Ejderha
Beyzanur kitabını okurken kardeşi yanına geldi. Yüksek sesle;
- Bana yardım et! Ödevimi yapamadım.
Bu kaba sözler Beyzanur’u sinirlendirdi. Kardeşini duymazlığa geldi. Kardeşi yine;
- Bana yardım et, dedim.
İki kardeşin arasındaki bu gerilime şahit olan babaanneleri gülümseyerek;
- Size bir masal anlatayım mı? Ne dersiniz?
İkisinin de ağzından kuvvetli bir ‘’Evet!’’ sözcüğü çıktı. Biraz düşünen babaanne masala başladı.
- Bir varmış bir yokmuş. Bir masal ülkesi varmış. Bu ülkenin padişahı çok üzgünmüş. Çünkü kızı derin bir uykudaymış. Kimse uyandıramıyormuş. Hekimler sır dağında yaşayan ejderhadan bahsedip, gözyaşının sultana iyi geleceğini söylemişler. Padişah, kim gözyaşını getirir ise ona kızımı vereceğim, demiş. Birçok yiğit bu göreve gönüllü olsa da hiçbiri sır dağından geri dönmemiş. Tam ümitler kesilmişken bir genç sır dağının yolunu tutmuş. Sonunda ejderhayı bir çayırlıkta görmüş. Ejderha kelebeklerle oynuyor, çiçekleri ezmemek için büyük itina gösteriyormuş. Yalnız çok çirkin ve korkunçmuş. Gözleri ise çok güzelmiş. Genç yanına yaklaşıp;
- Gözleri güzel, huyu güzel ejderha. Bana gözyaşınızdan bir damla verir misiniz?
Ejderha şaşırmış. İlk kez kendisine saygı duyulup, ondan sevgiyle bir şey isteniyormuş. O an çok mutlu olup gözünden bir damla yaş düşmüş. Çayırların içinde kaybolmuş. Genç,
- Olamaz! Gözyaşını tutamadım.
Ejderha;
- Sultanın şifası gözyaşımda değil. Hekimlerin uydurması bu. Sultana sevgi ile seslen. Ayrıca gözyaşımı almaya gelen diğer delikanlıları da al git. Benden korkup mağaraya saklandılar.
Genç, gidip onları bulmuş. Hep birlikte saraya dönmüşler.
Genç, günlerdir uykuda olan padişahın kızına yaklaşıp;
- Uyan dünyalar güzeli, sana sevgi dolu bir gönül getirdim, demiş. Gözlerini açan sultan tebessüm etmiş. Evlenip mutlu olmuşlar.
Gökten bolca sevgi ve tatlı sözler düştü canlarım. Haydi paylaşalım.
- Tamam!
Kardeşi Beyzanur'a gülümseyerek,
- Güzel ablacığım, bana yardım eder misin?
- Seve seve kardeşim.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarOkulun merdivenlerini hızlıca çıktım. Sınıfın kapısı kapalıydı, anlaşılan derse geç kalmıştım. İçeriden gelen sesleri dinledim. Öğretmenim ders anlatıyordu. Yavaşça kapıyı tıklattım. İçeriden ta...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Ailece köye dedemlerin yanına gidiyorduk. Heyecanlıydım. Dedem bize Şirin adında bir hayvan aldığını söylemişti. Başka bir şey de dememişti. Merak içindeydim. Kesin küçük bir köpek veya kedi diye düşü...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Genç dağ keçisi kaşlarını çattı. Esen soğuk rüzgâr hoşuna gitmemişti. Dağların zirvelerinde, kayalıkların arasında yaşamak onu mutlu etmiyordu. Her an düşme korkusu yaşıyor, adımlarını korkarak atıyor...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Tonton tavşan yavrularını gezdiriyordu. Onlara ormanı tanıtmaya çalışıyordu. - Yavrularım, ağaçlara, yapraklara, otlara bakın ne güzel. Kelebekler uçuşuyor dört yanda. Pamuk: - Evet. Kır çiçe...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