Hizmetle Geçen İki Ömür: Zübeyir Yetik ve Talip Arışahin
Her zaman “Fânî dünya!” deriz. Ama bu hakîkati bir yakınımızı, akrabamızı, komşumuzu, üstümüzde hakkı bulunan bir ilim, fikir sanat ve edebiyat insanını âhiret yurduna yolcu ettiğimizde daha da içten hissederiz. Art arda iki yazarımızın, iki düşünce ve medeniyet insanımızın vefât haberini aldığımda bu konu üzerinde epeyce düşündüm.
Her ikisi de ömürleri boyunca bu güzel ülke için, inancımız ve değerlerimiz için mücâdele etmişler, yazı yazmışlar, eser kaleme almışlar ve gençliğin daha iyi yetişmesi için üstün çabalar harcamışlardır. Peki, bu gayretlerin sonuçları oldu mu? Elbette. O ihlâslı dava adamları, mefkûrelerini anlatmak ve yaymak için toplumdan bir karşılık beklemediler.
Bir ödül, alkış veya aferin almak için çırpınmadılar. Allah rızası için çalıştılar. Basında doğru dürüst haberler, yazılar çıkmadı artlarından. Ne diyebiliriz. Bu bakımdan Somuncu Baba gibi değerlerimizi ihmâl etmeyen, kültür sanat dünyamızın âbide şahsiyetlerini her zaman gündemde tutan dergilerin değerleri daha çok artıyor, kıymetleri şüphesiz ziyâdeleşiyor.
Gelelim vefât eden büyüklerimize. İlki Zübeyir Yetik’ti. İkincisi de Talip Arışahin. Birkaç gün arayla sevdikleriyle vedalaşıp hakîkî dünyaya göç ettiler. Bu yazımda en azından isimlerini duymamış olan okuyucularımıza onları hatırlatmak, hizmetlerini bir nebze anlatmak isterim. Ola ki bu ilginin sonucunda basılmamış eserleri kültür hayatımıza kazandırılır. Yayımda olan kitapları okunmaya başlanır.
Bâbıâli Sohbetleri’nde Dinlemiştik
Mütefekkir-yazar Zübeyir Yetik fikir, basın, yayın ve kültür dünyamızın mümtaz sîmalarındandı. ESKADER olarak düzenlediğimiz “Bâbıâli Sohbetleri”nin 76’ncısını ona ayırmıştık. Zübeyir Ağabeyimiz, 3 Kasım 2011 tarihinde Cağaloğlu’nda bize “basın yayın hatıraları”nı anlatmıştı. Bütün katılımcılar büyük bir dikkatle onu dinlemiş ve istifade etmişti.
Merhûm büyüğümüz, toplantının ardından dinleyicilerin sorularına cevap vermişti. Zübeyir Yetik, doğduğu Siverek'ten İzmir’e oradan da Ankara’ya gelişini ve İstanbul’daki gazetecilik ve yayıncılık dönemlerini dile getirmişti. Nurettin Topçu, Mehmet Akif İnan ve Mustafa Yazgan gibi düşünce ve edebiyat dünyasının önde gelen isimleriyle yakın arkadaşlık yaptığını anlatmıştı.
O gün yaptığım açış konuşmasında, Zübeyir Yetik’in gazete yazıları ve eserleriyle Türkiye’de nesilleri etkilediğini ve fikir dünyamızın genişlemesine katkı sağlayan bir mütefekkir yazar olduğunu belirtmiştim. Zübeyir Yetik hatıralarını anlatmaya başlarken, yazı dünyası ile ilk tanışmasını, daha doğrusu içine “deryaya dalar gibi” daldığı yılların liseye başladığı ilk döneme rastladığını söyleyerek giriş yapmıştı.
