İSLAM HUKUKU AÇISINDAN VAKIF
Müslümanlar pek çok ihtiyacı karşılamak için çeşitli vakıflar kurmuşlardır. Bunlar arasında vahşi hayvanlara kışın aç kalmasınlar diye yiyecek temin eden vakıflar ve kimsesiz kız çocuklarına çeyiz teminini amaçlayanlar da vardır.”
Bu yazımızda¸ kültürümüzde “vakıf” adı verilen orijinal ve sosyal kurumu¸ yöneltilen sorular çerçevesinde İslâm hukuku açısından ele alacağız.
Müslümanlar pek çok ihtiyacı karşılamak için çeşitli vakıflar kurmuşlardır. Bunlar arasında vahşi hayvanlara kışın aç kalmasınlar diye yiyecek temin eden vakıflar ve kimsesiz kız çocuklarına çeyiz teminini amaçlayanlar da vardır.”
Bu yazımızda¸ kültürümüzde “vakıf” adı verilen orijinal ve sosyal kurumu¸ yöneltilen sorular çerçevesinde İslâm hukuku açısından ele alacağız.
Vakıf Nedir?
Vakıf¸ bir malı kendi mülkünden çıkarıp mülkiyetini Allah’a¸ menfaatini ise insanlara tahsis etmektir. Böylece vakfa konu olan mal¸ vakfedenin mülkü olmaktan çıkar Allah’ın mülkü olarak kabul edilir. Allah’ın mülkü olarak kabul edilmesinin anlamı¸ o malın menfaatinden bütün insanların yararlanması demektir. Aynı zamanda bir malın Allah’a ait olması onun alınıp satılmasını da engeller.
İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre vakıf yapan kimse malın çıplak mülkiyetini Allah’a¸ menfaatini ise insanlara tahsis eder. Böylece mal vakfedenin mülkiyetinden çıkar ve kamu malı statüsü kazanır. Ebû Hanîfe ve Malikîlere göre ise vakfedilen mal¸ satılmamak¸ hibe edilmemek ve mirasçılara intikal etmemek kaydıyla hükmen vakfedenin mülkü sayılır. Fakat Osmanlı anlayış ve uygulaması çoğunluğun görüşü istikametinde olmuştur.
Vakıf Anlayışının Dayanağı ve İlk Vakıf Örnekleri Nelerdir?
Dinimizde ve kültürümüzde vakıf anlayışını doğuran¸ besleyen ve geliştiren¸ Yüce kitabımız Kur’ân’ın Allah için yapılması gereken yardımlaşmaya verdiği önemdir ve yaptığı teşviklerdir. Bir âyette¸ “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe ulaşamazsınız.” (3/Âl-i İmrân¸ 92) buyurulmuştur. Bu âyet¸ Allah’ın rızasını gözeterek insanların ortak yararı için yatırım ve harcama yapmayı¸ sosyal dayanışma ve yardımlaşmada bulunmayı öğütlemektedir. İşte bu mealdeki âyetler ve Hz. Peygamber’in konuyla ilgili teşvik edici açıklamaları vakıf anlayışının ve uygulamasının temelini oluşturmuştur. Özellikle Hz. Peygamber’in şu hadisi bu konuda temel düstur haline gelmiştir: “Kişi öldüğünde üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Devam eden iyilik (sadaka-i câriye)¸ kendisinden istifade edilen ilim ve arkasından dua eden evlat”. (Müslim¸ Sahîh¸ Vasiyyet¸ 14).
Bu hadisten hareketle başta Hz. Peygamber olmak üzere¸ sahabe döneminden itibaren Müslümanlar bir sadaka-i câriye bırakma gayreti içine girmişlerdir. Sevgili Peygamberimiz Fedek ve Hayber arazisinden kendi hissesine düşen kısmı Müslümanların yararına vakfetmiştir. (Buharî¸ Sahîh¸ Vasây⸠1). Hz. Ömer de Hayber’deki arazisini¸ satılmamak¸ hibe edilmemek ve mirasçılarına intikal etmemek üzere ihtiyaç sahipleri yararına vakfetmiştir. Diğer sahâbîler ve sonra gelen Müslümanlar tarafından da bu kabil örnek davranışlar devam ettirilmiştir. Vakıf anlayışı¸ hiçbir din ve kültürde İslâm’da olduğu kadar derin kök salmamış ve rağbet görmemiştir.
İslâm’a Göre Vakıf Nasıl Kurulur?
