Genceli Nizâmî ve Mahzenü’l-esrâr Mesnevîsi
Azerbaycan edebiyatının dünya çapında yetiştirdiği en büyük mesnevî şairi şüphesiz Nizamî’dir. Türk mesnevî edebiyatını derinden etkileyen Cemâleddin Ebu Muhammed İlyas bin Yusuf bin Zeki bin Müeyyed Nizâmî, Azerbaycan ve İran’ın belki de dünyanın en büyük mesnevî şairlerindendir (1150? - 1214?).
Nizâmî, öğrenimini muhtemelen doğduğu yer olan Gence’de yapmıştır. Şairin, eserlerinden iyi bir öğrenim gördüğü anlaşıldığına göre, o yıllarda Gence, eğitim ve kültür bakımından oldukça gelişmiş bir yer olmalıdır. Şair, 572/1116-1117 yıllarında hamsesinin ilk eseri olan Mahzenü’l-esrâr’ı kaleme almıştır.
Eser, şairin gençlik yıllarının meyvesi olması bakımından da önemlidir. Şairin bu zamana kadar nasıl yaşadığı hususunda elde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu mesnevîyi yazdıktan sonraki hayatının sıkı bir riyâzet içinde geçtiği eserlerindeki ifadelerden anlaşılmaktadır.
Döneminin devlet yöneticileri yanında itibarlı bir yeri olduğunu kaynaklar ifade etmektedir. Nizamî gördüğü itibarı asla istismar etmemiş yöneticilere dalkavukluk yapmak, yaltaklanmak ihtiyacı duymamıştır. Eser sunduğu yöneticilere övgüleri mesnevî geleneğinin dışına taşmamıştır.
Mahzenü’l-esrâr, Erzincan’da hüküm süren Mengücüklerden Melik Fahrüddîn Behramşâh adına kaleme alınmıştır. Behramşâh, Mahzenü’l-esrâr’ı çok beğenmiş ve câize olarak şaire 500 altın, beş rahvan katır, tam koşumlu beş at ve kıymetli elbiseler göndermiştir.
Eser, “müfteilün/müfteilün/fâilün” kalıbıyla kaleme alınmış olup ahlâkî bir muhtevaya sahiptir. Nizâmî, bu eserini yazarken Senâ’î-i Gaznevî’nin (ö.1150) Hadîkatü’l- hakîka adlı eserinden yararlanmış olmakla birlikte daha acı, sert ve itab edici sözlere yer vermiştir.
Nizamî bu eserinde “derûnî âleminin tecrübelerini, tasavvufî görüş ve düşüncelerini, fikir çilesini en güzel şekilde” açıklamıştır. Eser, ahlâkî, didaktik olduğundan kuru telakkî edilse de içinde çok parlak şiirsel parçalar bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Mahzenü’l-esrâr, Caunpur’da Vâhid-i Destgirdi tarafından (1869) taş baskısı tekniği ile yayımlanmıştır.
Eserin diğer baskılarını ve yabancı dillere tercümelerini şöyle sıralayabiliriz: Eserin tenkitli metni, Bakü’de 1960’ta Evgenii E. Berthels’in gözetiminde Abdülkerim Ali-oğlu Ali-zâde tarafından hazırlanıp yayımlanmıştır. Eserin bir başka tenkitli metni de Hüseyin Pejman Bahtiyarî (Tahran 1344/1965) tarafından yayımlanmıştır. “Gh. H. D. Darab İngilizceye (London 1945), K.A.Lipskerov ve S.V. Shervinsti Rusça’ya (Moskova 1959) ve Dj.Mortazavi Fransızca’ya (Paris 1987) çevirmiştir.”
Mahzenü’l-esrâr, tevhid na’t, mi’raciye, Fahreddîn Behramşâh’a övgü, yer öpme söylevi, kitabın nazım ve tertibi, sözün değeri ve şairlik mertebesi, ölçülü söz düzenlemek ve edebiyat yapmak, gerçekleri dinleyip anlamak ve gönle yönelmek, gibi bölümlerden oluşan çok uzun bir girişten sonra konular, yirmi makale içinde mistik bir tonla işlenir.
