Ah İsrâîloğulları! Vah İsrâîloğulları!
Yüce Yaratıcı insanlığa “Âdemoğulları!” diye seslendiği gibi, size de “İsrâîloğulları!” diye seslenmişti. İnsanlığa “Âdemoğulları!” diye seslenirken, “Ey insanlık siz Âdem Peygamber’in evlâtlarısınız, size peygambere yaraşır evlât olmak yakışır.” mesajını veriyordu. İsrâîl de Yakûb Peygamber’in öteki adıydı ve ‘Allah’ın kulu’ anlamına gelmekteydi.
İsrâîloğullarına bu şekilde seslenirken, “Siz Yakûb Peygamber’in evlâtlarısınız, size ona yaraşır kimseler olmak yakışır.” mesajı veriliyordu.
Yine Kur’ân pek çok âyetinde Yahudi ve Hıristiyanlara “Ey Kitap ehli!” diye seslenir. Onlara “Ey kitap ehli!” diye seslenerek onları Kitap ehline yaraşır insanlar olmaya teşvik etmiştir. Zira Kitap ehli olmak, cehâletten uzak olmak, bilgi donanımına sahip olmak, o doğru ve mâkul şeyleri benimseyip güzel şeyler yapmaktır. Yine Kur’ân bu âyetlerinde onları son peygamber ve son kitaba inanmaya çağırmıştır. İşte örnekleri:
“De ki; ‘Ey Kitap ehli, bizim ve sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin. Yalnız Allah’a tapalım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; birbirimizi Allah’tan başka tanrılar edinmeyelim.’ Eğer yüz çevirirlerse; ‘Şâhit olun, biz Müslümanlarız!’ deyin.”[1]
“Ey Kitap ehli, gerçeği gördüğünüz hâlde, niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?”
“Ey Kitap ehli, niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?”[2]
“Ey Kitap ehli, dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri söylemeyin!”[3]
“Ey Kitap verilenler, biz bazı yüzleri, silip arkalarına döndürmeden, ya da cumartesi adamlarını lânetlediğimiz gibi onları da lânetlemeden önce, yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimiz Kur’ân’a inanın. Allah’ın buyruğu gerçekleşir.”[4]
Âyetlerde Kitap ehlinden şirkten kurtulup tevhide inanmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmemeleri, hakkı bâtıla karıştırmamaları, dinde aşırıya kapılıp taşkınlık yapmamaları istenmektedir. Çünkü bu açıklananlar, onların en fazla yaptığı şeylerdi. Nihâyet Son Peygamber’e ve son kitaba inanmaları istenmektedir. Zira onlar Yüce Allah’ın kitaplarının ve peygamberlerinin arasını ayırt ediyorlar, bir kısmına inanıp bir kısmın inkâr ediyorlardı.
Ama İsrâîloğulları, çoğu zaman bu inceliği kavrayamadılar, peygambere yakışır evlâtlar olamadılar, hatta çoğu zaman insan bile kalamadılar. Sonuçta Yüce Allah onları aşağılık maymunlara ve domuzlara çevirdi, onlar hayvanlardan daha aşağı derekelere iniverdiler. İşte âyetler:
“De ki: ‘Ey kitap ehli! Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilene inanmamızdan ve çoğunuzun fâsık olmasından ötürü mü bizden hoşlanmıyorsunuz? Allah katında bundan daha kötü bir karşılığın bulunduğunu size haber vereyim mı?’ de, Allah kime lânet ve gazap ederse, kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana kullar kılarsa, işte onlar yeri en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.”[5]
“İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara ‘Aşağılık birer maymun olunuz.’ dedik; bunu, çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir cezâ örneği ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara öğüt olsun diye yaptık.”[6] “Kendilerine edilen yasakları aşınca, onlara; ‘Aşağılık birer maymun olun.’ dedik.”[7]
Yüce Rabb’imiz altı âyetinde onlara İsrâîloğulları diye seslenmektedir:
“Ey İsrâîloğulları, size verdiğim nimetleri hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun!”[8]
“Ey İsrâîloğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.”[9]
“Ey İsrâîloğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar âlemlere üstün tuttuğumu hatırlayın. Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefâatin yarar sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği günden korunun.”[10]
“Oysa Mesih, ‘Ey İsrâîloğulları! Rabb’im ve Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin; kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram eder, varacağı yer ateştir, zulmedenlerin yardımcıları yoktur.’ dedi.”[11]
“Meryem oğlu Îsâ; ‘Ey İsrâîloğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat’ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim.’ demişti. Ama o elçi, kendilerine belgelerle geldiği zaman; ‘Bu, apaçık bir sihirdir.’ demişlerdi.”[12]
Bu âyetlerinde de Yüce Rabb’imiz onlara verdiği nimetlerini hatırlatmakta ve bu nimetlere karşılık şükretmelerini istemektedir, Tarih boyunca Yüce Yaratıcı onlara pek çok peygamber göndererek ikram etmiş, onlar o peygamberler vasıtasıyla pek çok mûcizeye, ilâhî yardıma tanıklık etmişlerdi. Ama onlar çoğu zaman Yüce Allah’a verdikleri sözleri unuttular, tevhidden saptılar, yeryüzünde bozgunculuk yaptılar, sonunda lânet, zillet ve meskenete dûçâr oldular.