İslâm hukukuna göre vakfın kurulabilmesi için vakıf kurma maksadını ifade eden söz ve irade beyanı yeterlidir. Ancak vakfın geçerlilik kazanması için tescilin şart olup olmadığı konusunda farklı iki görüş bulunmaktadır. Hanefîlere göre¸ usulüne uygun olarak kurulup hâkimin hükmüyle tescil edilen vakıflar¸ vakfedenin hayatta iken veya öldükten sonra geçerli olmak üzere vakfettiği ve değiştirilemeyen¸ vaz geçilemeyen vakıflar ile mescit olarak vakfedilip de içinde namaz kılınmaya başlanan vakıflar bağlayıcı hale gelir. Artık bu mallar vakfedenin mülkünden çıkar ve vakfeden bu işlemden vazgeçemez. Ebû Hanîfe’ye göre bunların hâricindeki vakıflardan dönülebilir. Ebû Yûsuf ve diğer üç mezhep hukukçularına göre ise¸ bir mal¸ sahibi tarafından vakfedilince tescile ve teslime gerek kalmadan bağlayıcılık kazanır. Ondan caymak mümkün olmaz. Artık o malın mülkiyeti Allah’a¸ menfaati ise kamuya ait olur. Vakfeden artık onda tasarruf edemez. Ancak vakıf senedinde hukuka aykırı olmayan bazı şartları ileri sürebilir. Mesela¸ vakıftan kimlerin ne ölçüde yararlanacağını¸ vakfın nasıl idare edileceğini¸ vakfa gelir getiren malların nasıl kullanılacağını yazabilir.
Vakıflar mütevellî tarafından idare edilir. Vakfı yapan kimse ilk mütevellî olarak kendini gösterebileceği gibi¸ başkasını da gösterebilir. Vakıf senedinde mütevellî ile ilgili şartlar genelde yazılır¸ mütevellî bu esaslar dâhilinde seçilir. Aksi halde mütevellîyi hâkim seçer. Mütevellî heyet halinde de olabilir. Günümüzde bu hususlar vakıflar kanunu muvâcehesinde hükme bağlanmaktadır.
Hangi Mallar Vakfedilebilir?
İslâm hukukçularının çoğu¸ kalıcı olması ve ilk uygulamaları gözönünde bulundurarak vakfın sürekli ve ebedî bir statüde kurulması gerektiğini düşünmüştür. Bu sebeple de vakfedilecek malların ebedîlik vasfı taşımasını¸ yani gayrimenkul olmasını şart koşmuşlardır. Fakat zaman içinde ortaya çıkan toplumsal ihtiyaçlara paralel olarak menkul malların da vakfedilebileceği şeklinde bir görüş ortaya çıkmıştır. Yani bazı İslâm hukukçuları¸ vakfedilen maldan çok ihtiyaç sahiplerinin durumunu gözönünde bulundurup menkul malların da vakfedilebileceği yönünde fetvâ vermişlerdir. Böylece¸ ev¸ arsa¸ gibi gayrimenkuller yanında kitap¸ para ve diğer menkul eşyaların vakfı da câiz görülmüştür. Bu esastan hareket eden Müslümanlar pek çok ihtiyacı karşılamak için çeşitli vakıflar kurmuşlardır. Bunlar arasında vahşi hayvanlara kışın aç kalmasınlar diye yiyecek temin eden vakıflar ve kimsesiz kız çocuklarına çeyiz teminini amaçlayanlar da vardır.
Bir Malı Vakfetme veya Vakıf İmkânlarından Yararlanmak İçin Müslüman Olmak
Şart mıdır?
Bir malı vakfetmek için Müslüman olma şartı bulunmadığı gibi¸ vakıf malından yararlanmak için de Müslüman olmak şart değildir. Dolayısıyla Müslümanların kurdukları vakıflardan gayr-i müslimler¸ onların vakıflarından da Müslümanlar yararlanabilirler.
Vakıflar Kiraya
Verilebilir mi?
Kiraya verilip verilmeme bakımından vakıflar iki kısma ayrılır. Bazı vakıfların sadece aynından¸ yani kendisinden yararlanılır. Bunların vakfediliş gayesi budur. Cami¸ okul¸ kütüphane¸ çeşme¸ imarethane¸ mezarlık gibi vakıflar böyledir. Dolayısıyla bunlar kiraya verilemez. Bununla birlikte¸ kiraya verilmesi ve elde edilecek gelirin belli hizmetlere ve hayırlara sarfedilmesi gayesiyle tahsis edilen vakıflar da vardır. Tarla¸ arazi¸ ev¸ dükkân¸ para vakıfları bunlar arasında sayılabilir. Bu gibi vakıfları mütevellî denilen vakıf yönetimi dine ve hukuka uygun şartlarda kiraya verebilir. Vakfedilen parayı emek-sermaye işlemi çerçevesinde kredi olarak kullandırmak mümkündür. Elde edilen gelirler öncelikle vakıf menfaatine ve vakıf senedinde zikredilen şartlara uygun olarak değerlendirilir.
Vakıflar Satılabilir mi?
Abdullah KAHRAMAN
YazarKanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
İslâm sağlıklı ve mutlu bir aile hayatı için karı-koca arasında karşılıklı hak ve vazîfe dengesini kurar. Çünkü bir tarafın vazîfesi diğer tarafın hakkıdır. Hak ve vazîfeler aslâ tek taraflı değildir....
Yazar: Abdullah KAHRAMAN
1. DİLEDİĞİNE MADDÎ VE MÂNEVÎ NİMETLERİNİ BOL BOL VEREN, RUHLARI BEDENLERE YAYAN El-Bâsıt da bir şeyi yayan ve genişleten demektir. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-...
Yazar: somuncueditor