Her makalenin ardından “dâstân” ya da “hikâyet” başlığıyla konuya uygun manzum hikâyeler gelir. Bu yirmi makalede kalbin terbiyesi, adâlet, insaf, iyi yönetim, dünyanın bozukluğu, vefâsızlığı, geçiciliği, padişahın tebaasının haklarını gözetmesi, insanın güçsüzlüğü, varlıktan ibret almak, insanlığın değeri, yaradılış ve aklın büyüklüğü, dünya gâilelerinden kurtulma, âhir zaman ve belirtileri, dünyadaki zorluklar ve kurtuluş çareleri, dünyaya veda, dünyanın vefâsızlığı, gafletten uyanma şartları, insanın yaratılışı ve bir sınıfın diğerine üstünlüğü, meslekte çabuk ilerleme ve dileklerin kabulü, kulluk ve tecrit, âhireti karşılama ve dünya halkının mezhebi, zamandan şikâyet, zamane çocuklarının vefâ ve himmeti gibi konular işlenmiştir.
Nizamî’nin bu eseri İran ve Hind edebiyatında da ilgiyle karşılanmış 15 kadar şair bu esere nazîre yazmıştır. Emir Hüsrev-i Dihlevî (ö.725/1324): Matlau’l-envâr; Hâcu-yı Kirmânî (ö.753/1352): Ravzatu’l-envâr; Kâtib-i Nişabûrî (ö.838/1434): Gülşen-i ebrâr; Molla Abdurrahman-ı Câmî (ö.898/1492): Tuhfetü’l-ahrâr; Derviş Eşref-i Merâgî, Minhecü’l-ebrâr; Hâşimi-i Kirmânî: Mazharü’l-ebrâr; Urfî-i Şirâzî (ö.999/1590): Mecmau’l-ebkâr; Feyzî-i Hindî (ö.1004/1595): Merkez-i edvâr; Melik-i Kumî (ö.1025/1616): Menbau’l-enhâr; İtâbî-i Teklevî: Manzaru’l-ebrâr; Kâsım-ı Esîrî: Riyâzü’l-envâr; Edhem: Refîkü’s-sâlikîn; Zülâlî: Hüsn-i Gehî; Molla Şeydâ: Devlet-i bîdâr. Osmanlı sahasında Ma’nevî, Mahzenü’l-esrâr’a, Mahzenü’l-ebrâr adlı Farsça bir nazîre yazmıştır. Ma’nevî 3238 beyitlik mesnevîsini 874/1469’da yazmıştır.
Şair hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. İsmail Ünver, şairin Fâtih Devri’nde Anadolu’ya geldiğini ve padişahtan kabul gördüğünü bildirmiştir. Eser, 36 bölüm olup Nizamî’nin eserinden farklı bir tertibe sahiptir. Konular büyük ölçüde Mahzenü’l-esrâr’a benzemektedir. Ma’nevî, eserinin bir bölümünü Mahzenü’l-esrâr’a ayırmıştır. M. Nuri Gençosman, 1946’da mesnevîyi günümüz Türkçesine çevirmiş; bu çeviri 1986, 1993’te iki kez daha basılmıştır.
Osmanlı Coğrafyası Dışında Yazılan Türkçe Nazîre ve Cevaplar
Mahzenü’l-esrâr’ın, yazıldığı dönemden itibaren çok beğenildiği, nazîrelerinin çokluğundan anlaşılabilir. Osmanlı coğrafyası dışında kalan ülkelerdeki Türk şairleri de bu esere ilgilerini tercüme ve nazîreleriyle göstermişlerdir. Ancak kaynaklarda nazîrelerinin, Mahzenü’l-esrâr kadar başarılı olamadığı belirtilmiştir. Eldeki bilgilere göre şu eserler kaleme alınmıştır:
Haydar Harizmî: Mahzenü’l-esrâr’ın Türkçe ilk çeviri ve nazîresi, XIII/XIV. asırda yaşamış, Türk-gûy diye şöhret kazanmış bulunan Haydar Harizmî tarafından yapılmıştır.
Ali Şir Nevâyî: Ali Şir Nevâyî’nin Hayretü’l-ebrâr’ı da Mahzen nazîresidir. Nevâyî bu eserini 888/1483’te Nizâmî’nin Mahzenü’l-esrâr, Emir Hüsrev’in Matlau’l-envâr ve Molla Câmî’nin Tuhfetü’l-ahrâr’ına nazîre olarak kaleme almıştır. Mesnevî 4000 beyit, iki kısım halinde 64 bab olarak düzenlenmiştir.
