Bir Yavrukurtun Heyecanı
Merhaba arkadaşlar;
Benim adım Berkay. On yaşındayım. Ben bir yavrukurdum yani izciyim. İzci olmayı seviyorum. Arkadaşlarımı, oymakbaşımızı da seviyorum. Oymakbaşımız bize ara tatilde kampa gideceğimizi söyledi. Kamp fikri beni ve arkadaşlarımı çok heyecanlandırdı.
Düşünsenize bir hafta boyunca arkadaşlarımla beraber kamp yapacağız. Çadırlarda kalacağız. Oyunlar oynayacağız. En güzeli de doğayla baş başa olacağız. Önümüz bahar. Hep birlikte doğa ananın uyanışına tanıklık edeceğiz. Dalların tomurcuklandığını, papatyaların açtığını, ağaçların yeşil elbiselerini giydiklerini göreceğiz.
Börtü böcek de uyanacak. Rengârenk kelebekler kanat çırpacak. Kuşlar göç ettikleri diyarlardan geri dönecek. Her sabah bizleri o güzel şarkılarıyla uyandıracaklar. Gümüş renkli dere çağıldayacak. Belki dereye girip yüzeceğiz, belki de balık yakalayacağız. Sonra doğa yürüyüşleri yapacağız. Patikalardan aşağılara inip dağlara, tepelere tırmanacağız. Yeşil dalların arasından geçeceğiz. Birbirinden değişik çiçekleri göreceğiz. Ağaçların isimlerini öğreneceğiz. Acıkınca, kendimize gölgelik bir yer bulup kumanyalarımızı yiyeceğiz.
Akşamları hava serinlediğinde kamp ateşi yakacağız. Ateşin etrafına bağdaş kurarak oturacağız. Bilmeceler soracak, fıkralar anlatacağız birbirimize. Hoşça vakitler geçireceğiz. Şarkılar söyleyeceğiz. Sonra da uyku tulumlarımızın içine girip renkli rüyalar göreceğiz. Belki uyku tutmayacak içimizden birkaç arkadaşımızı. Çadırın dışına çıkıp gökyüzünü seyredeceğiz, ayı, yıldızları. Yıldızlardan dilek tutacağız belki de.
Geçen seneki kampımızda aniden yağmur başlamıştı. Biraz üşümüştük. Neyse ki yağmur yağışı çok uzun sürmemişti ama yine de her yer ıslanmıştı. Çadırların bazıları su almıştı. Çadırlarımızı temizlemek için epey uğraşmıştık. Bir saat kadar sonra Güneş bulutların arasından bizlere gülümsemiş ve toprak kupkuru olmuştu. Çadırlarımızı da kurutmuştu Güneş ışıkları.
İşte o an gökyüzünde nazlı nazlı süzülen gökkuşağını fark etmiştik. Öyle güzeldi ki. Gökkuşağında beliren renkleri saydığımda tam yedi tane olduğunu gördüm. Arkadaşlarımızdan biri “Hadi gökkuşağının altından geçelim ve birer dilek tutalım.” demiş, hepimiz, onun dediğini dinlemiştik. Gökkuşağının altından geçmek rüyada olmak gibi bir şeydi. Hepimiz çok eğlenmiştik. Oymakbaşımız “Yavrukurtlarım gökkuşağının altında durun da bir fotoğraf çekelim, bu anı ölümsüzleştirelim.” demişti fotoğraf makinesinin deklanşörüne basmadan önce. Oymakbaşımızın sözünü de dinlemiştik. O an fark etmiştim ki ben anı biriktirmeyi, doğada vakit geçirmeyi çok ama çok seviyordum.
Kampa gitmemize daha vakit var ama söyleyin bana hayalini kurmak bile çok güzel değil mi arkadaşlar?
Kardeşim yanıma gelip “Abi hava çok güzel. Bahçeye çıkıp oyun oynayalım mı?” diye soruyor. Onun sesiyle kurduğum hayallerden ayrılmak zorunda kalıyorum arkadaşlar ama olsun, kardeşimle birlikte olmak da güzel.
“Olur Adacığım.” diyorum.
Bahçeye çıkıyoruz.
Babamın iki gün önce kurduğu salıncağa koşuyor Ada.
“Abi beni sallar mısın?” diyor salıncağa oturmaya çalışırken.
Ada’yı sallarken bir kelebek konuyor burnumun ucuna. Hapşırtıyor beni, sonra da uçup gidiyor.
“Bahar geliyor Ada.” diyorum.
“Bahar geliyor, bahar geliyor.” diye haykırıyor Ada ve “O zaman daha hızlı salla beni abi, ta göğe kadar. Ağaçlara tutunayım, baharı yakalayayım.” diyor.
Daha hızlı sallamaya başlıyorum kardeşimi çünkü ben de baharı yakalamasını istiyorum. Salıncağı iteklerken seslerimiz birbirine karışıyor “Göğe kadar. Göğe kadar.”
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarSuna Öğretmen; “Sevgili çocuklar, bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Bu dersimizde refahımız, huzurumuz ve güvenliğimiz için önemli olan ‘barış’ kavramını konuşacağımızı biliyorsunuz.Barış kelimesinin zı...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Minare: Biz Müslümanların ibadet yeri olan camilerde, namaz zamanının geldiğini bildirmek için müezzinin çıkıp ezan okuduğu yüksek ve ince yapı yapılı yerlerdir. Minareler çoğunlukla taştan, tuğladan ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Çisil, Çisil! Beni duyuyor musun güzel kız? Biliyorum, çok heyecanlısın bugün. Kolay değil tabi anaokulundan mezun oluyorsun. Beyaz elbisen ne de güzel yakışmış. Sarı bukle bukle omuzlarına dökülen sa...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal eden Yunanlılar, Aydın’a doğru ilerliyordu. Düşman askerleri şehre girerken, halkın oluşturduğu millî kuvvetler kahramanca karşı koydu. Halk, kadını erkeği, yaşlısı genc...
Yazar: İsmail ÇOLAK