Abdullah Bin Ebî Evfâ (r.a.)
Cihat meydanlarında kılıcıyla, ilim ve zekâsı ile Hakk’ın davasını dünyanın dört bir tarafına duyurmaya çalışan sahabilerden biri de Abdullah bin Ebî Evfâ’dır. Hz. Abdullah, “Abâdile-i Seb’a/Yedi Abdullah” olarak meşhur olan âlim sahabiler arasında yer alıyordu.
Hz. Abdullah, bir gün babası ile mallarının zekâtını teslim etmek üzere Rasûlullah’ın huzuruna vardılar. Bu ailenin ihlas, samimiyet ve İslâm’a bağlılıklarından dolayı Peygamber (s.a.v.), baba oğula takdir ve duasını eksik etmezdi. Zekâtlarını getiren diğer sahabilere yalnız kendileri için dua ettiği hâlde, Abdullah için, “Yâ Rab, Ebû Evfâ ailesine rahmet ve keremini bol eyle.” buyurdu.
Sonunda Rasûlullah’ın bu duası Ebû Evfâ ailesi hakkında kabul olmuş, Hz. Abdullah, Rasûlullah’ın yüce davasını cihana yayma bahtiyarlığına ermişti.
Hz. Abdullah, bir taraftan ilimle uğraşırken diğer taraftan savaşlara da katılırdı. Rasûlullah ile birlikte yedi gazaya katıldı. Huneyn ve Hayber Savaşlarında üstün kahramanlıklar gösterdi. Huneyn’de birçok kimsenin sıkışıp kaçtığı, Müslümanların mağlubiyet ihtimalinin ortaya çıktığı bir sırada Hz. Abdullah, sarsılmadan canını Rasûlullah’a siper eden sahabiler içinde bulunuyordu. Nihayet Huneyn’de yaralandı. Bu yaraların izleri, hayatının sonuna kadar bir alamet ve işaret olarak kaldı.
Umretü’l-Kazâ’da Rasûlullah Efendimiz Kâbe-i Muazzama’yı tavaf ederken, Hz. Abdullah, Peygamberimiz (s.a.v.)’e muhafızlık ediyordu. Kendisinden nakledilen bir rivayette, “Peygamber Efendimiz umre için Kâbe’yi tavaf ve Safa ile Merve arasında sa’y ederken biz de onu müşriklere karşı koruyorduk.” der. Bir bakıma Hz. Abdullah, Rasûlullah’ın muhafızıydı.
Abdullah bin Ebî Evfâ, Rasûlullah’tan 95 hadis rivayet etmiştir. Bunların çoğu cihat hakkındadır. Mesela “Cennet kılıçların gölgesi altındadır.” mealindeki hadisi Hz. Abdullah rivayet etmiştir. Abdullah bin Ebî Evfâ son derece sabırlı bir insandı. Vuku bulan musibetler karşısında ailesine, çevresine daima sabır telkin ederdi. Bir defasında, çok sevdiği küçük kızı vefat etmişti. Hanımı yana yakıla ağlıyordu. Hz. Abdullah, hanımının bu şekilde sesli ağlamasını hoş görmedi, ikaz etti: “Kalben üzülebilirsin, gözyaşı dökebilirsin, fakat seslice ağlama!”
O, Rasûlullah’ın yaptığını aynen tatbik ediyordu. Zira Rasûlullah Efendimiz de oğlu İbrahim vefat ettiğinde aynı şekilde hareket etmişti.
Hz. Abdullah, Rasûl-i Ekrem’in vefatına kadar Medine’de kaldı. Vefatından sonra Kûfe’ye gitti, oraya yerleşti. Hz. Abdullah, Kûfe’de Hicrî 86 senesinde vefat eden son sahabidir. İmam-ı Âzam Ebû Hanife, Hz. Abdullah’ın devrine yetişti. Hz. Abdullah vefat ettiğinde Ebû Hanife altı yaşındaydı. Allah ondan razı olsun!
N.Nida DURAN
Yazarİslâmiyet’in tebliğinden sonra aileler ikiye ayrıldı. Bir kısmı Peygamberimiz’e ve onun Rabb’inden getirdiği hakikatlere iman etme saadetini kazanırken bir kısmı da batıl inançlarında körü körüne ısra...
Yazar: N.Nida DURAN
Peygamberimiz, tebliğ vazifesi yanında ibadetlerini de müşriklerden gizli yapıyordu. Bu sebeple İslâmiyet’in ibadet tarzı pek bilinmiyordu. Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) Hz. Ali’yle beraber namaz kılark...
Yazar: N.Nida DURAN
İlim merakla başlar. Çocukların dünyasındaki yüzlerce soru da bu meraktan gelir. Çocukluğum Darende’de geçti.Benim ilk öncüm dedemdi. Bilim dallarını okumaya teşvik eden dedem Mevlüt Zontul, su dolabı...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
1930’lu yıllarda bizim köyde bir evde toplanıp radyo dinlerken annemin babası, “Gün gelecek, bunun içindeki adamları göreceksiniz.” demiş. İnsanlar öyle bir şeyin olacağına o zaman pek inanamamışlar. ...
Yazar: Raziye SAĞLAM