O dönemde çok da bilmeden, yazı ve yayın dünyasını anlamak adına, piyasadaki bütün süreli yayınları takip etmeye başladığını belirten Yetik, “Türkiye’de ne kadar yayın çıkıyorsa onlardan birer tane edinerek muhâfaza etmek ve bir nevî koleksiyon yapmak istiyordum. O dönemde edindiğim yayınlar arasından, kendi düşünce dünyasının temelini atan dergi ve gazetelere karşı ayrı bir alâkam gelişti ve diğerleri eledim.” demişti.
Yetik, okuldaki teneffüslerde ara vermeden bu yayınları okuduğunu anlatmıştı. Yayınları takip ettiği dönemde, kitap ve kırtasiyede çalışanların da ona, yeni gelen dergileri ayırarak yardımcı olduğunu eklemişti. Zübeyir Yetik, yakın dostlarını anlatırken özellikle rahmetli Nihat Armağan’dan sık sık bahsetmişti.
Büyük Doğu’nun eline geçmesi ile Necip Fazıl’ın, nam-ı diğer “Üstad”ın, düşünce dünyası ile tanıştığını anlatan Zübeyir Yetik, bu dünyadan bir daha ayrılamadığının altını çizmiş ve şöyle devam etmişti: “Düzenli olarak Büyük Doğu’yu takip ederken, bu derginin, toplumun düşünce dünyasında değişikliğe yol açabilecek ve oldukça etkili bir içeriğe sahip olduğunu keşfettim. Bu düşünce aktarımı tarzından ben de yararlandığımı fark ettim, İslâmî görüşleri her yerde konuşmaya ve tartışmaya başladım.”
Nurettin Topçu’dan Tavsiye
1959–60’lı yıllarda Nurettin Topçu’nun da Nizam adında bir gazete çıkardığını söylerken, hacmi küçük ancak muhteviyatı dolgun olan bu gazetenin kendi aralarında sanki bir ders kitabı gibi okunduğunu da vurgulamıştı. Nurettin Topçu’nun eserlerini takip ederken; kendisine bir mektup yazdığını ve bu mektupta, kendilerini yetiştirmek için neler yapmaları gerektiğini sorduğunu anlatırken ondan iki sayfa dolu dolu bir mektup aldığını anlatmıştı.
Bunun kendisini çok duygulandırdığını anlatan Yetik, Nurettin Topçu Bey’in mektupta kendisine, el yazısı ile cevap yazdığını ve okuması gereken eserlerin bir listesini verdiğini, kendisinin bu tavsiyelere uyarak daha da iyi yetiştiğini söyledi.
“Nurettin Topçu’nun bana ve düşüncelerime çok katkısı olmuştur. Hamurumu yoğuran başkişi Necip Fazıl ise, şekil verenlerden biri de Nurettin Bey’dir.” diyerek iki büyük düşünce ve sanat adamına olan minnetini ifade etmişti.
Deryaya Dalar Gibi…
Zübeyir Yetik’in Bâbıâli’de yaptığı o konuşmada ilgi çekici hatıralarını nakletmişti. Hatıralarını anlatırken, yazı dünyası ile ilk tanışmasının hikâyesini de dile getirmişti. “Deryaya dalar gibi” daldığı yılların, liseye başladığı ilk döneme rastladığını söylemişti.
O dönemde çok da bilmeden, yazı ve yayın dünyasını anlamak adına, piyasadaki bütün süreli yayınları takip etmeye başladığını belirtmiş, “Türkiye’de ne kadar yayın çıkıyorsa onlardan birer tane edinerek muhafaza etmek ve bir nevi koleksiyon yapmak istiyordum. O dönemde edindiğim yayınlar arasından, kendi düşünce dünyasının temelini atan dergi ve gazetelere karşı ayrı bir alakam gelişti ve diğerleri eledim.” demişti.
Mahalli Gazetede Yazarlık
Düşünce dünyasını yaymak ve daha geniş topluluklara ulaşmak için, henüz lise yıllarında olmasına rağmen, Urfa’da mahallî bir gazetede köşe yazarlığı yapmaya başlar Zübeyir Yetik. ‘Savcılık Makamı’ ile de ilk olarak o dönemde tanışır. Sorgulanır ancak, ceza almaz.
