşamda her zaman ve her koşulda iyimser bakılabilir mi? Ya da her zaman ve koşulda olumsuz bir bakış açısı nelere sebep olur? Denge… Ne aşırı iyimserliği ne de her koşuldaki yaygın kötümserliği doğru bulmuyorum. Çünkü aşırı iyimserlik, ihtiyat duygusunu ortadan kaldırır, gerçeklikten uzaklaştırır. Sürekli kötümserlik ise yaşamın olumlu gelişmelerini görmeyi engeller. Sonuç olarak, dengeli bir bakış açısı ve ölçülü iyimserlik…
Ölçülü iyimserlik nedir? Olmuşu abartmamak, varsa olumsuzlukları da görmek demektir. Yani gerçekliktir; olduğu gibi görmek, bakmak ve değerlendirmektir. Hem olumluyu görmek ve buna sevinmek hem de olumsuzu görebilmek ve önlem almaktır.
İyi bakmak, güzel bakmak aslında bir yaşam şeklidir. Bu yaşam şeklinde olumsuza da yer vardır. Hayat hep olumlu şeylerle dolu olmayacağına göre, olumsuzluklar karşısında yıkılmamak gerekir. Ama yine de iyiyi, güzeli görebilmek önemlidir. Yarına olumlu pencereden bakmak, ümit etmek çok önemlidir. Çünkü ümit etme duygusu insanı ayakta tutan sağlıklı bir bakış açısıdır. Ümit, mutluluk getirir. Umutsuzluk ise otomatik olarak mutsuzluk getirecektir.
Ruhen sağlıklı kalmak, ruhen zinde kalmak iyi, güzel bakışa, olumlu bakışa, umuda da bağlıdır. Ümitle bakmak, bizleri zinde tuttuğu gibi, motivasyon da sağlar.
Yaşam her zaman beklediğimiz gibi olmayabilir. Beklediğimiz, algıladığımız bir hayat elbette ki her daim mümkün değildir. Algılama, kişiye, zamana ve ruh haline göre değişebilir ama o algılama şekli birtakım sorunlara da sebep olabilir. İnsanlarla konuşurken iyimser olmalarını, hayata olumlu bakmalarını tavsiye ediyorum. Bunu tavsiye ederken de hayatın her zaman iyi olmayacağını da söylüyorum.
Sonuç olarak, neden iyi ve güzeli gör tavsiyesinden sonra ölçülü olmayı da tavsiye ediyorum. Çünkü bizler bu hayata bir imtihan için geldik. İyi ile güzel ile sınandığımız gibi olumsuz ile ya da kendimize göre kötü olarak değerlendirdiğimiz şeylerle de sınanabiliriz. Yani buna her an hazır olacak şekilde bir potansiyele sahip olmamız gerekir.
İyimser insanlar, geçmişin pişmanlığını yaşamadıkları gibi, geleceğin kaygısını da yaşayıp hayatlarını çekilmez hale getirmezler.
Eşref BOLUKÇU
YazarAnadolu’da İslâm dininin ve ahlakının yayılmasında tasavvuf kültürünün ve tekkelerin önemli bir yeri vardır. Anadolu’nun fethinden önce sûfî meşrep tüccarlar, gayrimüslimlerin yaşadığı şehirlere gider...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Sabır ve irade, çocuk eğitiminde kişilik eğitimi ve karakter oluşumu için kazanılması ve kazandırılması gereken önemli değer ve kavramlardır. Sabır, mevcut koşullara dayanma gücüdür. Sabır, kişinin, a...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Hayatın olumsuz taraflarını daha çok mu görüyoruz? Gelmeyen yarının daha kötü olacağını mı düşünüyoruz? Henüz gelmeyen gelecek için her geçen gün daha çok mu kaygılanıyoruz. Ya da geçen geçmişe mi tak...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Geleneksel ailede babanın temel görevi, evin geçimini sağlayacak maddî kazanç elde etmekti. Gün boyu dışarıda olan baba eve geldiğinde günün yorgunluğunu atardı. Dolayısıyla çocuklarına çok fazla zama...
Yazar: Eşref BOLUKÇU