Genel olarak baktığımızda Kitap Ehli, Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili şöyle bir âyet tablosu ortaya çıkmaktadır:
Bütün bu âyetlerde onlar Allah inancı, Peygamber ve Kitab bilgisine sahip olmalarına rağmen öncelikle Müslüman olmaları umulan, buna rağmen yoldan çıkan ve sapan kimseler olmaları sebebiyle anılmıştır.
Hayat Düsturumuz Kur’ân, onlardan çokça bahsederek onları bize tanıtmaktadır. Bu tanıtımlarda öne çıkan hususlar şunlardır:
Onların düştükleri bu ve benzeri yanlış durumlara düşmeyelim, onlara benzemeyelim, onların şerlerinden emîn olmak için. Onlar gibi dini/kitabı tahrif etmemek için. Onlar gibi dünyevîleşmemek için. Onlar gibi kitap ile sapmamak için. Onlar gibi, dinde ifrat ve tefrite düşmemek için...
Çünkü onlar kendilerine gelmiş bunca peygambere, inmiş ilâhî kitaplara rağmen sapmışlardır. Kitabın âyetlerini lafız, mânâ ve yorum bakımından değiştirerek sapmışlar; Yüce Allah’ın demediğini O’na söyletmeye kalkmışlar, O’nun adına helâl haramlar belirleyerek yeni din üretmişlerdir. Biz Müslümanlar için en büyük tehlike de elimizde Kitap, önümüzde Rasûl olduğu hâlde sapmaktır. Onu için Peygamberimiz ümmetini şöyle uyarmıştır:
“Ben sizin Allah’a ortak koşup şirke düşmenizden korkmuyorum. Ama dünya hırsından dolayı birbirinizle didişip çekişmenizden korkuyorum.”[13]
“Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin/Kitap ehli Yahudi ve Hıristiyanların yolunu izleyeceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler/kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz.”[14]
Müslümanlar, bu âyet ve hadislerdeki uyarılardan ders almadıkları için… Küfür tek millet ve tek yürek hâlinde birbirlerine destek çıkarken, İslam ümmetinin tefrika içerisinde olmaları yüzünden… Müslümanların gerçek dostlarını ihmal edip düşmanlarıyla iş tutmaları sebebiyle bugün Filistin’de, bütün dünyanın gözü önünde acımasız katliamlar devam etmektedir. İbret almayanlar için tarih tekerrür etmeye devam edecektir.
“Kendi dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden aslâ hoşnut olmayacaklardır.”[15]
“İnananlara en şiddetli düşman olarak, insanlardan Yahudileri ve Allah’a eş koşanları bulursun.”[16]
“Ey İnananlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez.”[17]
“İnkâr edenler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde kargaşa, fitne ve büyük bozgun çıkar.”[18]
Şanı Yüce olan Allah en doğruyu söyler.
[1] 3/Âl-i İmrân, 64.
[2] 3/Âl-i İmrân, 70-71.
[3] 4/Nisâ, 171, 5/Mâide, 77.
[4] Nisâ, 4/47.
[5][5] 4/Mâide, 59-60.
[6] 2/Bakara, 65-66.
[7] 7/A’râf, 166.
[8] 2/Bakara, 40.
[9] 2/Bakara, 47.
[10] 2/Bakara, 122-123.
[11] 5/Mâide, 72.
[12] 61/Saf, 6.
[13] Buhârî, Cenâiz, 73; Müslim, Fedâil, 31.
[14] Buhari, Enbiyâ, 50; Müslim, İlim, 6.
[15] 2/Bakara, 120.
[16] 5/Mâide, 82.
[17] 5/Mâide, 51.
[18] 8/Enfâl, 73.
Ali AKPINAR
YazarAhmed-i Hânî, yazdığı mesnevî ve söylediği şiirlerle kültür coğrafyamızı besleyen irfan pınarlarından biridir. O, içinde yaşadığımız kültür coğrafyasında doğup büyümüş; sadece kelâmı Kürtçe kelimeler ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Yarım asrı geride bırakan bir insan olarak, kendimi bildim bileli Ortadoğu (İran, Irak, Lübnan, Yemen, Suriye, Kuveyt, Mısır, körfez ülkeleri ve Filistin) hep bir savaş hâlindedir. Bu güzel coğrafyada...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
17.yüzyılda, Anadolu’da, dildeki başarısı ve gönlünün zenginliği ile dikkat çeken birçok mâneviyât erinden bahsetmek mümkündür.[1] Onlardan biri, üstâdı Abdülehad Nûrî-i Sivâsî (öl. 1061/1651) ve onun...
Yazar: Fatih ÇINAR
Adâlet, haklıya hakkını vermek, zâlime engel olup mazlûmu korumaktır. Haksızlığı gidermeye çalışırken yeni mazlumlar üretmemek, ata ot, aslana et vermektir. Adâlet, işi ehline vermek böylece insanlara...
Yazar: Mahmut KAPLAN