Yazarımız, çocukluk ve gençlik döneminde basında çok renkliliğin hâkim olduğunu ifade ediyor ve şöyle devam ediyor: “O sıralarda Yeni Sabah ve Akşam gibi gazeteler çıkardı. Sinan Omur’un çıkardığı Hür Adam gazetesi vardı. Bir de Eşref Edib’in neşrettiği Sebilürreşad vardı. Bunlar etkili gazetelerdi.”
Yokluk Yılları…
Zübeyir Yetik, lise yıllarından sonra, gazetecilik yapmak üzere İzmir’e gider. O dönemi, uzun süren “Yokluk yılları” olarak tanımlayan yazarımız, maziyi şöyle yâd eder: “İzmir’de, Demokrat Akdeniz adlı gazetede sayfa sekreterliği yaparken, gazetenin yazı işleri müdürü ayrılınca bana yazı işleri müdürlüğü teklif edildi.
Ben de, fikir ve düşünce dünyasını rahat ifade edebilmek adına, bu teklifi kabul edebileceğimi ancak şartlarımın bulunduğun söyledim. Şartlarım kabul edildi ve gazetenin yayın politikası tamamen bana bırakıldı. Bu dönemde maddî olarak oldukça sıkıntılı bir dönem geçirdim.”
Kitapların Ortaya Çıkışı
Ali Emiri’deki Vefa Gecesi
Hayatı boyunca çileli dönemlerde dik duran, baskılara asla boyun eğmeyen Zübeyir Yetik, 28 Şubat’ın ‘sert ve zalim soğuğu’nu iliklerine kadar hissetmiş bir dava eridir. Şüphesiz bazı faaliyetler unutulamaz. 26 Ekim 2013 tarihinde Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde “Bir Nesli Yoğuranlar” serisi içinde Zübeyir Yetik için de gece yapılmıştı, olağanüstüydü.
Bütün dostları, yakınları, sevenleri, okuyucuları gelmişti. Mustafa Yazgan, Abdurrahman Şen, Mehmet Avcı ve Mekki Yassıkaya duygu dolu konuşmalar yapmıştı. Zübeyir Yetik de teşekkür konuşmasında, hayatından, hatıralarından bahsetmiş, ‘vefa gecesi’ni hazırlayanlara teşekkür etmiş ve “Rabb’ime hamd ediyorum.” diyerek kürsüden inmişti. Mehmet Avcı’nın şu özlü ve anlamlı sözü geceye damga vurmuş, salondaki dinleyiciler tarafından dakikalarca alkışlamıştı: “Zübeyir Ağabey herkese yetik, kendine yitik bir adamdır!”
Mücâdele ile Geçen Bir Ömür
Hayırlı ömrün sahibi, 1 Ocak 1941 tarihinde Siverek’te doğdu. 1958–60 yıllarında Şanlıurfa’da gazetecilik, vekil öğretmenlik; 1962–65 yıllarında İzmir ve Ankara’da gazetecilik; 1966–74 yıllarında Urfa’da öğretmenlik, hal müdürlüğü, bankacılık, serbest muhasebecilik; 1974’ten itibaren İstanbul’da gazetecilik, yayıncılık, sendikacılık, Türkiye Kızılay Genel Müdürlüğünde kontrolörlük, Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nde APK uzmanlığı, film ve ilaç hammaddesi ithalat ve pazarlaması yapan Kızılay İstanbul Bölge Müdürlüğünde mali İşlerden sorumlu müdür muavinliği görevlerinde bulundu. Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak 1994’de göreve başladığı İSKİ’deyken 2003 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Edebiyat hayatına şiirle atılan Yetik, 1958’de Urfa’da yerel bir gazete olan Demokrat Türkiye’de köşe yazılarına başladı. İzmir ve Ankara’da bulunduğu 1960–1965 yıllarında çeşitli gazete ve dergilerde (Demokrat Akdeniz, Adalet, Fedai) her kademede görev yaptı, o günlerde yayınlanan (İslâm, Hilâl, Yeni İstiklal, Komünizmle Mücadele, Türk Yurdu, Oku, Müslüman’ın Sesi, Yaprak, Hicret, Çağrı, Adım, Nobel gibi) haftalık ve aylık yayınlarda sürekli olarak yazılar yazdı.
