AYRIMCILIĞA İZİN VERMEYEN TANIKLIK
Numan b. Beşir anlatıyor: Babam, malının bir kısmını bana tasadduk etti (bağışladı). Ancak annem Amra binti Revaha, “Rasûlullah (s.a.v.) şahitlik yapmadıkça buna razı olmam.” dedi. Babam, bana yapılan bağışa şahit tutmak için Nebi’ye gitti. Allah’ın Rasûlü: “Bunu bütün çocuklarına yaptın mı?” diye sordu. Babam “Hayır!” deyince, Rasûlullah (s.a.v.), “Allah’tan korkun! Çocuklarınız hakkında âdil olun.” buyurdu. Bunun üzerine babam döndü ve o sadakayı geri aldı.1 Çocuklar arasında yapılan ayrımın doğurduğu olumsuz sonuçlardan biri de, kız çocukların mirastan mahrum bırakılması konusudur. Bilindiği gibi, ülkemizde kızlara miras bırakmamak için onlardan mal kaçırma yoluna başvurulduğu az görülen bir durum değildir. Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinde en çok vurgulanan İslâmî ilkelerden birisi de adalettir. Anlamını verdiğimiz hadis, bu ilkeyi önce kendimizden ve ailemizden başlayarak hayata geçirmemizi öğütlemektedir. Başkalarına âdil olun demek, onları hakka hukuka davet etmek kolaydır. Ama iş kendimize dönünce yani iğneyi kendimize batırmayı denediğimizde, bunun kolay olmadığını ve nefsimize ağır geldiğini fark ederiz. Hâlbuki görünürde bizim hoşumuza gitmese de Allah ve Rasûlü (s.a.v.)’nün emir, yasak ve tavsiyeleri birey ve toplumun hayrına hizmet eden kurallardır. Bu hadisin başka varyantlarında, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, “Beni şahit tutma, çünkü ben haksızlığa şahit olmam.”2, “Beni zulme şahit tutma.”3 dediği belirtilmektedir. Tabiatıyla, adaleti, hakkaniyeti herkese emreden bir peygamberin bir haksızlığa alet olması mümkün değildir. Bu hadisten çıkaracağımız en önemli ders, çocuklarımız arasında herhangi bir ayrım yapmadan onlara eşit muamelede bulunmamız gereğidir. Allah’ın, kulları arasında yapmadığı bir ayrımı bizim yapmamız doğru değildir. Kız olsun, erkek olsun çocuklar Allah’ın bir nimeti, ailenin ziyneti ve sevinç kaynağıdır. Daha sonra aileye sağlayacağı katkıların farklı olduğunu düşünerek onlara farklı muamelede bulunmak Kur’an-ı Kerim’in kınadığı bir Cahiliye âdetidir.4 Nitekim Cahiliye Arapları, erkek çocuğu, ileride savaşıp ganimet elde edeceği, tarım, hayvancılık ve ticarette çalışarak kazanç getireceği düşüncesiyle üstün tutarken, kız çocuğu, ileride namuslarına halel getirebilecek bir yük gibi görüyor ve birçok haktan mahrum bırakıyorlardı. Hâlbuki geçmişte de günümüzde de erkeğin fiziki yapısı gereği doğal olarak üstlendiği görevlere bakarak kadının bir eş ve anne olarak üstlendiği görevlerin daha az önemli olduğu söylenemez. Doğrusu, toplumsal yapıya, zamana ve zemine göre farklılaşabilen bu görev taksiminde kadının da erkeğin de yaptıkları iş önemlidir. Bu konuda yapılacak bir karşılaştırmanın doğuracağı tartışmalar önce eşler, sonra da çocuklar arasında huzursuzluğa yol açar ve dolayısıyla bundan aile birliği zarar görür. Aradan 15 asır geçmesine rağmen toplumumuzda hâlâ Cahiliye âdetlerine sıkı sıkıya sarılan, adeta bunları kendi örf ve âdetleri haline getiren insanların varlığı hem şaşırtıcı hem de üzücüdür. Eğitimde kız-erkek ayrımı yaparak kızlarını okula göndermeyen aileler toplumumuzun hâlâ önemli bir problemidir. Kız çocuklarını eğitimden mahrum eden ebeveynler, hem onlara hem de onların yetiştireceği çocuklara büyük kötülük ettiklerini, sadece kendi nesillerini değil gelecek nesilleri de etkileyecek vahim bir hata işlediklerini unutmamalıdırlar. Yöneticilerimizin de kız çocuklarının eğitimi önündeki yapay engelleri kaldırarak onların her kademede eğitim öğretim faaliyeti içinde yer almalarını kolaylaştıracak tedbirleri almaları şarttır. Çünkü bir toplum ancak, kadınıyla erkeğiyle el ele vererek birlikte hareket edip birlikte aynı çabayı gösterdikleri zaman yükselebilir. Bu da her iki cinsin aynı imkânlara ve fırsat eşitliğine sahip olmalarıyla mümkündür. Kadını geride bırakan ve onu bastıran hiçbir toplum başarıya ulaşamaz. Gerçekçi olmak gerekirse, ailede çocukları büyütüp yetiştiren kadınların eğitime belki erkeklerden daha çok ihtiyacı ve önceliği vardır. Dinimiz bu konuda hiçbir ayrım yapmadığı gibi, “İlim öğrenmek her Müslüman’a farzdır.” 5 hadisiyle de herkesi ilme, bilgi edinmeye teşvik etmiştir. Buna rağmen kızlarımızın başta eğitim olmak üzere her alanda geri bırakılmasını dine bağlayanlar veya kendi yanlış geleneklerine dinden destek arayanlar büyük bir yanılgı içerisindedirler.
İsmail Hakkı ÜNAL
YazarEdep; terbiye, güzel ahlak, toplumun töresine uygun ve olumlu davranış, incelik, zarafet, kibarlık, utanma ve ar duygusu gibi anlamlara gelir. Edep, insanın değerini artırır. Edep, kişinin şeref tacıd...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Küçük çocuk, üç gün önce başlayan yaz tatilinin keyfini çıkartmaya çalışıyor ve okul dönemindeki uyku saatini geçirmiş olmasına rağmen, yatağının üzerinde oynuyordu. Başucundaki pencerenin hemen önünd...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ibadet hayatında oruç ibadetinin çok özel bir yeri vardır. Allah Rasûlü, henüz orucun farz kılınmadığı zamanlarda Mekke’de iken Muharrem ayının onuncu günündeki aşûra orucunu...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Ağabeyim ve ben Belçika’da yaşayan gurbetçileriz. İkimiz de evliyiz, evlerimiz ayrı yerlerde. Bayram veya özel günler haricinde de pek görüşmeyiz. İçimizde uyanık geçinen ben olsam da mantıklı kararla...
Yazar: Sema KORKMAZ