Osmanlı Sahasında Yazılan Nazîreler
Klasik Türk edebiyatı üzerinde Nizamî ve eserlerinin önemli etkisi olduğu bilinmektedir. Osmanlı sahasında Nizamî’nin hamsesini (Penc Genc) oluşturan mesnevîlerin tercüme ve nazîreleri şairlerimizin ilgisinin ifadesidir. Türk şairleri, özellikle Mahzenü’l-esrâr üzerinde durmuş bu esere nazîre ve cevaplar yazmışlardır. Şairlerimizin Mahzenü’l-esrâr’a neden ilgi gösterdiklerini anlamak için yazılan nazîre ve cevapların sebeb-i telif bölümlerini, kronolojik sıraya göre inceledik.
Ahmed-i Rıdvan: Mahzenü’l-esrâr, Hamse sahibi olan şairin II. Bâyezîd, Yavuz Sultan Selim ve Kanûnî devirlerinde yaşadığı, defterdarlık ve sancak beyliği yaptığı bilinmektedir. Şair, Nizamî’nin eserini serbest bir biçimde aynı adla tercüme etmiştir. Eser, II. Bâyezîd adına kaleme alınmıştır. Bazı ufak tefek değişiklikler dışında Nizamî’nin eserinin tercümesinden ibaret olup aynı vezinle kaleme alınmıştır.
Ahmed Hayâlî (XV.yy): Ravzatü’l-envâr: Anadolu sahasında Nizâmî’nin Mahzenü’l-esrâr mesnevîsinin tertibi esas alınarak yazılan ilk eserlerden biri olan Ravzatü’l-envâr’ın adı, mesnevî içinde Ravza, Ravza-i Nûr, Ravza-i Envâr ve Ravzatü’l-envâr olarak geçmektedir Ravzatü’l-envâr’ın ilk 497 beyitlik kısmı tamamen orijinaldir.
Cinânî (1596): Riyâzü’l-cinân: Cinânî, 1577’de tamamlayıp Mahzenü’l-esrâr vezniyle kaleme aldığı 3334 beyit olan bu eseri, “Sebeb-i telif” bölümünde Nizamî ve Abdurrahmân-ı Câmî’nin mesnevîlerine nazîre olarak Bursa’da kaleme aldığını söyler.
Gelibolulu Âlî (1541-1600): Tuhfetü’l-‘uşşâk: Devrinin güçlü bir tarihçisi; aynı zamanda ilimde derinleşmiş bir bilgini ve kaside ve gazelde başarı kazanmış bir şairi olan Âlî, bu mesnevîyi Şeyh Hüseyn-i Bîcan’ın ve kendisinin gördüğü bir rüyanın etkisiyle kaleme almıştır.
Taşlıcalı Yahyâ (ö.1582?): Gülşen-i envâr, Taşlıcalı Yahyâ, Mahzenü’l-esrâr yolunda Gülşen-i envâr adlı mesnevîsini hamsesinin son eseri olarak kaleme almış, Kanûnî Sultan Süleyman’a sunmuştur.
Bursalı Rahmî (?-1567): Gül-i sadberg: Bursalı Rahmî’nin bu mesnevîsi, Nizamî’nin Mahzenü’l-esrâr ’ına nazîre olmakla birlikte şekil, muhteva ve tertip bakımından farklılıklar gösterir. Rahmî, Nizamî’den çok Câmî’nin eserinden etkilenmiştir.
Âzerî İbrahim Çelebi (?-1585): Nakş-ı hayâl: Fuzûlî, Nev’î gibi şairlerin etkisinde kalarak onlara nazîreler yazmakla çağdaşı şairlerin takdirini kazanan Âzerî İbrahim Çelebi, Nakş-ı hayâl’i Nizâmî’nin “Mahzenü’l-esrâr”, Molla Câmî’nin “Tuhfetü’l-ahrâr”, Hüsrev-i Dihlevi’nin “Matla‘u’l-envâr” adlı mesnevîlerini örnek alarak kaleme almıştır.
Hilmî: Bahrü’l-Kemal, 1027/1618’de telif edilen Bahrü’l-kemâl. Şair, bir arkadaşının tavsiyesi üzerine ismini ölümsüzleştirmek niyetiyle eserini yazdığını söyler.
