GÖNÜL DOKTORU
Daha önce arz etmiş olduğumuz bazı gazellerin açıklamasından önce gönül üzerine kısa da olsa bazı izahlar yapmış¸ Cenâb-ı Hakk'ın tecellî-gâhı olan bu manevî makâmın manen de temiz tutulmasının öneminden bahs etmiştik.
Daha önce arz etmiş olduğumuz bazı gazellerin açıklamasından önce gönül üzerine kısa da olsa bazı izahlar yapmış¸ Cenâb-ı Hakk'ın tecellî-gâhı olan bu manevî makâmın manen de temiz tutulmasının öneminden bahs etmiştik. Gönül dünyâsının temizlenmesi¸ manevî bir eğitim ile gönül doktorunun¸ gönül sultanlarının bu mekandaki tedâvîsi ve hâkimiyetiyle mümkün olmaktadır. Gönül hastalıkların tabîbi önce Peygamberimiz (aleyhi's-selâm)'dır. Nitekim ona "Yâ tabîbe'l-kulûb!" diye de hitâb edilir. Bazı ilâhîlerde de¸ Sen canların cânânısın / Dertlilerin dermânısın denilmek sûretiyle Hz. Peygamber'e arz-ı hâcâtta bulunulmuştur.
Şerîata bağlı¸ sünnet-i seniyyeye tâbi olan âlimler¸ "Peygamberlerin mirascıları" olduğu için tasavvuf geleneğinde mürşidler de gönül doktoru¸ gönül sultanlarıdırlar. Bu bakımdan müritler¸ şeyhlerinin¸ mürşitlerinin vermiş oldukları virdlere ve riyâzetlere devamla gönül tasfiyesini ve nefis tezkiyesini tamamlamışlardır.
Hulûsî Efendi merhûm da aşağıdaki gazelinde muhtemeldir ki mürşidi olan Sivaslı İhrâmcızâde İsmail Hakkı Toprak hazretlerine seslenmektedir. Bir başka gazelinde de mürşidinin kendisine bir nazar ettiğini ve kendi ifadesiyle "İşte ne olduysa orada o anda … " olduğunu şu matla' beytinde belirtmektedir. " Gamze-i gaddâr okuna şîve-i reftâr okuna / Hoş leb-i güftâr okuna çaldı beni bir nazarı.
Aşağıdaki gazelin son beytinde o nazarın feyzinden beni uzak eyleme demesiyle¸ yukarıya aldığımız beytin dahil olduğu gazeli hemen hemen aynı manada anlamanın uygun olacağı kanâatindeyim.
Gazelin Metni:
1. Meyl eyledi dil sen gibi dil-dâra efendim
Derdimi ne hâcet sana ızhâra efendim
2. Her neye nazar kılsa bu dîdem sana müştâk
Etmez olup artık nazar ağyâra efendim
3. Eyledi firâk âteşi cânım evin ihrâk
Bu derdlerime eyle n'olur çâre efendim
4. Göz göz oluben cism-i zaîfim aman ey yâr
Hasret yüreğe açtı nice yâre efendim
5. Âşıkına ma'şûk nice çevirmez aceb yüz
Bülbül ki kılar nâleyi gül-zâra efendim
6. Ma'mûrelerim oldu harâb-ı hicr ile tahrîb
Ta'mîri sana kaldı yetiş zâra efendim
7. Dûr eyleme bu bendeni feyz-i nazarından
Lutf eyle Hulûsî gibi bî-âra efendim
Gazelin Açıklaması:
1. Ey Efendim! Gönlüm¸ senin gibi gönül alıcı bir sevgiliye meyl etti. Sen benim gönlümü biliyorsun. Bu bakımdan derdimi anlatmak için sana dil dökmeye ne gerek var.
2. Benim gözlerim her neye baksa¸ seni hatırlamakta¸ sana olan sevgim¸ özlemim artmaktadır. Nereye baksam gözüm seni görür. Bunun için gözlerim senin dışında kimseye nazar etmez Efendim.
3. Ey Efendim! Senden ayrı olmanın verdiği ateş¸ gönül hânemi yakıp tutuşturmaktadır. N'olur efendim¸ benim gönlümdeki bu ateşlere çare oluver.
4. Benim bu zayıf vücudum ayrılıktan göz göz yaralar içinde kalmıştır. Hasretin yüreğimde de nice yaralar açmaktadır.
5. Ey Efendim! Bülbül¸ gül bahçesindeki güllere nasıl bakıp ah vah etmekteyse¸ âşık da dâima sevdiği kişiye yüzünü çevirmektedir. Yani bülbülün güle hayrân olduğu gibi ben de sana hayrânım efendim.
6. Ey Efendim! Sağlam neyim varsa¸ senden ayrı kalmanın verdiği ızdırap¸ hepsini tahrip etmektedir. Bütün bu sıkıntıların¸ tahribâtın tamiri sana kalmıştır. N'olur efendim¸ ağlayıp inleyen bu fakîre yetiş de tamişr ediver.
7. Ey Efendim! Bakışlarındaki feyizden bu kulunu ırak eyleme. Duygularını çekinmeden dile getiren bu Hulûsî'ye lutf et de feyzinden mahrûm bırakma.
Mehmet AKKUŞ
Yazarİnsanlar zaman zaman bazı olaylar karşısında çeşitli sıkıntılara düşerler. Bu durum maddî olabildiği gibi manevî de olabilir. Böyle zamanlarda insanın durumunu arz edecek yegâne merci şüphesiz ki Cenâ...
Yazar: Mehmet AKKUŞ
Sevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR
Sağlam bir inanca sahip olmak her işin başıdır. Eğer inanç sistemimizde her hangi bir hata olursa¸ imanın üzerine bina edeceğimiz bütün ibadet ve tâatımız¸ hâl ve hareketimizin Allah katında makbuliye...
Yazar: Mehmet AKKUŞ