Filistin Siyaseti ve 7 Ekim
Filistin siyaseti, bölgesel jeopolitik dengelerle şekillenmektedir ve bu süreç 1950'lere kadar uzanır. Arap siyasetindeki bölünmeler Filistin siyaseti üzerinde etkili olmuştur. Fetih hareketi, erken dönemlerinde birleşik Arap siyaseti eleştirisiyle karşılaşmıştır. Filistinli aktörler, bölgesel diplomatik ilişkileri ön plânda tutar, özellikle Gazze’ye komşu Mısır ve Batı Şeria’ya komşu Ürdün önemlidir.
Hamas, 1 Mayıs 2017'de “Genel İlkeler ve Siyaset Belgesi”ni açıklamıştır. Bu belge, Halid Meşal’in liderliği bırakıp Yahya Sinvar’ın silahlı kanadı yönetmeye başlaması dönemini yansıtır. 1988 tarihli tüzüğün yerini alan bu yeni belge, günümüz koşullarına uyum sağlayabilecek esnek bir yapıdadır.
Hamas’ın siyasî duruşunda üç önemli değişiklik gözlemlenmiştir. İlk olarak, örgüt, 1967 sınırlarına dayalı ve başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini geçici olarak kabul ettiğini ve mültecilerin geri dönüş hakkını savunduğunu ifade etmiştir. İkinci olarak, eski tüzüğündeki Yahudi karşıtı söylemlerden uzaklaşıp, eleştirilerini daha çok Siyonist hareket üzerine yoğunlaştırmıştır.
Son olarak, yeni belgede Müslüman Kardeşler'le olan bağlarına değinilmemesi, Hamas’ın kendini daha geniş bir siyasî bağlamda yeniden konumlandırma çabasını ortaya koyar. Bu değişiklikler, Hamas’ın geniş bir kabul ve meşruiyet hedeflediğini göstermektedir.
Arap Baharı’nın ardından, bölge iki kampa ayrılmıştır: Revizyonistler (Katar ve Türkiye) ve statükocular (Körfez Arap ülkeleri). Bu ayrışma 2021’deki El-Ula Zirvesi’ne kadar devam etmiştir. Hamas, Katar ve Türkiye ile ilişkilerini güçlendirirken, FKÖ Mısır ve Körfez ülkeleriyle ortak siyaset izlemiştir.
İbrahim Anlaşmaları, ABD Başkanı Donald J. Trump döneminde İsrail ile bazı Körfez ülkeleri arasında diplomatik ilişkilerin normalleşmesini temsil ederken, Arap Barış Girişimi’nden sapma gösterir. Hamas, Gazze’deki konumunu koruyarak Müslüman devletler ile ilişkilerini geliştirmiş ve İsrail’e baskı yapmak için bazı iş birlikleri yapmıştır. 7 Ekim 2023’teki olaylar, Hamas’ın hem Filistin içindeki hem de uluslararası düzeydeki ilişkilerini gözden geçirmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Bu olaylar, Hamas’ın İsrail’deki Filistinlilerle olan ilişkilerini ve bu ilişkilerin Filistin siyaseti üzerindeki etkilerini anlamamız açısından önemlidir. 1989’dan itibaren Hamas, İsrail’deki Filistinli Araplarla sürekli bir ilişki içindedir. İsrail’deki İslâmî Hareket ile Hamas arasındaki ilişkiler, Kudüs’teki Mescid-i Aksa çevresindeki gruplar aracılığıyla gelişmiştir.
2011’de terör örgütü olarak sınıflandırılan bu gruplar, İsrail’deki İslâmî hareketin Kuzey ve Güney kanatlarıyla ilişkili olup, Kuzey Kanadı daha yakın ilişkiler sürdürürken, Güney Kanadı İsrail siyasetine daha entegre olmuştur. Mansur Abbas’ın 7 Ekim Olayları sonrası Hamas’ı eleştirmesi, bu ilişkilerin karmaşıklığını ve evrimini ortaya koymuştur. Hamas’ın, Filistin siyasetindeki bileşenleriyle, diaspora ve İsrail’de yaşayan Filistinlilerle ilişkilerini yeniden yapılandırması gerekmektedir.
Türkiye, 7 Ekim sonrası dönemde insanî diplomasi yaklaşımıyla Gazze’de etkin bir diplomasi yürütmüştür. Türkiye’nin Gazze diplomasisi, insanî yardımların ötesine geçerek Filistin’in uluslararası platformlarda savunulmasına öncülük etmiş ve Filistin’de barışın sağlanması için somut adımlar ve stratejiler geliştirmiştir.
Ayrıca, iki-devletli çözüm için uluslararası toplumu sürece dâhil eden çok taraflı bir çerçeve önerilmiştir. Bu çerçevenin en önemli unsuru garantörlük formülüdür; bu formül, uluslararası hukukun ve çok taraflılık ilkesinin desteklenmesini sağlamayı hedeflemektedir. Türkiye, bu formül kapsamında garantör ülke olmayı önererek barış sürecine ve Filistin’in ihtiyaçlarına daha büyük katkılarda bulunma kapasitesini artırmıştır.
Kemal DEMİR
YazarAllahu Teâlâ, mü’minlerin günahlarını bağışlayan, ayıplarını örten, ğafuru’r-rahîm, settâru’l-uyûbdur. Her gün yatsı namazından sonra okuduğumuz “Âmenerrasûlu” olarak bilinen Bakara Sûresi...
Yazar: Musa TEKTAŞ
27 Ekim 1991 tarihinde Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden Türkmenistan'ı ilk tanıyan ve Aşkabat'ta ilk Büyükelçilik açan ülke Türkiye'dir. Türkiye, kardeş ülke olarak...
Yazar: Kemal DEMİR
Eser, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kültür ve sanat insanlarının hac ibâdetiyle ilgili olarak duygu ve düşüncelerini kaleme aldıkları yazılarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Eserd...
Yazar: Yusuf HALICI
Balkan coğrafyası, Osmanlı'nın bu topraklara ayak basmasıyla köklü bir değişim ve dönüşüme şahitlik etmiştir. Akıncılar, alperenler, dervişler ve erenler gibi Osmanlı'nın mânevî gücünü temsil eden kiş...
Yazar: Kemal DEMİR