Nev’î-zâde Atâyî (1583-1634/35):Nefhatü’l-ezhâr: Şiirlerinde yeni ve orijinal konular işlemesi bakımından büyük ilgi gören Atâyî (Banarlı 1971: 674), “Hamse”sinin ikinci mesnevîsi olup Nizamî’nin “Mahzenü’l-esrâr”ına nazîre olan bu eseri arkadaşlarının isteği üzerine kaleme almıştır.
Kaynakça
ATEŞ, Ahmet (1993), “Nizâmî”, İslam Ansiklopedisi, C.9, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
BANARLI, N.Sami (1971), Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C.II, İstanbul.
Bursalı Rahmî, Gül-i Sad-berg, Atatürk Üniversitesi, Agâh Sırrı Levend Kitapları, No:17.
ÇELEBİOĞLU, Amil (1999), Türk Edebiyatında Mesnevî, İstanbul.
ÇELTİK, Halil (2011), Ahmed-i Rıdvan Divanı, Ankara
Gelibolulu Mustafa Âlî ve Tuhfetü’l-‘Uşşâk (2003), Haz. İsmail Hakkı Aksoyak, İstanbul.
ERASLAN, Kemal (1993), “Çağatay Edebiyatı”, İslam Ansiklopedisi, C.8,
İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
GENÇOSMAN, M.Nuri (1993), Mahzen-i Esrar Nizamî, İstanbul.
İPEKTEN, Haluk (1991), “Nev’î-zâde Atâyi”, İslam Ansiklopedisi, C.4, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
KANAR, Mehmet (2007), “Nizâmî-i Gencevî”, İslam Ansiklopedisi, C.34, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
KAPLAN, Mahmut (2020), “Nizâmî’nin Mahzenü’l-esrâr’ına Osmanlı Coğrafyasında Türkçe Yazılan Nazîre ve Cevaplara Dair” Köprü Dergisi, S. 146-147.
KARTAL, Ahmet (2004), “Erken Dönem Nazım (XV. yüzyıl), Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, Türk dünyası edebiyat Tarihi C V, Atatürk
Kültür Merkezi Başkanlığı Yayını.
KAVRUK, Hasan (2003), Türkçe Mesnevîlerde Sebeb-i Te’lifler (Eser Yazma Sebebi), Malatya.
KORTANTAMER, Tunca (1997), Nev’i-zâde Atâyî ve Hamsesi, İzmir.
KÖKSAL, Fatih (2003), Derviş Hayâlî Ravzatü’l-envâr, İstanbul: Kitabevi.
OKUYUCU, Cihan (1995), Hilmî Bahrü’l-kemâl, Transkribe Metin, Kayseri.
ŞARLI, Mahmut (1994), Cinânî ve Riyazü’l-Cinân’ı (İnceleme), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Kayseri: Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
ŞENTÜRK, A.Atilla- KARTAL Ahmet (2008), Eski Türk Edebiyatı
Tarihi, İstanbul: Dergâah Yayınları.
ÜNVER, İsmail (1989), “Ahmed-i Rıdvan”, İslam Ansiklopedisi, C.2, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
Mahmut KAPLAN
Yazarİnsan sınırsız duygu ve isteklerle donatılmış bir varlık. Doymak bilmeyen bir iştah ve hırsla malûl. Hangi duygusunu gözden geçirse “Daha yok mu?” sorusuyla karşılaşır. Daha yok mu? Daha yok mu?...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Çocukluk günlerim dün gibi hafızamda. Hiç büyümemişim, yaşlanmamışım, yetmişi devirmemişim sanki. Oysa ömür, yokuştan iner gibi, bir bulut geçer gibi elden uçup gidiyor. Dönüp bakıyorum dün; sisli bul...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Beni çölden çöle salmış,Sen’in aşkın, Sen’in aşkın...Titreyen rûhumu almış,Sen’in aşkın, Sen’in aşkın...Sana ermek bize nîmet,Sana cennet bile hasret!Olmuş Âlemlere Rahmet,Sen’in aşkın, Sen’in aşkın.....
Şair: Halil GÖKKAYA
Dünya, sonsuzluk diyarına giden yolun bir yerinde dinlenmek, biraz nefes almak için kurulan bir konak, bir menzil, bir kervansaray. Yolcu konar, ihtiyaçlarını görür, dinlenir, sonra yoluna devam eder....
Yazar: Mahmut KAPLAN