Editör: Âdâb-ı Muâşeret
Âdâb, edep kelimesinin çoğuludur. Edep, sözlükte ‘terbiye, utanma duygusu, usule uygun hareket, yol-yöntem ve kaide-kural gibi anlamlara gelir. ‘Muâşeret’ ise insanların, toplumların birlikte yaşayıp hoşça geçinmeleri demektir. Bir İslam ahlakı terimi olarak “âdâb”, göz önünde bulundurulması gerekli olan kaideler, kurallar, usuller, ahlaken uyulması gereken davranışlar, terbiye ve nezaket kuralları anlamında kullanılır.
‘Âdâb-ı muâşeret’ ise topluluk içinde normal davranış şekilleri, insanların birbirleriyle geçinmeleri usulü, nezaket, terbiye ve görgü kurallarına uyumlu yaşama anlamına gelmektedir.
İnsanın -sosyal bir varlık olması münasebetiyle- tek başına yaşaması pek mümkün değildir. Toplumdaki başka fertlerle mutlaka bazı münasebetler kurmak zorunda olan insan, onlarla ancak nezaket kuralları çerçevesinde sağlıklı bir iletişim kurabilmektedir.
Nezaket ve saygı davranışı kişiyi arkadaş çevresinde, ailesinde ve toplum içerisinde saygın hale getirir. İşte bu şekildeki edep ve âdâb çerçevesindeki davranışlar, hal ve hareketler âdâb-ı muâşeret olarak tanımlanır. Bütün yaratılanlar içerisinde insanın mümtaz bir yeri bulunmaktadır. Ahlaki değerler yönünden örnek aldığımız çok özel vasıflarla öne çıkan davranışların mimarı Hz. Peygamber (s.a.v.), bütün davranışlarımızda bize örnek modeldir.
Âdâb-ı muâşeret konularının önemlilerinden biri de -hiç şüphesiz- konuşma âdâbıdır. Mevlüt Uzut, bir makalesinde bu hususla ilgili şu tespitlerde bulunuyor: “Peygamberimiz, bir hadisinde vücutta bulunan iki organdan bahseder ve şöyle der: ‘Kim bana iki çene ve apış arası mevzuunda söz verip kefil olursa, ben de ona cennet için kefil olurum’.
Demek ki şahsımıza karşı vazifelerimizden biri de dilimizi terbiye ve ıslah etmektir. Nitekim toplum hayatı içinde kişi birçok şeyi dilinden bulur. Birçok insan dilini muhafaza edemeyip koruyamadığından birtakım musibetler, belalar ve sıkıntılarla karşı karşıya gelir. İslam âlimleri dilin mertebelerinden bahseder ve onun tefrit, vasat ve ifrat mertebelerinin bulunduğunu ifade ederler.
Burada, aşırılık anlamına gelen ifrat ve tefritten uzaklaşıp selametli yol olan vasatı uygulamak gerekir. Yerli yerinde konuşmak en isabetli yol olarak görülmektedir. İnsan, diline sahip çıkmak suretiyle toplum içerisinde saygın bir konuma yükselir. Söylediği sözün nereye varacağını düşünüp ona göre konuşur.
Dünya ve ahiret için faydası olmayan sözlerden kaçınır. Ayette, ‘O kimseler ki boş söz ve işlerden yüz çevirirler.’, hadiste ise ‘Kişinin İslami güzelliklerinden biri de boş sözleri terk etmesidir.’ buyurulmuştur. Konuşurken başkasının sözü kesilmez, büyüklerin yanında yüksek sesle konuşulmaz.
Dil lânete, küfre, kaba konuşmaya ve gıybete alıştırılmaz. Nitekim hadiste, ‘Mümin, lanet edici olmaz.’ buyurulmuştur. Peygamber (s.a.v.) de yalan yere söz vermez ve yapamayacağı bir şey için yapabilirim demezdi.”
O hâlde biz de gerek bu dünyaya gerekse ahirete dönük olarak Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmak istiyorsak her toplumsal davranışımızda Sevgili Peygamberimiz’i örnek almalıyız.
Editör
YazarKur’an-ı Kerim ve hadislerde melek inancı, İslam’ın temel inanç esaslarından biri olarak çok açık bir şekilde belirtilmiştir ve iman şartları arasında ikinci sırada yer alır. Tarih boyunca hemen her t...
Yazar: Editör
Geçenlerde torunum Atlas’la parktayken yanımıza -elinde rengârenk topuyla- komşumuz Ali geldi. On yaşında olan Ali, topu bana attıktan sonra:- Abla, voleybol oynayalım mı, diye sordu.Ben “Voleybolu da...
Yazar: Raziye SAĞLAM
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü-Hep Birlikte Güçlüyüz!15 Temmuz, ülkemiz için çok önemli ve unutulmaması gereken bir gündür. 2016 yılında, bazı kötü niyetli kişiler Türkiye’deki düzeni bozmak...
Yazar: Editör
Hz. Peygamber (s.a.v.), asıl amacının Allah’ı sevmek ve bu sevgiyi başkalarına da aşılamak olduğunu belirtmiştir. Bu doğrultuda, tebliğ ve insanlarla iletişiminde sevgiyi merkeze almış ve sosyal yaşam...
Yazar: Editör