1974’te Millî Gazete’nin Genel Yayın Müdürü oldu, daha sonra gazetenin köşe yazarlığına devam etti. Yeni Devir ve Büyük Doğu’da çalıştı. Çığır Yayınları’nın kuruluşunda bulundu. 1992–2002 yıllarında Akit gazetesinde haftalık yazılar yazdı. Birçok yerde konferanslar verdi. Aktif bir sosyal hayata sahip olan yazarımız, sendikacı, çeşitli dernek ve cemiyetlerde yönetici oldu.
Yayımlanmış eserleri şunlardır: Aksiyon-Ahlâk-Ekonomi, Ak-Elif, Çağdaş Bilimin Saplantısı, Dörtlükler, Ekonomi Bir Din midir? Ekonomiye Değinmeler, Geçmişten Notlar, Her Nemrud’a Bir İbrahim, İmam Şamil, İnsanın Serüveni, İnsanın Yüceliği ve Gunèoniyen Bâtınîlik, İslâm Düşünce Tarihinde Mezhepler, İslam Savaşçısına Notlar, Yorumlamalar, Yeryüzünde Kötülük Odakları Serisi. Çocuk kitapları: Ayı ile Sinek, Eşek ile Öküz, Tasmalı Koyun.
Güzel ve anlamlı ömrünü bu toprağın değerlerine adadıktan sonra emanetini sahibine teslim eden ve ahiret yurduna göç eden aziz ağabeyimiz inşallah hiç unutulmayacak.
Talip Arışahin Hocamız da Hakk’a Yürüdü
Kıymetli ilim ve fikir adamı, yazar, gönül insanı Talip Arışahin Hocamız İstanbul’da vefât etti ve Konya’ya götürülerek toprağa verildi. Araştırma ve incelemelerinin yanı sıra çocuklar için kitaplar da kaleme alan Talip Arışahin’in Fatih’in İstanbul Rüyası, Yavuz Sultan Selim ve Ertuğrul Gazi isimli eserleri Damla ve Mihrabad Yayınları arasında çıktı.
Yayımlanmış bütün eserleri üzerinde durulmalı, araştırmalar yapılmalıdır. Her iki yazarımıza Cenâb-ı Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Rûhları şad, kabirleri nur, mekânları cennet, menzilleri mübarek, makamları yüksek olsun inşallah. Ailelerine, meslektaşlarına, dostlarına, okuyucularına ve bütün sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. “Evvel giden ahbaba selâm olsun erenler.”
Mehmet Nuri YARDIM
YazarBu yazıyı hazırlarken İstanbul’da yaşayan ve çok kıymetli romanlara imza atan bir yazarımızı aradım. Telefonda biraz dertleştik. Biraz da sitem edercesine evden dışarıya çıkmadığını söyleyince şu ceva...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Şehirlerimizin, ilçelerimizin, kasaba ve köylerimizin kültürel zabıt kâtipleri vardır. Onlar yaşadıkları toprakları çok sever, bu topraklardan ayrılmaz, mevcut birikimi gün ışığına çıkarmak için gece ...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Takvim yaprak dökünceGün gün zaman tükenir.Geçer deli çağlarınDizde derman tükenir.Rızkı helalinden bul,Şükürle yükselir kul.Sanma bâki para pulİnci mercan tükenir.Sonu yok ki rahatın,Kışa döner hayat...
Şâir: Ahmet Sami BENLİ
Ölüm haktır ve muhakkaktır. Hepimiz için, bütün Müslümanlar, hatta bütün insanlar için bu gerçek böyledir. Mademki bu mukadder akıbetten kaçış yok. Akıllı olan kişi ölümden korkacağına görevlerini hat...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM