Dünyanın Gazze İle Savaşı
Gazze’de olup bitenler Gazze ile İsrail’in bir savaşı değil. Eğer öyle olsaydı, İsrail çoktan havlu atmış olacaktı. Bugün dünya Gazze ile savaşıyor. Siyonist İsrail’in arkasında ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi büyük devletler duruyor. Sürekli İsrail’e her türlü yardımı yapıyor. Bu yardımların başında en ölümcül silahlar, danışmanlar, savaş uzmanları, medya ve askerî anlamda her türlü lojistik destek geliyor.
İsrail Başbakanı B. Netanyahu ABD Kongresinde yaptığı konuşmada: “Bizim düşmanlarımız sizin düşmanlarınızdır. Bizim zaferimiz sizin zaferiniz olacaktır.” demişti. Hatırlayalım, Aksa Tufanı’nın başladığı günlerde İsrail’e ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakanı A. Blınken, “Bir Yahudi olarak buradayım.” demek suretiyle İsrail’e destek vermişti.
ABD Başkanı Joe Biden ise “Siyonist Hıristiyan” olduğunu söylemişti. Bütün bu açıklamalar bize bu savaşın Haçlı Savaşı olduğunu ifade ediyordu. Her ne kadar bu savaş bir din savaşı ise de taraflardan Müslüman olan Gazze halkının dışında onlara fiili destek veren müttefikleri yoktu.
Aslında Netanyahu’nun konuşmasının ana temasını bu savaşın İslâm medeniyeti ile Batı medeniyeti arasında bir savaş olduğu fikri oluşturuyordu. Bu fikre ilâve olarak, Batı adına vekâleten de bu savaşı İsrail’in yürüttüğünü bu sebeple kendilerine her türlü yardımın yapılması gerektiğini dile getirmiş oluyordu.
Siyonist İsrail, ABD, İngiltere ve Batı’nın İslâm dünyasının kalbine sapladığı küflü bir hançerdir. Sadece İslâm dünyasının değil, insanlığın kurtuluşu bu paslı hançeri çekip çıkarmaktan geçiyor. İsrail, ABD ve emperyalist Avrupalıların şımarık çocuğudur. Sürekli onu pışpışlamaya devam ediyorlar.
İsrail ise, ABD ve Batı’nın İslâm dünyasında ileri karakolu, garnizon terör devletidir. Bazı Batılı liderlerin, “İsrail olmasaydı bile kurmamız gerekirdi.” dedikleri bir yapıdır bu. Görüldüğü gibi İsrail’in sınırları çizilmiş değil. Sürekli ilhak politikası ile sınırlarını genişletmektedir. Sapık teolojik görüşleri olan “Arz-ı Mev’ûd”a kavuşuncaya kadar da işgal, sömürü ve ilhak politikalarını genişletmeye devam etmek niyetindedirler. Rabbim Müslümanlara ferâset, basîret ve uyanış versin.
Gazze, Çanakkale’ye çok benziyor. Çanakkale’de de yedi düvel gelmiş; ama Anadolu evlâtları onları boğazın derin sularına ve Çanakkale sırtlarına gömmüştü. Paçayı zar zor kurtaranlar da kaçıp gitmişti. Çanakkale muhârebeleri, ehl-i salîbin/haçlıların İslâm’ı haritadan silme girişimidir.
Orada ortaya konan ümmet direnişi nice olağanüstülüklere ve nice imkânsız olanı başarma örnekliklerine sahne olmuştur. Bugün Çanakkale ile Gazze’yi birbirinden ayıran fark, ehl-i salîbin karşısında Osmanlı Devleti dışında ümmet coğrafyalarından kimsenin olmamasıdır. Maalesef Gazze’de ümmet coğrafyalarından hiçbir fizikî destek yok. Tek başına İslâmî direniş örgütü ehl-i salîble savaşıyor.
Çanakkale’de beş dakika sonra şehit düşeceğini bile bile ellerinde Kur’ân, dillerinde şahâdetle gönülleri Allah’a bağlı olduğu halde Mehmetçiğin ehl-i salîbi mağlup ettiği gibi, inşallah Gazze’de Filistinli mücâhitler de İsrail, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi sömürgecileri dize getirecek ve zafere erişeceklerdir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Bir yıla yakındır Siyonist İsrail sürekli Gazze’ye bomba yağdırıyor. İşgal edilmiş Gazze Şeridi’nde İslâmî direniş örgütü sadece katiller ordusu ile savaşmıyor, aynı zamanda soykırımcı İsrail’e sürekli destek veren ABD ve müttefikleriyle savaşıyor. Bu açıdan bu savaş, Gazze’nin dünya ile savaşı değil, dünyanın Gazze ile savaşıdır. Rabbim güçlerini artırsın, zafere ulaştırsın; İsrail’e de mağlûbiyet acısını yaşatsın.
An itibariyle Gazze nüfusunun %90’ı yerinden edilmiş vaziyette. Gazze’de taş üstünde taş kalmamış, çocuk mezarlığına dönmüş. Gazzeli Müslümanlar sürekli yer değiştirmeye zorlanıyor. Maalesef hem yollarda ve hem de gittikleri açık alanlarda Siyonist kurşunların hedefi oluyor.
Gazze’deki acıyı ifade etmede kelimeler tükendi. İsrail’in ölüm makinası, her saniye, her dakika, her saat ve her gün hem Gazze’de ve hem de Batı Şeria’da ölüm kusmaya ve Filistinlileri katletmeye devam ediyor. Bir taraftan da insânî ihtiyaçları karşılayamama ayrı bir yıkım getiriyor.
İlaç yok, sağlık kuruluşları bombalanmış, su yok, elektrik yok, haberleşme sistemi felç olmuş, açlık hat safhaya ulaşmış, çocuklar ve bütün halk açlıktan ölmeye başlamış, bulaşıcı hastalıklar artmış. Şu anda Gazze’de güvenli hiçbir bölge ve mekân kalmamıştır. İnsan cesetleri paramparça olmuş, yakınları etrafa saçılmış cesetleri torbalara dolduruyor.
Gazze, tam mânâsı ile insanlığın bittiği bir coğrafya. Uluslararası kurum ve kuruluşların merhamet ve şefkat damarları çekilmiş, sanki. Yahudi ve Müslüman ayrımcılığı derinleşmiş vaziyette. İnsan hakları ayaklar altında. Bütün Batı kurumları iflâs etmiş vaziyette. Tabiî ki Müslümanlar için. Elbette kendileri için değil.
Ah Müslümanlar! Ah varsa İslâm ülkeleri!... Bu utançtan nasıl kurtulacağız? Bu utancı nasıl telâfî edeceğiz? İslâm Dünyası tarihinin hiçbir döneminde bu kadar âciz ve bu kadar çaresiz bir dönem yaşamadı. İrâdemiz sanki ipotek altına alınmış. Birçok İslâm coğrafyasında Müslümanlar Gazzeli kardeşleriyle destek mitingleri bile yapamıyor; yasaklar getirilmiş.
İki milyara yakın Müslüman, Gazze’de doğranan kardeşlerini izliyor. Soykırıma tanıklık ediyor, çaresizce seyrediyor. Kimi Müslüman ülkeler 7 Ekim’den bu yana susuyor, hiç konuşmadı. Bazıları da konuşmak istiyor, yutkunuyor. Çünkü iktidarları halkın irâdesine tâbi değil. Güvenlikleri emperyalistlere emânet. Çıkan tek gür ses, Türkiye’den. Türkiye tek başına bu zulüm ateşini söndürmek için ilk günden beri elinden gelen her türlü fedakârlığı yapmaya devam ediyor. Hem dinî ve hem de tarihî sorumluluk bunu gerektiriyor.
1969’da Mescid-i Aksa’yı yakma girişiminin ardından o zamanki ismiyle İslâm Konferansı, bugünkü ismi ile İslâm İşbirliği Teşkilatı, 57 İslâm ülkesi tarafından kurulmuştu. Amaç, başta Kudüs olmak üzere her türlü saldırıya karşı bütün Filistin coğrafyasını ve Müslümanları korumak.
Doğu Kudüs, bütün İslâm vakıf eserleri ve Harem-i Şerif’in güvenliği de Ürdün yönetimine bırakılmıştı. 7 Ekim’den bu yana bir defa toplanan İİT örgütü dişe dokunur bir karar almadı, alamadı. Şu saate kadar eski adı ile İslâm Konferansı örgütünden yaptırım kararları alan bir açıklama da gelmedi.
Kuvvetli bir şekilde sesi çıkmıyor, hâlâ sükût orucu tutuyor. Ürdün ise, Harem-i Şerif’i korumaktan âciz bir politika izliyor. Zerre miktarı bir ağırlığı yok. Gittikçe Siyonist İsrail, Mescid-i Aksâ ve bütün Harem-i Şerif alanını zaman ve mekân açısından bölme girişimlerini yükselten eylemlere imza atıyor.
Onların amacı el-Halil Camii’ni bölüp sinagog yaptıkları gibi Mescid-i Aksa’yı bölmek sonra da yıkıp ortadan kaldırıp tapınak yapmaktır. Rabb’im korusun, Siyonistler Mescid-i Aksa’yı yıkmaya yeltense inanın İİT Örgütü’nün yaptığı kınamaktan öte geçmez. Artık ortada kırmızı çizgi filan kalmadı.
Mülevves Siyonist askerler Gazze’de her türlü mâbedi yerle bir etti. Camileri yıktı, bazı camileri de karargâh olarak kullanıyor. Bütün kutsallara hakâret ediyor ve kutsallarımıza en âdî bir şekilde saldırıyor. Bunu da Müslümanların gözleri önünde yapıyor. En son yaptığı iğrençlik kutsal kitabımız olan Kur’ân-ı Kerim’i dünya Müslümanlarına göstere göstere yırtıp ateşe vermesidir.
Çünkü mescitler Allah’ındır. Orada Allah’tan başkasına ibâdet edilmez. Dinin en büyük şiârıdır. “Camileri, kiliseleri ve havraları Allah’a ve âhiret gününe inanmayan kimseler tahrip eder.” âyeti bir defa daha Gazze’de tecellî ediyor. Bu Allahsızlar hiçbir kutsal tanımıyor.
Ey Müslüman dünyanın yöneticileri! Ne zaman ses çıkaracaksınız?
Eğer sizin kırmızı çizginiz, Müslümanların ırzına ve namusuna tecâvüz değilse, eğer sizin kırmızı çizginiz ümmetin çocuklarının parçalanan bedenleri değilse, eğer sizin kırmızı çizginiz yıkılan camiler değilse, eğer sizin kırmızı çizginiz yırtılan ve yakılan Allah kelâmı Kur’ân değilse, nedir? Söyler misiniz?
Ne zaman bıçak kemiğe dayanacak? İnanın bıçak kemiğe çoktan dayandı. Bu zulüm devam ettiği sürece hepimiz suçluyuz. Her şeyin ortaya saçılacağı ve açık edileceği gün gelecektir ve gelmesi de çok yakındır. Adl-i İlâhî’de vereceğimiz hesaba hazır olunuz. Size ve bize rağmen Allah’ın izniyle Gazzeli mücâhitler zafere ulaşak, ama onların yüzüne bakmaya cesaretimiz olmayacak.
Ramazan ALTINTAŞ
YazarYarım asrı geride bırakan bir insan olarak, kendimi bildim bileli Ortadoğu (İran, Irak, Lübnan, Yemen, Suriye, Kuveyt, Mısır, körfez ülkeleri ve Filistin) hep bir savaş hâlindedir. Bu güzel coğrafyada...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Bir gece Göynük‘te kaldıktan sonra, Akşemseddin Hazretleri’ni son bir kere daha ziyaret edip, son güllü dondurmalarımızı da yedikten sonra Göynük’ten ayrıldık. Her zamanki gibi nereye g...
Yazar: Aydın BAŞAR
17.yüzyılda, Anadolu’da, dildeki başarısı ve gönlünün zenginliği ile dikkat çeken birçok mâneviyât erinden bahsetmek mümkündür.[1] Onlardan biri, üstâdı Abdülehad Nûrî-i Sivâsî (öl. 1061/1651) ve onun...
Yazar: Fatih ÇINAR
Arapçada “eş-şerîke” ve “eş-şirk” şeklinde kullanılan şirk sözcüğü, “ortaklık” mânâsına gelir. İtikâdî anlamda şirk, Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olduğunu kabul etmek, O’ndan b...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